Tıbbi tedavide tamamlayıcı ve destekleyici uygulamalar yasal hale geldikten sonra, tıbbi ve aromatik bitkilere olan ilgi daha da arttı. Bir zamanlar koca karı ilacı diye horlanan tıbbi bitkiler, aslında binlerce yıldır tedavi amaçlı kullanılıyor.
Avrupa Birliği tarafından desteklenen, Bulgaristan’dan The Economic Development Union, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Gürcistan’dan Association for Development, Education and Social Involvement (ADESI) ve Çekya’dan The Czech Youth Association (CYA) kurumlarının ortak olduğu HerbVenture (www.herbventure.eu) projesinin dördüncü toplantısı Sofya’da gerçekleştirildi.
Proje koordinatörlerinden Boyan Pavlov, toplantıda Bulgaristan’da tıbbi bitkiler geçmişini ve tıbbi bitki yetiştiriciliğinin, özellikle lavanta ve gül üretiminde ve ihracatındaki rolünü, pandemi döneminde tıbbi bitkilere olan talebi detaylı bir şekilde anlattı. Prof.Dr. Kemal Çelik, sentetik ilaçların ticari kaygılar nedeniyle çok fazla kullanıldığını, dolayısıyla daha fazla sağlık sorunu yarattığını, gelecekte bu sorunların giderilmesi için doğal kaynaklardan elde edilen takviye edici gıdaların, bitkisel çayların ve arı ürünlerinin kullanılması gerektiğini, bunun için gençlere büyük görev düştüğünü dile getirdi.
Türkiye gerek bilgi birikimi, gerekse kaynak zenginliği açısından tıbbi ve aromatik bitkilerde önemli potansiyele sahip. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerde kaliteli tıbbi bitki yetiştirme olanakları bulunuyor.
Tıbbi bitkiler yetiştiriciliğinin artırılması, yeknesak ürün elde etme açısından önem arz ediyor. Doğadan toplanan tıbbi ve aromatik bitkiler içerik yönünden büyük farklılıklar gösteriyor. Küçük aile işletmelerinin yoğun olduğu bölgelerde adaçayı, lavanta, kekik, oğul otu, altın otu gibi tıbbi bitkilerin yetiştiriciliğinin artırılması çiftçi gelirlerini artırmada önemli alternatifler olarak kabul ediliyor.
Hipokrat ve İbn-i Sina Anadolu’da çok farklı bitkilerden yüzlerce tedavi edici özelliklere sahip ilaçlar yapmışlardır. Adına ant içilen Hipokrat İyonya’da yaşamış ve yüzlerce bitki türünü tedavi amaçlı kullanmıştır. İbn-i Sina Hipokrat’ın 400’e yakın ilaç terkibini almış ve kitabında yer vermiştir.
Anadolu tarihte Küçük Asya olarak tanımlanmıştır. Yüzlerce medeniyete ev sahipliği etmiştir. Çok büyük kültürel zenginliğe sahiptir. Kışları ılıman geçen bölgelerde, çok sayıda tıbbi ve aromatik bitki türü doğal olarak yetişmektedir.
Halen batı ve güney bölgelerinde doğada toplanan tıbbi bitkiler ihraç edilmekte ve önemli döviz geliri elde edilmektedir. Türkiye’nin 80.000 ton civarında tıbbi bitki ihracatı ve 270 milyon dolar civarında ihracat geliri bulunmaktadır.
İhracatı yapılan tıbbi bitkilerin başında kekik, defne, kimyon, adaçayı, sumak gibi türler gelmektedir. Bunların çoğunluğu doğadan toplanmaktadır. Yetiştiriciliği düşük olan bu türlerin ihracatında yeknesaklık ve standart ürün konusunda sorunlar yaşanmaktadır.
Şifalı bitkilere olan talebin artması, doğadan toplanan bitkiler üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. Doğadan bilinçsizce toplanan bitkiler, genetik erozyona neden olmaktadır. Diğer yandan toplama ve saklama koşulları sağlıklı olmadığından ciddi ürün kayıpları meydana gelmektedir.
Tamamlayıcı ve destekleyici tıbbi uygulamalarda, adına doğru tür tespitleri ve içerikleri konusunda önemli eksiklikler bulunmaktadır. Bununla ilgili olarak ürün ticaretinin daha kontrollü bir şekilde yapılmasında yarar vardır.