Sesli düşünceler...

Kaos...

Adalet, geçmişte de bazı etkilere açıktı. Hakimler, kendi dünya görüşünün etkisinde kararlar verebiliyordu...

 Fetö, dal budak saldı;adaletin dengesi bozuldu... Kullanışlı aparatlar her devirde olabilir; ancak,  bu devirdeki kadar sayılarının arttığı başka devir görmedim.

Bir ülkede, adaletin ırzına geçilirse orada adalet olmaz. Hakimlere müdahale olursa o ülkeden adalet kaçar.

Sorumuz, şu olsun?

Seçimlerde, biz "adalet istiyoruz!" diye bir söylem geliştirebiliyor muyuz?

Adalet isteyen bir seçmen var mı?

Bizim, siyaset kurumundan beklentimiz, çocuğuma iş ver;haksız olsak da benim çocuğuma torpille iş ver!

Dağ taş tahrip ediliyor... Ormanlar, yok ediliyor...

Seçimler de siyaset kurumundan bunun hesabını sorabiliyor muyuz?

Terörle mücadele etmesi gereken siyaset kurumunun, terör ile müzakere etmesi, kabul edilebilir mi?

Bu, bizim hukuk sistemimizde suç değil mi? Suçluyu kayırmak, övmek, saklamak suç değil mi?

Ayrıca, siyaset kurumunun Parlamento'da temsil edilen partilerinin   "biri hariç"  hepsi bu işe teşne olmuşsa o ülkede kamu düzeni kanunla sağlanır mı? Buyrukla kamu düzeni tesis edilebilir mi?

En önemlisi, ülkemiz emeklileri bilinçli bir şekilde fakirleştirilip yoksulluk değil, açlık sınırı altında ücrete mahkum ediliyorsa ve bunun için hiçbir tepkisi olmayan bir toplum yapımız oluşmuşsa söylenecek sözümüz, olamaz...

Yine, halkın istemediği ama, siyaset kurumunun, çıkarı için istediği sayısı belli olmayan  kaçak sığınmacıların, hayat normale döndüğünde bile, hâlâ ülkemizde, misafirliğinin devam etmesi ve buna halkımızın bir şey diyememesi de düşündürücüdür...

En acısı ise Filistin'de Araplar genosid'e maruz kalıyor ve İsrail'e bütün İslam ülkelere biat ediyorsa ve "İsrail haklı, Gazze yok edilmeli, sonra oraya, ABD ile İsrail  birlikte, turizm Bölgesi inşa edebilmeli"  görüşüne sessiz kalınması  da  tüm insanlığın ayıbıdır, derim .

Ülkemizin, "Siyasal İslamcıları" bile, bu işte suskun kalıyorsa toplum çürümüş, demektir...

Son çeyrek asırda kokutmadığımız, çürütmediğimiz hiçbir değer bırakmadık...

O zaman, ideal toplumdan uzaklaşan toplumlar, başka toplumların yemi olurlar.

Bunu da unutmamak gerekir...

Ha!

Ülkemizi kurtuluşa götüreceği var sayılarak, muhalefeti iktidara taşısanız, daha "kendi genel kurullarını bile illegal yapmış; bu oluşumlar mı bizi yönetecek?" diye kaygı duymamak mümkün mü?

Bir de, iktidara geldiklerinde ne yapacakları konusunda, yol gösterici olarak parti programını incelediğimizde de bu programın çöp olduğunu görüyoruz...

Yani, ülke problemlerini çözecek bir fikri yapıları da yok.

Siyaseti, biz yandaşımızı daha çok yolsuzluk yaparak besleriz, tavrı ön planda...

Bu, siyaset kurumunu daha da güvenilmez kılıyor...

Ayrıca, yabancı ülkelerin istihbarat elemanları ve diplomatik misyon şefleri ile onların yardımcılarına güvenip hareket etmek de yanlıştır...

Yani, ülkemizin siyaset kurumu ülkemizin problemlerini çözmekte geridedir...

Ana muhalefet vekilleri, halkla bütünleşip yeni bir "problemler ve o problemlere çözüm yolları programı" geliştirmeliydi...

Bu konularda, kendi partililerinin yanında;  dünya görüşü farklı  olan insanlarla da görüşebilmeliydiler.

Bu konuları da ıskalıyorlar...

Ülkemizdeki siyaset kurumu, , ülkemizin menfaatine siyaset üretmekten aciz ve toplumundan uzaklaşmıştır, derim.

Bu durumu , yine, halkın kendi iradesi çözecektir...

Bu konularda, şu an ümitvar değilim.

Ancak, bir sonraki kuşak daha rasyonel tavır içinde olursa bir kurtuluş olabilir.

Ayrıca, bir kişinin ikbali için, bu sözüm, hem iktidar hem de muhalefet için geçerlidir, ülkemizin ana ve yerleşmiş olumlu değerleriyle oynamamak gerekir...

Günümüzde, ihtirası kafasının bir karış önünde olan zatların ülkemize kıydığı bir dönemi yaşıyoruz, diye düşünürüm.

Bence, şimdiki görüntü, bütün mücadele alanı, rantı ben dağıtayım ve rant bizim partinin mensuplarının tekelinde kalsın ve bizim yandaşlarımıza illegal para aksın, görüntüsüdür...

Ülke, millet, devlet umurlarında bile değil...

Şimdi, bütün siyaset kurumuna şu soruları yöneltelim ve cevap bekleyelim.

İktidardasınız veya iktidara geleceksiniz,  ülkemizin felahı için ne gibi yenilikler yapacaksınız?

Meselâ,  öğretmen yetiştirme sistemi, üniversiteler, TSK, tarım, emniyet teşkilatı, adalet sistemimiz, üretim, depolama ve tüketiciye ulaştırmada neler düşünüyorsunuz?

Meralar,  ormanlar,  zeytinlikler, kıyı kenar çizgisi, akarsularımız, denizlerimizin kirliliği, susuzluk, balıkçılık gibi konularda neler düşünüyorsunuz?

Siyasi partiler Kanunu, seçim Kanunu ve devlet kuruluşlarımızın yönetimi ve parlamenter sistem için neler düşünüyorsunuz...

AB, dış politika, Türk Devletleri Teşkilatı. Adalar, NATO için düşünceleriniz nelerdir...

Seffaf toplum, şeffaf bilgi, iletişim, basın ve yayın konularında neler düşünüyorsunuz?

Enerji meseleleri, denizcilik, limanlar, hava alanları, şehircilik, belediyeler, il özel idareleri gibi konu başlıklarında neler düşünüyorsunuz?

Dini hayatımız, dini yayınlar, din eğitimi, dini yaşayış, cemaat ve tarikatların durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

En önemlisi, kamu ihale kanunu ihlalleri ve son çeyrek asırdan yapılan bütün ihalelerin sonuçlarının incelendiğinde bir dürüst eller çalışması yapmayı düşünüyor musunuz? Haksız ve kılıfına uydurulmuş ihaleler ile haksız kazanç elde etmişler ile bunlara çanak tutmuş siyasiler ve kamu idareciler için ne düşünüyorsunuz?

Hani  hepimiz müslümanız ve haramla işimiz olmaz, dediğimize göre  bu konularda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Gibi, gibi, gibi...

Erdemini kaybetmiş toplumlar, çökmeye  mahkumdur...

Biz, Erdem meselesinde neredeyiz?

Bir cevap verseniz de aydınlansak...

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

******

Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...