Her ülkenin birinci önceliği gıda güvenliğidir. Yıllardır petrol zengini Arap ülkelerinin politikalarıyla yönetilen memlekette çiftçi sayısı hızla düşüyor. Gelişmiş ülkelerde zaten çiftçi nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı iyice düşüktür. 100 kişiden sadece 3 kişi çiftçidir. Türkiye’de de bu oran yakalanmak üzere neredeyse.
Sosyal Güvenlik Kurumunun istatistiklerine göre aktif çiftçi sayısı 500 binin altına inmiş görünüyor. Diğer bir deyişle çiftçi nüfusu toplam nüfusun %6’sına gerilemiş durumda. Bu oran aslında AB’ye giriş için tarım sektörü açısından uygun bir rakam. Ancak madalyonun öteki yüzü çok başka görünüyor.
Görünüşe göre çiftçi kayıt dışına kaçıyor. Daha on beş yirmi sene evvel 3 milyon civarında olan aktif çiftçi sayısının kısa sürede bu derece tasfiye olması imkânsız. Gerçi çiftçiyi bitiren toprağından eden iktidar uygulamaları az değildi.
En fazla yetiştirilen buğday ve arpa gibi ürünlerde dahi piyasada oluşan fiyatları düşürmek için yapılan ithalatlar çiftçiyi zarar ettirdi, canından bezdirdi.
Her üründe her ülkede zaman zaman üretim fazlası olur. Allah verdi ne yapalım der çiftçi. Üretim fazlası ürünü ne yapmak gerekir? Elbette ihraç edip, döviz girdisi sağlanması en pratik çözümdür. Oysa iktidar sahipleri ihraç edilince içerdeki fiyatı artar diye ihracatına kota getirdiler. Bu sefer ürün fiyatları daha da düştü ve çiftçi perişan oldu.
Sanayi ve hizmet sektöründen deli para kazanan firmalar, tarım alanlarına çökmeye başladı. Sahiller, sahile yakın kesimlerdeki araziler RANT için el değiştirdi. Üretime devam ediliyor diyen yalan söyler. Eski sahibi belki hala ekiyordur. Bir şekilde çiftçi hem borçlarını ödedi hem de şehre kaçtı.
Köylerdeki okullar kapatıldı. Gençler baktı ki çocuklar çile çekecek. Çocuklarımız şehirde okusun diye onlar da kaçtı.
İktidar sahipleri çiftçinin canına okumak için şeytanın aklına gelmeyen uygulamalar gerçekleştirdi ve çiftçinin borçlarını geri ödemesi zor seviyeye getirdi. Çiftçinin yarısı haciz kıskacıyla boğuşuyor.
SGK'nın verilerine göre Bağ-Kurlu çiftçi sayısı hızla düşerken, son 15 yılda Bağ-Kur primi yüzde 6 bin 241 arttı. Artan primlerle birlikte çiftçilerin emeklilik hayalleri buhar oldu. SGK'nın verilerine göre, 2009'da 1 milyon 16 bin 692 olan aktif sigortalı çiftçi sayısı, 2024 Ekim'de 420 bin 991'e düşmüş görünüyor. Demek ki borç batağına sokulmuş çiftçi primlerini de ödeyemiyor.
Zaten borç batağında olan çiftçi resmi yollardan ilaç, gübre, mazot, tohum alabilir mi? Ürettiği malını resmi yollardan satabilir mi? Devletin gönderdiği sosyal yardımlardan faydalanabilir mi? Elbette hayır.
Üreteni döven bir devlet yönetiminde çiftçi de kayıt dışına çıkıverdi mecburen. Bugün iki ineği olan zarar ediyor. On dekar domates eken zarar ediyor. Neymiş. Fazla domatesi salçayı ihraç edince içerdeki fiyatlar artarmış.
Neticede çiftçi kayıt dışına çıkmanın hayatta kalmanın yolu olduğunu görmüş durumda. Sürekli rakamlarla oynayanlar da görür inşallah.