Doğal güzellikleri ve birçok tarihi eseriyle yaz tatillerinin vazgeçilmezi olan Çanakkale, pandemide normalleşme adımları atılması daha çok yerli turistlerin geldiği yerlerden biri oldu. sakin olması ile bir çok ilden vatandaşlar kente gelirken, gezilecek yerleri merak ediyor.

Çanakkale Savaşları sırasında 250 binden fazla şehit verdiğimiz yeni bir ruhun, dirilişin destanının yazıldığı şehir olan Çanakkale’nin her köşesinde tarihe dair bir iz var. Tarihe tanıklık etmiş bu şehri gelen yerli ve yabancı binlerce turist bu tarihe bir an olsun tanıklık edebilmek için tatillerde Çanakkale’ye geliyor. Peki Çanakkale’nin merkezinde mutlaka görülmesi gereken yereler nerelerdir?
AYNALI ÇARŞI
Aynalı Çarşı Çanakkale Savaşlarından yakılan Çanakkale Türküsünde adının geçmesiyle ün kazandı. 130 yıllık tarihiyle ve geniş ürün yelpazesiyle her gün  binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. Kent merkezinde bulunan tarihi çarşıda havlu, eşarp, giyim malzemeleri, ayakkabı, şapka, kitap, karpostal, çanak, çömlek, testi, bardak, çaydanlık, ayna, magnet, çakmak, anahtarlık, maket bebek, oyuncak, tesbih, bileklik, takı, saat, sabun, peynir helvası, zeytinyağ, baharat çeşitleri, Truva atı, Şehitler Abidesi ve Seyit Onbaşı maketleri gibi hediyelik eşyaların satışı yapılarak kent ekonomisine katkı sağlanıyor.
ADI AT GÖZLÜKLERİNDEN GELİYOR
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde de geçen Aynalı Çarşı, 2'nci Abdülhamid'in 1889 yılındaki padişahlığı sırasında, Çanakkale'nin önde gelen Yahudi ailelerinden birinin üyesi İlya Halyo tarafından yeniden inşa ettirildi. Çarşı, 1915'te Gelibolu çıkarması sırasında tahrip oldu. Çarşı içinde eskiden atlar için koşum ve süs eşyası yapan dükkanlar yer alıyordu. Çarşı, 'ayna' denilen at gözlüklerinin satılması nedeniyle 'Aynalı Çarşı' adıyla anılıyor. Aynalı Çarşı'dan söz edilen Çanakkale Türküsü'nü ise ilk kez Çanakkale Savaşları'na katılan Kastamonulu bir askerin söylediği biliniyor.
ÇİMENLİK KALESİ (KALE-İ SULTANİYE)
Çimenlik Kalesi dış kale ve iç kaleden oluşmuştur. Dış suru 150x100 metre ölçülerinde, yüksekliği 11 metredir. Surlarda 9 adet burç bulunmaktaydı. Deniz tarafındaki sur III. Selim zamanında yıktırılarak yerine değişen silah teknolojisine uygun platformlar yaptırılmıştır. İç kale üç katlıdır. 42x48 metre ölçülerinde, 25 metre yüksekliğindedir. Duvarlarının kalınlığı 9,5 metredir. Bahçede baruthane binası ile Fatih ve Abdülaziz dönemlerinde yapılmış ve kendi adlarıyla anılan iki adet cami yer almaktadır. 18 Mart 1915 günü, İngiliz gemisi Queen Elizabeth’ten atılan ve kuzey sur duvarında açtığı 2 metrelik delik içinde patlamadan kalan top mermisi de hala düştüğü yerdedir. Müzenin bahçesinde ise çeşitli büyüklükte toplar, top taşıma arabaları, tanksavarlar, mayınlar ve denizden çıkarılan bir Alman denizaltı kalıntısı sergilenmektedir. Bu sergi mekânları dışında müze giriş kapısının solunda Muavenet-i Milliye Salonu adı verilen geçici sergi salonu da sık sık yeni bir sergiye ev sahipliği yapmaktadır. Bu salonunun yanında oldukça zengin bir hediyelik eşya satış yeri bulunmaktadır. Çimenlik Kalesi,Kilitbahir Kalesiyle birlikte boğazın en dar yerine (1253 mt.)1461-1462 yıllarında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Çimenlik Kalesi dış surlar ve iç surlar olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Kalenin giriş kısmında 15 metre yüksekliğinde yumak biçiminde bir kule mevcuttur. Kulenin yanında bir adet camide muvcuttur. Ayrıca Kale 4 katlıdır. Kalelerin inşa işlerini Gazi Yakup Bey yürütmüştür.  (Kal’e-i Sultaniye) Çimenlik ve Kilitbahir kaleleri plan bakımından alışılmış şehir surları ve iç kale düzenine sahip kalelerden farklıdır.Daha çok belli bir mevkiyi savunmak için tasarlanmış,özel planlara sahip tümüyle askeri amaçlı yapılardır. 1551 yılında Kanuni Sultan Süleyman (Evliya Çelebi 1551’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından onartıldığını yazmaktadır.
 Tarihinde daima büyük denizciler yetiştirmiş Türk Milletinin, seçkin denizcilerden birisi olan Piri Reis'in ünlü kitabı Kitab-ı Bahriyesi'ni yazdığı bu kale bir zamanlar Kale-i Sulataniye ismi ile anılmıştır. Bugün ise halka açık müze olarak kullanılmaktadır.
ANADOLU HAMİDİYE TABYASI
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 40 milyon TL ödenek ayırarak 2014 yılı Şubat ayında başladığı "Anadolu Hamidiye Tabyası ve Gelibolu Minia Teşhir Tanzim ve Çevre Düzenlemesi" projesi 2017 yılında tamamlandı. Çanakkale Boğazı'nın güvenliğinin sağlanması için 1892 yılında Sultan II. Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Tabyası'nda 10 tescilli bonet (cephanelik) bulunuyor. Proje kapsamında, denize paralel bölümdeki 10 bonet butik müze haline getirilerek, Çanakkale Savaşları'nın burada ziyaretçilere farklı bir konseptle anlatılması için yeniden tasarlandı. 100 dönümü kapsayan tabyanın boş alanlarına da ziyaretçiler için yaya ve bisiklet yolları yapıldı, çocuk oyun parkları kuruldu. Mescit, tuvalet, seyir terası, amfi tiyatro, tören alanı ve kafeterya yapıldı. Çanakkale Boğazı'nın Marmara Denizi'nden Ege Denizi'ne kadar uzanan su yolunun minyatürü de yine tabya içinde yer aldı. Çanakkale Savaşları sırasında kullanılan bir tarihi top da bonetler arasındaki top atış alanına yerleştirildi. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Hamidiye Tabyası'nın Abdülhamid Han döneminde Çanakkale Boğazı'nın İstanbul'un güvenliğini sağlamak üzere inşa edilmiş tarihi bir mekan olduğunu söyledi.
TRUVA ATI
Truva atı, Odysseus'un Truva surlarını aşmak ve şehre gizlice girmek için yaptırdığı tahtadan at maketidir.Savaş yaklaşık 10 yıldır sürüyordur. Askerler bıkkın ve yorgundur. Zekası yüzünden Athena tarafından da sevilen Odysseus'un aklına tahtadan bir at yapma fikri gelir. Plana göre Akhalılar savaştan çekiliyor gibi gözüküp, geride çok büyük bir tahta at bırakırlar. Odysseus ve diğer seçkin komutanlar atın içine gizlenirken, diğerleri denize açılıp gemileri Bozcaada'nın arkasına, Troyalıların onları göremeyeceği bir şekilde gizlerler. Planın yürümesi için, görevi tahta atın Truvanın surlarından içeri girmesini sağlamak olan bir Akhalı askeri atın yanında bırakırlar. Akhalıların çekildiğini gören Truvalılar, şaşkınlık içinde batı kapısının önündeki dev tahta atın yanına giderler. Bu sırada ortaya çıkan Sinon ismindeki Akhalı asker, Yunanlardan nefret ettiğini, onu Akhalıların geri dönüşleri için gerekli rüzgarın çıkması adına kurban seçtiklerini ve kendisinin kaçarak kurtulduğunu söyler ve şöyle devam eder:
 
Tahta at Tanrıça Athena'ya kutsal bir sunak olarak yapılmıştır. Büyük olmasının sebebi Troyalıların onu dar şehir kapılarından şehrin içine almalarını engellemek içindir. Akhaların beklentisi Troyalıların bu atı yakıp yıkmalarıdır. Böylece Tanrıça Athena'nın öfkesini Troya üzerine çekmiş olacaklardır. Ama Troyalılar atı şehrin içine alıp onu korurlarsa Athena’nın lütfu Troyalılara yönelecektir.
 
Akhalı askerin sözlerine inanan barışmak isteyen Truvalılar bu sözlere inanırlar ve tahta atı içeri alırlar. Gece barış kutlamalarıyla eğlenen ve alkolün etkisiyle sızan Truvalılar, atın içindeki Akhalı Savaşçılar tarafından avlanır. Bu sırada Truva’nın surlarına yaklaşmış olan Akhalı Ordusunun da takviyesiyle Truva Şehri tamamen yıkılır. Truva’nın baştan sona yakıldığı bu katliam sonrasında Menelous Helen’i alarak Yunanistan’a yelken açar. 2004 yapımı olan Warner Bros yönetmenliğinde ve Brad Pitt, Orlanda Bloom, Eric Bana’nın rol aldığı Troy (Truva) filmi sayesinde yüzyıllar öncesine gidiyor efsaneyi sanki canlı canlı yaşıyorsunuz. Çekimler sonrasında film için yapılan atın Çanakkale’ye gönderilmesi ile de kent büyük bir turist çekerek ilgi odağı olmayı başarmış.
ÇANAKKALE KENT MÜZESİ VE ARŞİVİ BİNASI
Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen yapının, ilk iki katının işlev ve mimari detayları ile 1800’lerin Çanakkale’sinin özgün sivil mimari örneklerinden olduğu, 3. katın ise Cumhuriyet döneminde (1930’larda) inşa edildiği değerlendirilmektedir. Tapu kayıtlarına göre yapının en eski maliki İstefani Sayano’dur. Yapı 1929’da Büyük Mübadele ile Girit Hanya’dan gelen Bigaki Hüseyin oğlu Salih Fuat Efendi’ye Vilayet Tefviz Komisyonu tarafından 800 liraya verilir. 1933 Yılında borcun ödenememesi üzerine bina Tirisyadi Hahmin’e satılır. 1936’da Mehmet Mahdumu Hüseyin’e (Erol), 1993 yılında da Taşçılar Şirketine satılır. 1936 yılından itibaren otel olarak kullanılan yapının daha önceleri ticarethane ve bir dönemde Askerlik Şubesi olarak kullanıldığı eski malikleri tarafından ifade edilmiştir.
46 yıl boyunca, 20 odalı “Emek Otel” olarak kullanılan yapının özgün izleri yok olmaya yüz tutmuşken, Çanakkale Belediyesince 2004 yılında satın alınır ve restore edilerek “Çanakkale Kent Müzesi ve Arşivi” olarak işlevlendirilir.
MÜZE İKİNCİ KATI SABİT SERGİ ALANIDIR
Birinci salonda; Çanakkale Bölgesi mitolojisine ait öyküler, “Efsaneler” başlığı altında anlatılmaktadır. Antik ve Osmanlı dönemi panoları ise Arkeoloji ve tarih biliminin verileri üzerinden, 1915 Çanakkale savaşları panosunda ise savaş süresince yaşananlar, harp terminolojisi kullanılmadan dönemin tanıklarının hatıralarından aktarılmaktadır. Bilgi panoları dışında aynı bölümde bulunan nişlerde 1915 Çanakkale Savaşı’na ait objeler sergilenmektedir. İkinci salonda; Ağırlıklı olarak anılar üzerinden, geçmişten günümüze kent ve kentte yaşam ile ilgili bilgi panoları, yerli ve yabancı pek çok seyyahın seyahatnamelerinden alıntılar ve akademisyenlerin kent üzerine yaptığı çalışmalardan oluşturulmuştur. Kentlilerin anıları ile birlikte bağışladığı objeler öyküleri ile ziyaretçilere sunulmaktadır.
Toplantı salonu Müze 3. katı olarak kullanılmaktadır. Müzemizce her hafta çarşamba günleri saat 18.00 19.00 saatleri arsında "Çarşamba" etkinlikleri adı ile etkinlikler düzenlenmektedir. Giriş katında yer alan süreli sergilere paralel olarak her çarşamba konferans, sohbet, panel ya da müzik dinletisi yapılmaktadır. Kent sohbetlerinde süreli sergilerin paralelindeki konuların yanı sıra kente dair konular konuşulmakta olup etkinlikler herkese açıktır. Müzik dinletilerinde ise kentin yetiştirdiği müzisyenlerin yanı sıra plak dinletileri de gerçekleştirilmektedir. Kent konferanslarında alanında uzman kişiler tarafından kentin bugünü ve dününe dair bilgiler kentliler ile paylaşılmaktadır. Belgesel gösterimlerinde kentte çekilmiş olan ya da kenti baz alan belgeseller paylaşılmaktadır. Toplantı Salonu’nda kente dair geçici sergiler de yapılmaktadır. Arşiv; Müze açıldığından bu güne çıkan yerel gazeteler depolanmaktadır. Müze sergilerinin hazırlanış sürecinde bu güne kadar gerçekleştirdiği röportajlar ve Çarşamba etkinlikleri kayıt altına alınmış bunun yanı sıra kent ile ilgili bilgisi olanların bilgilerini içeren röportajlarda Müze arşiv envanterine dahil edilmiştir. Sayın İbrahim Aksu’nun bağışladığı kitapların yanı sıra kentlilerin de kent ile ilgili olarak bağışladıkları kitaplar arşiv kütüphanesinde yer almaktadır. Arşiv, kent üzerine araştırma yapanlara hizmet vermekte olup kütüphane ve çalışma atölyeleri tüm kentlinin kullanımına açıktır.
 
Bünyamin Nami Tonka