Yaşlılıkta hafıza önem taşıyor. Yaşadığı yerde yaşlılar daha mutlu oluyor. Kadim çevresi daha zinde ve güçlü tutuyor. Bilim insanları, yaşam boyu sosyal desteğin biyolojik yaşlanmayı yavaşlatabileceğini ifade ediyorlar. DNA tabanlı "epigenetik saatler" kullanarak, daha zengin ve daha uzun süreli ilişkilere sahip kişilerin daha genç biyolojik profillere ve daha düşük inflamasyona sahip olduğunu belirtiyorlar.

Çocukluktaki ebeveyn sıcaklığından yetişkinlikteki arkadaşlığa, toplumsal katılıma ve dini desteğe kadar, yaşam boyu süren sosyal avantajların kümülatif etkisi, yaşlanmanın biyolojik süreçlerini yavaşlatabiliyor. Bu sosyal avantajlar, "epigenetik saatleri" geriye çekerek, bir kişinin DNA metilasyon kalıplarının analiziyle ölçülen biyolojik yaşının kronolojik yaşından daha genç olmasına neden oluyor.

2100 denekle yürütülen çalışma, biyolojik yaşlanma hızını tahmin eden moleküler imzalar olan epigenetik saatlere odaklanıyor. Daha güçlü ve daha sürdürülebilir sosyal ağlara sahip yetişkinler, her iki saatte de önemli ölçüde daha genç profiller gösteriyor.

Araştırıcılar dört temel alanı gözden geçirmişler. Büyürken ebeveynlerden alınan sıcaklık ve destek, topluma ve mahalleye ne kadar bağlı hisler beslediği, dini veya inanç temelli topluluklara katılım durumu ve arkadaşlardan ve aileden alınan sürekli sosyal destekler yaşlıları daha genç tutmada etkili oluyor.

Araştırmacılar, sürdürülebilir sosyal avantajın epigenetik, inflamatuar ve nöroendokrin yollar da dahil olmak üzere yaşlanmayla bağlantılı temel düzenleyici sistemlere yansıdığını varsayıyorlar. Dikkat çekici bir şekilde, daha yüksek sosyal ilişkilerin kalp hastalığı, diyabet ve nörodejenerasyonda rol oynayan proinflamatuar bir molekül olan interlökin-6'nın düşük seviyeleriyle bağlantılı olduğunu bildiriyorlar. Ancak ilginç bir şekilde, kortizol veya katekolaminler gibi kısa vadeli stres belirteçleriyle anlamlı bir ilişki bulunmuyor.

Sosyal ilişkiler zamanla birbirinin üzerine inşa ediliyor. Bu birikim, sağlık durumunu ölçülebilir şekillerde şekillendiriyor.

Araştırmada sosyal yaşamın yalnızca mutluluk veya stresten kurtulmayı sağlamakla kalmadığı, aynı zamanda fizyolojik sağlığı da desteklediği ortaya çıkıyor. Yaşlılıkta örgütsel faaliyetlere katılım da etkili görünüyor.

Sosyal bağlantıların bir emeklilik hesabı gibi düşünülmesi gerektiğini bildiriyor araştırıcılar. Ne kadar çok sosyal bağ oluşturursa insan o kadar genç kalıyor. Hatta dostlarla geçirilen zamanların insanın beyin sağlığını da iyileştirdiği, yaşlanmayı durdurduğu belirtiliyor. Daha zengin ve daha uzun süreli sosyal bağlantılara sahip insanlar, hücresel düzeyde kelimenin tam anlamıyla daha yavaş yaşlanıyor. İyi yaşlanmak hem sağlıklı kalmak hem de bağlantıda kalmak anlamına geliyor.

Uzmanlar yarın yapacak işin olacak diyor. İnsanı en hızlı yaşlandıran boşta kalmak, sokak deyimiyle boşa düşmek.