Çanakkale' de, Yahya Çavuş, Ezineli Cemal, Lapsekili Muharrem Çavuş, İpkaiyeli Mahmut, Üçpınarlı Ali, Gönenli Minik Ömer, Harputlu Ömer, Havranlı Seyit ve diğerleri... Ne büyük kahramanlardır...

Çanakkale' de, Yahya Çavuş, Ezineli Cemal, Lapsekili Muharrem Çavuş, İpkaiyeli Mahmut, Üçpınarlı Ali, Gönenli Minik Ömer, Harputlu Ömer, Havranlı Seyit ve diğerleri... Ne büyük kahramanlardır...
Bizim çocukluğumuz hep Çanakkale 'de savaşmış karamanlar arasında veya Çanakkale Savaşlarını görmüş kişiler arasında geçti...
Hatıraların çok taze olduğu dönemde, Babamın görevi gereği gittiği Karacaören( Karacaviran) Köyü'ne ben de gitmiştim... 1963-1964 yılları gibiydi... Köylüler arasında sınır problemini çözmek üzere gidilmişti... Köylüler geldi... Babam, sorular yöneltiyor, aldığı cevabı da daktilosuyla yazıyordu... köylülerle birlikte gelen bir kişinin burnunun bir tarafı çukurdu ve bir gözü görmüyordu... Yüzünün bir tarafı derin yara izleri taşıyordu... Babam çalışmasını sürdürüyor, bazı bilgileri de, bilirkişi göreviyle bu amcaya sorarak, doğru bilgileri alıp daktilo ile tutanak şeklinde yazıyordu... Sonra, işimiz bitti... Çanakkale 'ye dönerken "bu amcaya ne olmuş?"  diye babama sordum... Babam da: "O' nun bir Gazi olduğunu ve kendisine lakap olarak Gazi Burunsuz Mehmet dendiğini söyledi..." Ben de keşke daha fazla konuşsaydık, diye hayıflandım... Ama,bu Gazimizi birkaç kez daha  Çanakkale içinde gördüm;fakat, konuşma imkanım olmadı... 1965 yılında Savaşın ellinci yılında, Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan törenlerde onu da gördüm... Ancak, orada gördüğüm başka bir Gazi daha vardı. Bir araba lastiğinden kendisine oturacak yer yapmış ve elleriyle hareket ederek yerde gidiyordu... Çünkü ayakları yoktu... Bu Gazimiz kimdi, sorup öğrenmediğim için kendime hala çok kızarım...
Aradan yıllar geçti... Ben, savaşın yüzüncü yılı için neler yapabiliriz, diye düşünürken Babama, "şehitlerin gömülü olduğu yerler hazine arazisi mi yoksa şahıs tarlası mı?" diye sordum... Babam, bir kısmı şahıs tarlası bir kısmı mera gibi duruyor, dedi... "Bunlar nerede?"  diye sorduğumda da Halil Paşa Çiftliği Hastanesi'nde şehit düşenler Ana yolun üst tarafında gömülü, dedi... Ama, daha ayrıntılı bilginin Musa Köy'deki Ahretliği tarafından bilindiğini söyledi. Bizde, Musa Köy'e gittik, şehitlerin gömülü olduğu yerleri bulduk... Şimdi tarla... Dönüşte, üzüntü içinde daha önce bahsettiğim Karacaören Köyü'ne geldik... Orada, Burunsuz Mehmet lakaplı Gazimizin torunlarını bulmak istedim... Köyde olmadığını söylediler... Sonra iletişim için bir köylüden Gazimizin torununun telefon numarasını aldım... torunu Hasan Hüseyin Yurt'u arayarak dedesiyle ilgili bilgiler aldım... Bu Gazimizi tanıtmak ve tarihe kazandırmak için çalıştım... Yarımada'yı benimle ziyaret edenlere bu olayı Conkbayırı'nda anlatırım... Fedakarlığın boyutunu da dile getiririm... Bu fedakarlıkları, Orhan Seyfi Orhon' un Çanakkale 'yle ilgili yazdığı  bir şiirinin hemen yan tarafına not olarak yazılan birkaç cümlede de görmek mümkündür... Orada da, yüzünün bir bölümünü kaybeden Mehmetçiğimizin fedakarlığı üzerine bu şiirin yazıldığını  Orhan Seyfi Orhon, ifade eder... İşte o birkaç cümleyle şairimizin ifadesini görünce bu tür kahramanlarımızı araştırmaya başladım...  O zaman da, acı gerçeklerle  karşılaşmış olduk...
Şimdi, Gazi Şerif Mehmet Yurt 'un hikayesi...