Yakın dönem siyaseti içinde olanların pek hatırlayamayacağı bir siyaset adamıydı...
Bizim için bir Ağabey'di.
Ben, onu Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olduğu dönemde tanımıştım.
1970'li yıllarda ilk kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti döneminde, Çanakkale Milli Eğitim Müdürlüğü çalışanları, ilimizde çok tanınan ve iş yapma kabiliyeti üst seviyede olan kişilerdi.
Süleyman Ayhan, Kadir Eren, Hüseyin Yaşar o dönemin önemli kişilikleriydi...
Benim, hepsiyle de ağabey kardeş ilişkilerim oldu.
Milli Eğitim Müdürümüz Fikret Altıntaş'tı. Yine, Valilerimiz de Ali Rıza Yaradanakul, Babür Ünsal gibi tam devlet adamı olan kişilerdi...
Çanakkale köyleri, okullaşma oranı açısından neredeyse bütün problemlerini çözmüştü.
1965-1969 ve 1969-1971 yılları içinde Demokrat Parti geleneğini sürdüren Adalet Partisi iktidarları döneminde Çanakkale kabuğunu kırma konusunda, çehresini değiştiriyordu...
Sonra, 12 Mart 1971 muhtırası da ülkemizdeki demokrasiyi farklı bir ayar verme uygulamasıydı...
1960 İhtilalinden sonra, yeni bir ayar mekanizması karşımıza çıkmıştı.
Sivil politika darbe almış ve insanlarda bir ürkeklik oluşturmuştu.
Yalnız, basın hürriyetin üst seviyedeydi. Belki biz öyle hissediyorduk.
Çünkü, her türlü yayın serbestti. Sendikacılık başat güçtü ve gerçek sendikacılık vardı. Dernekleşme ve Türkiye çapında örgütlenme de serbestti.
Hukukun içinde kalarak her şeyi söyleyebilir ve yazabilirdiniz.
Bu dönemde, siyaset kurumu, fikri akımlardan da etkileniyordu.
Merkez sol, merkez sağ partilerin dışında, İslamiyeti ön plana çıkaran bir parti ve yine Türk Milliyetçiliğini ön plana çıkaran başka bir siyasi parti daha vardı.
Bunun dışında, kançalarya etkisinde olan farklı fıraksiyonlar içinde olan siyasi oluşumlar da vardı.
Ayrıca, Demokratik Parti ve Cumhuriyetçi Güven Partisi gibi asıl partilerinin politikalarını beğenmeyip yeni partiler kuran siyasi oluşumlar da vardı.
İşte, tam da bu dönemde, ben, Kahramanmaraş- Elbistan'dan eş durumundan Çanakkale 'ye tayin olduğumda, 1975 yılında, Süleyman Ayhan Ağabey' le tanıştım.
Vefatına kadar da "Ağabey Kardeş" olarak dostluğumuz sürdü.
Rahmetli Kadir Eren Ağabey, Öğretmen Okulları Genel Müdür Yardımcısı olduğunda, Süleyman Ağabey de İlköğretim Genel Müdür Yardımcısı olmuştu...
Kendisiyle o dönemde de ilişkilerimiz devam etti.
Ben, Ayvacık'ta görev yaparken milliyetçi öğretmenlerin oluşturacağı bir dernek çalışması yaptım ve dernek başkanlığı yapıyordum.
Ben, Derneğimizin açılışına hem Süleyman Ayhan Ağabey'i hem de Kadir Eren Ağabey'i çağırmıştım.
Ayrıca, eski Milli Eğitim Müdürümüz ve Çanakkale Senatörü İsmail Kutluk Bey'i de çağırdım.
Ayvacık, küçük bir yer ancak, siyaseten çok etkili şahsiyetlerin olduğu yerdi...
O dönemden Ağabeylerimiz, Yahya Hüseyin Dönmez, Mehmet Dirik, Kemal Gökçe, Mehmet Kayalı, Halil İbrahim Menteşe, Bekir Gürel, Muharrem Tezsevin, İbrahim Bayrak gibi ağabeylerin de katkısıyla çok güzel bir açılış yaptık.
Bence, o gün hem Süleyman Ağabey hem de Kadir Ağabey toplum karşısında, siyasetin olmadığı ama, siyaset tadında, geniş kitlelere, o dönemde hitap etmeye başladılar.
Güzel günlerdi.
Ayvacık'a ne gibi katkımız olabilir, diye düşündüğümüzde, köylere elektrik götürülmesinin iyi olacağını düşündük ve siyaset kurumunu devreye sokarak Ayvacık köylerine elektrik getirilmesi çalışmalarını başlattık.
Ben de bu köylerdeki elektrik açılış törenlerine katılıyordum. Süleyman Ağabey de bu törenlere katılıyor ve oralarda da birlikte hareket ediyorduk.
Süleyman Ağabey, bu faaliyetlerle ilimizde tanınan bir bürokrat olmuştu.
Ayrıca, sağ siyasetin şekillendiği Çamdal Gazinosu da önemli bir yerdi. Buranın müdavimlerinden olan ve burayı işleten Kadir Paydaş Amca ve Gavur Kemal( Kemal Saraç) Belen Köylü Halil Amca( Halil Özcan), Dursun Sakızlı, Ali Şen, Fehmi Barçınlı, Bahri Tonka, Ziya Uğur, Dinçer Öymen, Hüseyin Anafarta gibi ağabeyler de buraya her gün mutlaka uğrarlar ve ayak divanı yaparak, siyaseti değerlendirirlerdi...
Ben, 12 Eylül için 11 Eylül Perşembe günü akşam üzeri İhtilal olacağını Çamdal'da Belen Köylü Halil Amca 'dan duymuş ve ihtimal vermemiştim.
İşte, Süleyman Ağabey, bu yerlerde dostları olan bir kişilikti.
12 Eylül oldu.
Kamu yönetimi değişti.
Farklı kadrolar, iş başı yaptı...
Süleyman Ağabey, öğretmenliğe döndü.
Anap' lı yıllar... Ülke, hızla değişiyor...
Siyaset kurumu, çözüm üretmede geride kalıyordu. Siyasi yasaklar halk oylamasıyla kaldırıldı.
Bu arada, ben de Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde, Şube Müdürlüğü görevini yapıyordum.
Bütün ilçelerde saha yapma çalışması sürdürüyoruz.
Her ilçede ya öğretmen okulundan arkadaşlarımız vardı ya da spor faaliyetlerinden arkadaşlarımız vardı.
Ben, Ezine'de Ortaokul'da okumuştum. Ayvacık'ta çalışmıştım. Çanakkale'de yaşıyorum. Biga'dan evliyim.
İlçe teşkilatlarımızın olduğu yerler ve spor kulübü olan yerlerde de demokrat kişiler üzerinde dostluktan gelen bir sıcak kanlı duruşumuz var.
1991 seçimleri geldiğinde, Doğru yol partisi, listesini Hamdi Üçpınarlar, Nevfel Şahin, Süleyman Ayhan ve Rahmi Özer şeklinde kurmuştu.
Tercihli oyla sandıktan, Süleyman Ayhan birinci, Nevfel Şahin ikinci, Hamdi Üçpınarlar üçüncü, Rahmi Özer dördüncü çıkmıştı. Doğruyol Partisi dört sıfır kazanmıştı.
İktidar, DYP, SHP arasında kurulmuştu.
1992 yılında, yeni üniversiteler kurulurken Çanakkale adı yoktu. Komisyondan da geçmiş değildi.
Üniversitelerin kuruluşu görüşülürken Süleyman Ağabey'in lokomotif görevi yapmasıyla dört milletvekilimizin teklifi ve komisyon başkanının da kabul etmesiyle Rahmetli Süleyman Demirel'in de "Çanakkale bizi yalnız bırakmadı. Biz de onu ödüllendirelim. Bu hakkedilmiş bir ödüldür. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi hayırlı, uğurlu olsun" söylemiyle üniversitemiz kurulmuş oldu.
Ben, daha sonra, üniversitemize Personel Daire Başkanı oldum.
Hiçbir şeyimiz yoktu.
Süleyman Ağabey, bizim, Ankara'da gözümüz kulağımız oldu. Bütün müşkülatlarımızda, zaman mevhumu gözetmeksizin görüştüğümüz, bir dost, bir ağabey oldu.
Milletvekilliği bittiğinde, farklı girişimleri oldu. Fakat, siyasi zemin kaymıştı.
Bir ayak divanımızda, "Ağabey, yeni dönem, bizim değerlerimizin dışında bir dönem... Bunlar, imanlı görünüp bin bir yalan söylüyorlar. Güç merkezlerine göre kaygan bir zemin üzerinde politika yapıyorlar... Biz, bunlara ayak uyduramayız, dedim.
Bana, haklısın, demişti.
Sonra, her Cuma Namazı'nda aynı camiye gittiğimizden haftalık görüşmelerimizi yapıyorduk.
Karşılıklı sağlık problemlerimizi dile getirerek geçmişi anıyorduk.
Yokluklar içinde az parayla çok iş yapma dönemini yaşamıştık...
Toplumumuzun değişimini, büyük bir kaygıyla seyrediyorduk.
Eğitimci kimliğiyle gidişatın iyi olmadığını ve toplumumuzun büyük acılar çekeceğini ve bu durumu görmeye belki de ömrümüzün yetmeyeceğini söylemişti.
Benim, hastaneler serüvenim başlayınca görüşme sıklığımız azaldı.
Bir defa karşılaştığımızda, sözleştik, ilk fırsatta buluşalım, demiştik...
Ortak maziye sahip kişilerin dostluk ve arkadaşlıkları da farklı oluyor.
Şimdi, ben, onun ardından "Ağabey" diye hitap edeceğim gerçek bir dostumu kaybetmiş oldum.
İyi insandı.
İyi bir dostu...
Ağabey!
Allah'ın rahmeti üzerine olsun.
Durağın cennet olsun.
Dua ile...
******
Biz de geleceğiz! Önden gidenlere selam söyle...
Kaldığımız yerden devam ederiz...
*****'
Bu dünyadan bir Süleyman Ayhan geçti.
Biz unutmadık...
Unutulmasın da..
******
Aile fertlerine, torunlarına sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir ömür dilerim.
Var olsunlar...