Koronavirüs hakkında sosyal medya hesabından açıklama yapan Doç. Dr. Alper Şener, “Özellikle yoğun bakımdaki kritik hastalarda iyileşme oranımızda artıyor. Bu bizim için önemli bir süreç. Çünkü hasta bakımının, hem hastane içerisinde hem de kritik hasta bakımı arasında iyi yönetildiğini gösteriyor” dedi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, sosyal medya hesabından vatandaşları koronavirüs hakkında bilgilendirmeye devam ediyor. Şener,  yaptığı açıklamada yoğun bakımdaki kritik hastalarda iğleşme oranının artığını söyledi.
 
YOĞUN BAKIMDAKİ KRİTİK HASTALARDA İĞLEŞME ORANIMIZDA ARTIYOR
Günlük yeni olgu sayımız sabitleşmiş gibi gözüküyor. Çok büyük oynamalar yok. Bu bizim için iyi bir şey. Alınan önlemlerin yerinde olduğunu ve önlemlere kısmı uyumun yeterli olduğunu görüyoruz. Yayılma hızı ve test vaka oranlarına baktığımızda bu bir sabitleme. Özellikle yoğun bakımdaki kritik hastalarda iğleşme oranımızda artıyor. Bu bizim için önemli bir süreç. Çünkü hasta bakımının, hem hastane içerisinde hem de kritik hasta bakımı arasında iyi yönetildiğini gösteriyor. Bunun dışında ölüm oranlarında dünya ile kıyaslamak gerekirse Almanya’dan sonra en düşük ölüm oranı Türkiye’de. Dünyada yüzde 18-20 gibi rakamlara söylenirken, bu oran Türkiye’de toplam vakalara baktığımızda yüzde 2’lerde. Dünya ortalaması ise yüzde 3’lerde.
Şener, vaka artış hızını “Vaka artış hızı azaldı. Yoğun bakım ihtiyacı azaldı. İyileşen sayısı artıyor. Bulaş zinciri; Filyasyon ile kırılıyor. Proaktif davranarak Türkiye modelini uyguluyoruz. Tüm Türkiye’de 4 bin 600 ekip, toplamda 251 bin kişiye ulaşarak enfeksiyon zincirini kırmaya çalışıyor”

BU VİRÜS TAHMİNİMİZDEN DAHA ZORLU
Alper Şener, yaptığı açıklamada virüsün tahmin edilenden daha zorlu olduğunu söyleyerek, “Virüs, şikayetin olduğu 1. günden ibaren boğazda çok yüksek ve 5. güne kadar yüksek seyrediyor 7.11x10^8 kopya. İşin ilginç yanı 28. Güne kadar Boğazda...ortalama virüs yükü 6.76x10^5 kopya Balgamda 7x10^6 kopya/ mL RNA pozitif olması= Aktif replikasyon değil, subgenomik RNA ve hücre kültürü önemli. İlk 7 günde virüs PCR boğazda yüzde 16, balgamda yüzde  88 pozitif. 8. günden sonra PCR pozitif olmasına rağmen hücre kültüründe canlı hücre yok. Virüs kan, idrar ve gaytada yok... viremi yapmıyor olabilir mi? Serokonversiyon = Antikor yanıtı 7-14 günde oluyor, ama viral yükte azalma yapmıyor. Virüs bir aya yakın boğazda yüksek ve bulaşıcı. Sadece PCR pozitifliği hastalığı tanımlamak için yeterli değil gibi. bu virüs tahminimizden daha zorlu. Hikaye bu ya; bir zamanda ve bir yerde insanlar sürekli dertlerinin büyüklüğünden şikayet eder dururmuş. Duyan, işiten bir meleğini göndermiş (hikaye bu ya) ve demiş ki: ‘Tamam bir defaya mahsus dert değişimine izin vereceğim. Herkes dertlerini bir çuvala koysun ve duvara assın, sonra isteyen istediği derdi alsı’ Yapmışlar ve sonunda herkes çuvallara bakmış bakmış, ölçmüş/ tartmış. Yine gidip kendi derdini almış. Sağlık Bakanlığı verileri ile ilgili yalan, yanlış ve bilerek, bilmeyerek yorum yapanlara kanmayın. Diğer ülkeler ile kıyaslandığında çok iyi konumdayız. Ama keşke daha iyi olsak tabii. Dert bizde, dermanda bizim ellerimizdedir” diye konuştu.

BURADAKİ MUTASYONUN İYİ VE KÖTÜ TARAFLARI VAR
Şener, virüsün mutasyona uğradığını söyleyerek, “Virüs değişiyor. Yani mutasyona uğruyor. İki farklı alt tip yaygınlaşıyor. Bu çok tehlikelidir. Yıllık mutasyon kapasitesi 25, örnek vermek gerekir ise gripte bu 50’dir. Yıllık mutasyon kapasitesi bir virüse karşı geliştirilen aşının başarısını ve tekrarlanma zorunluluğunu belirler. Örneğin grip aşısı her yıl oluruz. Mutasyon aynı zamanda adaptasyondur; örneğin ebola ve zıka,  RNA virüsleri (COVİD 19)doğası gereği mutasyona meyillidir. Yeni bir şey değil. Buradaki mutasyonun iyi ve kötü tarafları var. Kötü; bulaştırıcılık arttı. Aynı kişide yeniden enfeksiyon yapabilir.  İyi: aşı geliştirildiğinde grip aşısı gibi her yıl olma zorunluluğu olmayabilir. Tek yol yayılım hızını kırmak ancak bu şekilde ölümleri önleriz.

TÜRKİYE GENELİNDE BELLİ REFERANS LABORATUVARLAR BELİRLEDİ
Hızlı tanı kitlerinin uygulanması hakkında düşüncelerini dile getiren Şener, “Bizim elimizde yapacağımız testlere yönelik bir kit yok ama bu gönderilmediği anlamına çıkmasın. Sağlık Bakanlığı Türkiye genelinde belli referans laboratuvarlar belirledi. Bu 16’ydı şu anda bildiğim kadarıyla 40’a çıkarma çabaları var. Bütün ülkeler bu şekilde yapıyor, bu bize has bir şey değil çünkü yapılan bu hızlı testlerin yanlış pozitif ve yanlış negatif sonuçları olabiliyor. Yani hastanın bunu evde yaptığı gebelik testi gibi düşünmemesi lazım. Bu yüzden sadece belli merkezlerin yapması ve yetişmiş sağlık personelinden geçerek yapılması lazım. Dolayısıyla hastanemize gelen herhangi bir hastaya hızlı tanı kitiyle şu anda uygulama şansı yok ama moleküler testleri yapma şansımız var. Hızlı tanı kitleri sağlıklı değil çünkü yanlış pozitifte korkacağımız bir şey yok, doğrulaması var ama yanlış negatiflikte yani hastada hastalık tablosu varken yakalayamama durumu varsa bu çok büyük risk ve bu risk alınabilecek bir risk değil. Alınan boğaz örneğinin moleküler yöntemlerle çalışılması. Zaten Türkiye’de bunu böyle yapıyor. Dünya da böyle yapıyor, Almanya’ya özel bir şey değil bu” diye konuştu.
 
ÖLÜM ORANIMIZ TÜRKİYE ORTALAMASININ ÇOK ALTINDA
Şener, Çanakkale’nin dezavantajını yaşlı nüfusunun fazla olduğunu söyleyerek, “Sağlık hizmeti anlamında baktığımızda ise kalifiye sağlık personelimiz var, kalifiye bir hastanemiz var, malzeme ekipman sıkıntımız yok. Yöneticilerimiz her zaman telefonun ucunda. Rahatlıkla isteğimiz olduğunda ulaştırabiliyoruz. Çanakkale halkımız arkamızda, bu da çok önemli çünkü moral, motivasyon da önemli. Her gün buraya destekler geliyor. İçeride moral iyi. Başlangıçta biraz bozukluklar vardı. İster istemez bu beklenmedik bir süreç ama şu anda bir kaos ortamı yok. Biz hastalarımızı üç gruba ayırdık. Yoğun bakım grubu dediğimiz, kritik hasta bakımının yapıldığı grup, yoğun bakımı adayı dediğimiz grup ve evde takip edilemeyecek ama hastane şartlarında takip edilmesi gereken genel durumu daha iyi olan hasta grubu. Geçtiğimiz günler içerisinde 20 civarında hastayı taburcu ettik. Her şey yolunda. Kritik hasta bakım grubunda her halükarda ölüm beklenen bir süreç. Bu sadece Korona’dan ötürü değil, normal şartlar altında da kritik hasta bakımımız vardı. Bu süreçte zaten beklenen bir süreç ama bunu korkunç hale getiren kritik hasta bakımı artı korona olması. Özellikle kritik hasta bakım süreci devam ettiği hasta grubunun, büyük bir grubunun yaşlı olduğunu bilmekte fayda var. Çanakkale’nin de bu anlamda dezavantajı var, yaş ortalaması yüksek bir iliz biz. Ama bütün bu dezavantajlara rağmen bizim ölüm oranımız Türkiye ortalamasının çok altında ” ifadelerini kullandı.
 
PANİK OLACAK BİR DURUM YOK AMA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BİR KONU
İnsanların hareketinin her zaman risk taşıdığını söyleyen Şener, “İtalya’nın kuzeyi ve güneyi arasında, tek bir yerde lokalize takip edebilecekken bir duyuru ile yani şu bölgede görüldü denmesi ile birlikte tüm İtalya’da salgınla uğraşıyor ve önümüzde günlerde kolayla baş etmeleri çok zor. Dünya Sağlık Örgütü’nün global olarak ilan etti ölüm oranı yüzde 3.4, bu zaten herhangi bir hastalıkta olabilecek olan oran. Türkiye içinde bakacak olursanız, trafik kazasında ölme ihtimaliniz daha fazla rakamsal olarak baktığınızda. Bence panik olacak bir durum yok ama dikkat edilmesi gereken bir konu çünkü hastalıkta bir yaygınlık ve bulaştırıcılık söz konusu. Trafik kazası bulaştırıcı bir şey değil ama korona bulaştırıcı” şeklinde anlattı.
 
BİR METRE ÜZERİNDEYKEN GELMİYOR
Şener, virüsün havadan bulaşma ile ilgili çıkan bilgiler hakkında şunları söyledi: “Dünya Sağlık Örgütü, geçtiğimiz gün açıkladı. Bu virüs solunum yolu ile bulaşan bir virüs sınıfı içerisinde değil, damlacık yolu ile. Konuşma sırasında görerek ya da görmeyerek ağzımızdan çıkan tükürük partiküllerin sizin üstünüze gelme ihtimali bir metre. Bir metre üzerindeyken gelmiyor. Ama dikkat edilmesi gereken grup, özellikle hastanede yatan ve pozitif hasta grubu iki metreden yakın 15 dakikadan uzun süre yan yana olmamak gerekiyor bu da ancak sağlık personelinin dikkat etmesi gereken bir durum.”

Mustafa Yalçın