Ayrılık anksiyetesi, hayatımızın en erken evrelerinde, annenin göğsünden ayrılma kaygısı ile başlayan bir serüvenin ilk adımıdır. Bu, annenin varlığındaki huzurun ve güvenin, ondan uzaklaşıldığında yerini bir boşluğa bırakmasıyla belirginleşir. Çocukluk döneminde yaşanan bu temel ayrılık anı, ilerleyen yaşlarda insanların ilişkilerine de yansır. Bazen sadece farketmeden ailemizin bir anda bizi arabada bırakıp nasılsa uyuyor diye bırakması, sağlık problemleri yüzünden aniden panikle beklenmedik bir şekilde ortadan kaybolmaları bile sebep olabiliyor.Anne-baba tarafından uzaklaşma, tutarsız davranışlar, tehdit edici aile ilişki modelleri; çocukluk öykülerimizde derin izler bırakır ve bu izler, yetişkin ilişkilerimizin temelini oluşturur.

 

İlişkiler kurma sürecinde, bireyler için ayrılmanın dünyadan dışlanma gibi algılanması, bu deneyimin bir başarısızlık olarak görülmesi, derin bir panik ve kayıp hissi yaratır. Bazen bu durum, ayrılığa zemin hazırlayacak davranışlara bile yol açabilir. Aşırı teslimiyetçilik ve kabullenme, ilişkinin sürdürülmesinde adeta bir gurur kaynağı haline gelebilir, fakat bu durum, ayrılık yaşandığında kişiyi dışlanmışlık ve utanç duyguları ile baş başa bırakabilir.

 

Ayrılık anksiyetesinin temelinde yatan, ilişkide terk edilmeme odaklı yaşamaktır. Bu odak, kişinin kendi benliğini sergilemekte zorlanmasına, ilişkiyi ve partnerini sürekli sorgulamasına, ilişkiden beklentilerini kişisel olarak algılamasına ve reddedilme korkusuna sebep olur. Tedirgin olduğunda ilişkinin güvencesini aramak, sürekli onay istemek ve herhangi bir yanlış yapmamak için aşırı çaba göstermek, ilişki içindeki mutsuzluğu artırır.

 

İlişki, birçok kişi için hayatının merkezinde yer alır. Bu merkeziyet, ilişkinin sürdürülmesi için adeta bir takıntıya dönüşebilir. Ancak, gerçek şu ki; ilişkiler, esneklik, karşılıklı katılımcılık ve bireysel alanların korunması gerektiren dinamik yapılar olarak ele alınmalıdır.

 

Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi,'' Peki, ayrılık anksiyetesi ile nasıl başa çıkabiliriz ? Öncelikle, cesaretle yeniden sevmeyi öğrenmeli, sonuçlarını kucaklayarak ilişkilerimizi doğal bir davranış biçimiyle yaşamalıyız. İlişkide esnek olmalı, kararlar alırken katılımcı olmalı ve yalnızca bir dünya oluşturabileceğimizden korkmamalıyız. Tartışmalardan kaçınmak yerine, kendimizi ifade etmeyi öğrenmeli ve ilişkiyi sürdürme gayesini hayatımızın merkezine almadan, bireysel özgürlüklerimize de yer vermeliyiz. Ayrılık anksiyetesi ile başa çıkmak, kendi içsel gücümüzü keşfetmek ve ilişkilerimizde sağlıklı dinamikler oluşturmakla mümkündür. Bu süreç, bizi daha güçlü, daha özgür ve daha mutlu bireyler haline getirebilir.''dedi.

 

Haber Merkezi