Ülkemizde, üç farklı kuvvetler ayrılığı vardı. Yasama, yürütme ve yargı... Bunlara, hür ve bağımsız basını da eklememiz gerekir... Basın, taraf olmadan edindiği her bilgiyi, haberi halka aktarmakla görevlidir... Bu tavrıyla ülkemizde dördüncü güç olarak değerlendirilir.

Ülkemiz basınını değerlendirdiğimizde, dört farklı grubu görebiliriz.

 

Bunlardan birincisi, galat olduğu için böyle yazıyorum, havuzdan beslenen medya ki iktidara destek verir ve iktidarı eleştiremez... Basın - Sermaye ilişkisi için bu basın önemli bir örnektir...

 

İkinci grup, belediyeden beslenen medyadır ve muhalefet belediyelerine destek verir. Yerel iktidarları eleştiremezler...

Saydığımız her iki kümelenmede de haberler talimatla yapılır.

Önceden hazırlanan metin gönderilir ve bilhassa köşe yazarları bu metne takla artırarak talimata uygun şekilde yazılarını yayınlamış olurlar.

 

Üçüncü  grup, bölücü yayın kuruluşlarıdır.

Doğrudan ülkemizin parçalanmasını söyleyemezler ama, "federasyon da güzel olur" derler. "Anayasa 'dan ilk dört madde çıksın" derler...

Bu gruplara destek veren başka bir grup daha vardır ki onlar da İslam dinini siyasallaştırarak devletimizi ve  cumhuriyeti yıkmak için bölücülerle yarış halindedirler. Bunlar da siyasal İslamcılardır.

Aslında, gerçek İslamî hukuku bunlara uygulasanız hiçbiri hayatta kalamayacak zatlardır. Çıkarları için bu söylemi dillendirerek "ihale komisyonculuğu" yaparlar.

Yukarıdaki gruplar, ülkemizin bu hale gelmesinin birincil sebebidir.

Tabii ki toplumsal çürümenin, şahsi menfaat düşkünü toplum yapımızın, küçük çıkarlar uğruna büyük zararlara uğradığını göremeyen kişilerin, seçmen olarak tercihlerinin de bu çöküşte etkisi vardır.

 

Bir de kendi yağıyla kavrulan, hukuka uyan, ne genel yönetimden ne de yerel yönetimden beslenmeyen sayıları her geçen gün azalan, bilhassa küçük yerleşim merkezlerinde faaliyet gösteren medya da var ki onlar, çok daha zor şartlarda faaliyet göstermektedirler.

 

Yine, teknolojik gelişmelerin artması sonucu sosyal medya gazeteciliği de gelişti ki burada gazetecilik  yaptığını iddia eden bazı kişiler var ki basın demeye bin şahit ister...

Bunlar, genelde tetikçi ve sahibinin sesi gazeteci pozunda varlık gösterirler.

Masrafları yoktur.

Her kanaldan beslenen trol taifesidir ki bunlara gazeteci dememek gerekir. Talimatla ve parayla iş yaparlar.

Bunlar geçmişte de vardı.

Küçük  çıkar peşinde olup bir eşofman karşılığı, dürüst kişilere iftira atarlardı. Doğruyu, belgesiyle getirip gösterseniz de doğruyu yazmazlardı. Devir değişip, güç sizde olduğu zamanlarda da geçmişte yaptıklarını yokmuş gibi sayarak en büyük yalakalığı bunlar  yaparlardı.

Genel medyada, ABD'nin imajını düzeltmek için geçmişte herbiri dört yüz bin dolar para alan   on dört gazeteci, erdemliyse çıkıp evet ben para aldım, deseler ya!

Bunların bir kısmı hâlâ faaliyetlerini sürdürmektedir.

Ayrıca, Alman vakıfları tarafından da beslenen bir grup gazeteci müsveddesi vardır. Hâlâ faaliyetlerini sürdürüyorlar...

 

Geçmişte muhalif olup şimdi iktidar medyasından eski mahallesine saldıranları görmemiz de mümkündür .

 

Yine, son dönemde sicili bozuk bir şahsiyet, gerçek gazetecilere, kendisi gazeteci olmamasına rağmen, gazeteciymiş gibi  saldırmaktadır.

Gazeteciler, örgütlü bir şekilde faaliyet göstermektedir.

Meslek dayanışması içinde çalışırlar... Yine, birçok eğitim çalışmasına da katılırlar. Üç yılda bir genel kurullarını yaparlar ve orada her türlü dertlerini de ifade ederler.

Tabii ki gazeteci olmayıp sahibinin sesi olan zatların bunları bilmemesi çok doğal;çünkü, siz içeriyi bilmiyorsunuz...

Haber üretmiyorsunuz...

Haberle de işiniz yok...

 

Neyse, herkes maişetinin peşinde, bu yüzden size üfürülen neyse aslını öğrenmek için isnatta bulunduğun kişilere sorup sonra sufli beyanlarınıza devam etseydiniz, daha hayırlı ve etik olurdu, derim.

Böyle durumlar, sermaye gazeteciliğinde hâlâ sürmekte.

 

Halk TV, bu yönden kötü bir örnek oldu... Patron astığım astık, kestiğim kestik tavrında. Gazeteci olmadığı için basın ahlâk yasasından da haberi yok.

 

Bizim, trol olan zat gibi...

Bence, basın hür olmalı ve  ekonomik olarak da desteklenmelidir ki trollük işleri bitsin...

Bizim, gözü dönmüş siyasetçilerimize ve onların ihtiraslarına, basın olarak bir sözümüz yok. Allah, onları ıslah etsin, derim.

Tabii ki biz göbeği hiçbir yere bağlı olmayan gerçek gazeteciler olarak, yine doğru neyse onları yazmaya devam edeceğiz...

Yanlışı kim yapıyorsa faş etmeye devam ediyoruz. Dün ettik, bu gün ediyoruz, yarın da tenkit etmeye devam edeceğiz...

Bu böyle biline...

 

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

**

Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...