Türkiye'de yayınlanan ve çevre üzerine yapılan önemli programlardan birisi...

Yapımcılığını Sayın Ebru Karakaya'nın üstlendiği ve hazırlayan ve sunuculuğunu da  Sayın Harun Yöndem'in yaptığı bilgi verici ve ufuk açıcı bir program...

20 Nisan 2024 tarihinde bu programa konuk olarak katılan Su Politikaları Derneği Başkanı Sayın Dursun Yıldız da günümüz için önemli bilgiler aktardı...

Bu bilgilerden bazıları...

Bu yıl, barajlarımızdaki doluluk oranı %80'ler civarında olduğunu söyleyerek en azından bu yıl Türk Halkı'nın susuzluk çekmeyeceğini ifade etti...

1 Ekim 2023 tarihinden bu güne Türkiye' ye düşen yağmur miktarı açısından Orta Anadolu, Güney Ege ve Batı Toroslarda  normalin %20 kadar altında yağmur yağdığını  belirterek ülkemizin yarı kurak bir ülke konumunda olduğunu söyledi...

Barajlarımızın doluluk oranından daha çok bölgesel kuraklık konularında tedbirler alınmalıdır.

Bu şubat ayı, ülkemiz de dahil olmak üzere bütün dünyada da yeterince yağış olmamıştır.

Yağış açısından bütün Akdeniz çevresi kurak geçmiştir. Bu tehlike oluşturur. Bu durum diğer yıllarda da devam ederse ve bilhassa Sonbahar ve Kış aylarında yağmur yağmazsa diğer mevsimlerde riskli bir sürece girmiş oluruz ve kar yağışı olmazsa da sürekli akan kaynaklarda da  kurumalar oluşur. Bu durum bilhassa Batı Bölgeleri'nde  olumsuzluklar yaratabilir...

İstanbul için su riski yok... Ankara için Kızılırmak bir kurtarıcı...

Trakya, su açısından da çabuk dolduğu  gibi çabuk da boşalmaktadır. Bu risk oluşturuyor.

Bu yüzden suyu verimli kullanmalıyız...

Kamu, su yönetimi açısından iyi çalışıyor.

Sular için en tehlikeli tehdit, kirliliktir...

Dünyada kullanılabilecek suyun, %12-13 kadarı içme suyu olarak kullanılmaktadır.

Tarımsal kalkınma için su çok önemlidir. Bu yüzden suyun modern sulama yöntemiyle kullanılması gerekir. Klasik sulama yönteminde duyun %30'u yeraltına gitmektedir. Sanayide kullanılan su ise genelde yeraltı suyudur. Bu yüzden, tarım ve sanayide su verimli  kullanılmalıdır.

Yeraltı suları, en stratejik doğal kaynaklarımızdır. Barajlarımızda kuraklık olursa nehirler ve göllerde de riskler oluşur...

On sekiz milyar metreküp su rezervimiz bulunmaktadır. Bunların birçoğu  tahsisli... Bu yüzden dikkatli kullanmalıyız.

Yeraltı sularının %40'ı şehirlerin kullanımına  aittir...

Yeraltı sularının çıkarıldığı seviye yüzeyden 200-300-400 metre aşağıya  düşmüştür...

Yeraltı sularımızı rezerv olarak elde tutmalıyız. Kirletmemeliyiz...

Suyu kirleten unsurlar...

Evsel atıklar...

Aşırı gübre kullanımı...

Çöplerin fiziki toplanma alanları...

Suyu çektikten sonra kullanılmayan veya kirlenen suyun derin deşarjlarının yapılması ...

Ülkemizde çıkarılan yeraltı suyu sondajı sayısı yedi yüz elli kadardır ve bunların yarısına yakın çıkarılan su ise kirli olarak çıkmaktadır... Bu büyük bir tehlikedir...

Sularımızı kirleten en büyük kirleticilerden birisi de pestisitlerdir. Tarım ilaçlarıdır. Zehirleridir...

Drenaj suyu olarak geri dönen sular, yüzey suları, yeraltı suyu etkileşimiyle kirlenme oluşabilir.

Suyu saklamak için sarnıçlar bile gündemimize gelebilmeli...

22 Mart Dünya Su Günü...

Suyun yönetiminde kamu ve özel sektör faaliyet halindedir...

Aslında, su yönetimi bir kamu faaliyetidir ve özel sektör faaliyetleri sonlandırılmalıdır.

Su, 1992 Dublin toplantısında ekonomik bir değer olarak kabul edildi. Bunun değerinin de bir trilyon dolar değerinde bir pazara tekabül ettiği değerlendirildi. Bu yüzden sular, ulus ötesi  şirketlerin hizmetine açılmış oldu...

Dünya Bankası, IMF, DTÖ de bu faaliyetleri destekledi...

Kamu, suyu getirecek yeterli finansmana sahip değildir, bu yüzden özel sektörün bu alana girmesine izin verildi. İyi hizmet adına, kamuya verilmek istenmeyen  su hizmeti özel sektöre geçince halkın temiz suya erişmesi de zora girmiş oldu.

Su, bir kamu hizmetidir. Bunu unutmamak gerekir...

Su tüm canlılar için önemli olduğundan, özel sektörün sosyal politikalar gütmesi mümkün değildir

Para, özel sektörde olduğu için ulus ötesi şirketler, altmış beş ülkede, yetmiş beş faaliyet alanında sekiz yüz kadar projeye müdahil oldu...

Özel sektör, ekonomi- ekoloji-finansal yönden oluşan politikalarda neler yapıyor, konularında daima kontrol altında tutulmalıdırlar.

Ekonomik yapılar, sosyal politikalar, sosyal çevreler dikkate alınarak geliştirilmelidir.

Bizdeki su politikaları, maliyet açısından katlanılabilecek yapıda olmadığından yirmi bir milyarlık, altmış üç projeden vaz geçilmiş oldu.

Su yönetimi açısından bilhassa kentlerimiz  hem iç hem de dış göç aldığı için  hem personel hem de teknik kapasitelerini artırmak zorundadır.

Kamu yönetimi özel sektörle mali güç açısında mücadele edemez konuma düşmemek için  tedbirler almalıdır. Olumlu belirsizlikleri önleyecek tedbirler almalıdır.

Personel açısından, DSİ Amiral gemisi gibidir.  SYGM, Belediyelerin su birimleri  de önemli bir güce sahiptir.

Biz, su dirençli ülke olması açısından çevre ülkelerden daha güçlü ve öndeyiz...

Bilgi açısından  çok  verimli  olan program için emeği geçen herkese  çok teşekkür ederim...