Çanakkale Savaşları’nın yaşandığı Gelibolu Yarımadası, birçok tarihi günümüze taşıyor. Bu bölgede yaşanan ve dünyanın en büyük savaşı olan Çanakkale Savaşları’ndan kalan eserler kadar sonrasında yapılan hazırlıklar da bulunuyor. 2. Dünya Savaşı sırasında olası Alman saldırısına karşı yapılan 'Çakmak Hattı' koruganlarının 200'den fazlası günümüze kadar ulaşmayı başardı. ÇOMÜ AÇASAM Müdürü Doç. Dr. Barış Borlat, koruganların olası sahil çıkarmasına karşı savunma ve geri çekilmeyi kolaylaştırmak için yapıldığın vurguladı. Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Dünya Savaşı sırasında İstanbul ve boğazlar bölgesinin savunulması amacıyla Trakya, Büyükçekmece, Çatalca bölgesinde bir savunma hattı oluşturduğunu söyleyen Doç. Dr. Barış Borlat, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'tan hareketle bir hat oluşturulmaya başladığını söyledi. Doç. Dr. Barış Borlat, “Ancak sadece İstanbul değil, olası bir denizden çıkarmanın yapılması ihtimaline karşı kritik bölgelerdeki sahil kesimlerine bu koruganlardan inşa edildi. Farklı tipte ve özellikle de yapılar. Bunlarda herhangi bir temel bulunmamakta. Bir kalıp şeklinde bulunmuş olduğu yere inşa ediliyorlar. İçerisinde özellikle teçhizat bakımından makineli tüfeklerin yerleştirilebildiği, belli ebatlarda olanlara topların rahatlıkla sığdığını söyleyebiliriz. Buradaki amaç olası bir Almanya saldırısı karşısında, Trakya bölgesinden bir giriş olduğunda özellikle bunlarla tanklara ve hava saldırılarına karşı bir savunma önlemi alınması düşünülüyor.
Koruganların içerisine bakıldığında içerisinde yaşam mahallelerinin bulunduğunu, özellikle makineli tüfek için bir alan yaratıldığını, bazılarının içerisinde top için bölümlerinin olduğunu göreceğiz. Bununla birlikte neredeyse birçoğunun içerisinde tuvaletlerin bulunduğunu, bazılarında ise mutfak gibi alanların yaratılmış olduğunu da söyleyebiliriz. Sadece bununla kalmamış, korugan içerisinde olası zehirli gaz saldırısı karşısında bunlardan korunmak ya da içerisinde bulunan top ve makineli tüfekten çıkan gazların içeride yaratacağı olası bir tehlikeye karşı hava sirkülasyonu amacıyla büyük koruganlarda elektrikli hava sistemleri, bunlar yok ise elle çalışan kurgu içerisinde bir hava sirkülasyon sisteminin bulunmuş olduğunu göreceğiz. Böylece 2. Dünya Savaşı sürecinde Türkiye bu koruganlarla olası sahilden bir çıkarmaya karşı savunma önlemi almış olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Türkiye 2. Dünya Savaşı'na fiili olarak yer almadığı için de bu koruganların kullanılmadığını, yani bir savaş esnasında ne tip bir sonuç yaratabileceğini test edebildiğimiz savunma yapıları olmadığını söyleyebiliriz.
Koruganlar 2. Dünya Savaşı'ndan kalan yapılar, tarihsel izler taşıyan ve kültürel bir miras. Örnek olarak içlerinden 1-2 tanesi seçilmek suretiyle turizme açılabilir. Gelen ziyaretçilere 2. Dünya Savaşı konseptinde bir askeri tarih turizmi anlamında bir alan yaratılabilir. Çünkü özellikle ülkemizde askeri tarih bağlamında çok zengin bir miras söz konusu. Bu mirasın bir parçası da koruganlar. En azından ziyaretçilerin yoğun olarak geldiği alanlardaki koruganların içerisini açmak suretiyle, 2. Dünya Savaşı sırasında ne şekilde kullanıldığını da canlandırarak.” dedi. 
Mehmet Güler
Foto: BHA