Bu konularda, bilhassa sağlıklı gıdaya ulaşmada, küreselci güçlere karşı  tedbirli olmak gerektiğini savunuyoruz.

Bu konularda, bilhassa sağlıklı gıdaya ulaşmada, küreselci güçlere karşı  tedbirli olmak gerektiğini savunuyoruz.

 

Hibrit tohumlarla tarıma karşıyız.

 

 Yine, bizim "Batak Ovası" dediğimiz Kumkale Ovası, ABD, İngiliz, Alman şirketlerinin kontroluna girmiş durumda. Aynı durum Türkiye'nin her tarafında görülmekte.

 

Gıdaya erişmede, üretim, pazarlama ve tüketiciye ulaştırmada acil tedbirler alınmalı.

 

Tarım desteği, üretici kişiye verilmeli, tapu sahibine değil... Tarımda çalışan ve üreten kişi sayısı,  beş yüz bin kişi kadar... Bu rakam bize , tarımın kötüye gittiğini göstermekte... Bizim tarım ve hayvancılıkta çalışan kişi sayımızın da en az sekiz milyon kişi olması gerektiği bilgisi, üretim planlaması yapanların tespiti olarak ortaya çıkmakta.

 

Biz, 12.Beş Yıllık Kalkınma Planını okumuş ve gereğini yapacak kişileri yetiştirmekten aciziz...

 

Ben, on yıl sonra yapay gıdalarla beslenen, insanımsı ve denek hayvanı seviyesine indirilmiş topluluklar grubuna gireceğiz, diye düşünürüm... Bu biraz ağır bir ifade ama, işin gittiği yol da bu...

 

Her alanda Batı'nın kullanışlı elemanı konumuna düşürülüyoruz.

Bu konuda derin kaygı içindeyim.

 

Bu konularda hassas olduğunu ifade eden yerel yönetimin mensubu olduğu siyasi yapı da sus pus.

 

Yerelde, Atikhisar Barajı beş bin beş yüz hektarlık alanı sulayabilecek  ve yılda iki kez ürün alınabilecek konumdaki arazi durumundayken şimdi konut ve sanayi yapıları için imara açılan araziler  yüzünden, günümüzde sulanabilecek arazi alanı üç bin iki yüz elli hektarlık bir alana inmiştir.

 

En eğitimli şehirlerin başında gelen Çanakkale 'de bile toprak, rant uğruna talan edilmektedir.

 

Yerel yönetimin başı ile yaptığımız tüm fikri mücadelelerde, ranta çanak tutulmasını kınadım. Bilimsel verilerle faciayı anlattım. Ancak, bu duruma benim dışımda doğrudan karşı çıkan olmadı.

 

Şimdi, "Başlıyoruz" söylemiyle rant dağıtmaya aday olan zatı da seçeceğiz ki açlıktan ölmemizin hızlanması sağlanmış olsun...

 

Hem Yerelde hem de genelde topyekûn bir faciaya doğru gitmekteyiz.

 

Yapılacak iş, kontrollu bir tarıma geçmek. Toprak analizi yaparak toprağımızı üretime hazır hale getirmeliyiz.

 

Tüm yem ve gübre üretimi devletleştirilmeli. Türkiye var olan yedi bölgemiz, üretim için  iki gruba ayrılmalı. Dört Bölge(Doğu Anadolu, Karadeniz, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri) ülke ihtiyacı için üretim yapmalı.

Üç Bölgemiz(Marmara, Ege, Akdeniz bölgeleri)de ihracat için üretim yapmalı...

 

Şu an, halkın ihtiyaç duyduğu ne varsa bunlar devlet tarafından kontrollu üretilmeli...

 

Tarım arazileri hangi adla olursa olsun konut, sanayi ve başka sebeplerle imara açılmamalı...

 

Tarım ürünlerinin tüketime sunulması  için raylı sistem ve soğutucu gemiler, devreye alınmalı. Bölgeler arasında mal sevkiyatı için yeni limanlar ve depolama merkezleri kurulmalı.

 

Su için, Fırat'ın suyu İç Anadolu Bölgesine taşınmalı ve İç Anadolu 'nun sulu tarıma geçmesi sağlanmalı.

 

Enerji açısından Şanlı Urfa Şehrimiz Güneş enerjisi üretim merkezi olmalı. Burası, tek başına ülkemizin enerji ihtiyacını karşılayabilir. Bunun alt yapısı oluşturulmalı.

 

Rüzgar Enerjisi ve Jeotermal Enerji için alt yapı çalışmaları yapılmalı. Tabii ki bunlar, Çevreci projelerle olmalı. Günümüzdeki haliyle bu çalışmaları kabul etmemiz de mümkün değildir.

 

Yine, Çevre mevzuatı da değiştirilmeli. STK'ların her alanda denetleme yapabilmesinin hukuki alt yapısı da kurulmalı.

 

Son sözüm de "Batı" ile her türlü teması en aza indirmeli ve İsrail'den tarım üretimi için hiçbir şey alınmamalı...

 

Doğal tohuma geçilmeli. Devlet, kendi ürettiği tohumu dağıtmalı.

 

Orman yangınları sonucu ortaya çıkan arazileri de zeytin ağacı ormanı haline getirmeliyiz.

Tabii ki bu Çanakkale 'den Hatay' a kadar sahil şeritine ve mücavir alanında olmalı...

 

Ayrıca, temel eğitim okulları yeniden açılmalı. Köy okulları yeniden açılmalı...

Eğitim seferberliği yapmalıyız, derim .

 

Yukarıda yazdıklarımın, hedef olarak 12. Kalkınma  Planı'nda olup olmadığını inceledim. Ne yazıkki bu hedefleri bulamadım. Dünyanın gidişatını  okuyamayan bürokrasiyle ülkemizin bir yere gelemeyeceğini de gördüm.

 

Son sözüm, gelecekteki gıda ihtiyacı için birkaç dönümlük toprak satın alın ve kendi ihtiyacınız olan gıdayı kendiniz üretin, derim...

Fazla ürettiğiniz gıdayı da bütçenize katkı olması için satarak değerlendirebilirsiniz...

Tıpkı Bizans döneminde ve Osmanlıda olduğu gibi...

 

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

**

Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...