Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, halen pozitif hasta sayısının arttığını belirterek vatandaşları tedbirlerini artırmalarını istedi.
 
Dünyada can almaya devam eden koronavirüs, etkisini artırarak devam ediyor. Adeta hayatı altı üst eden virüsün bitmesini beklerken daha da etkili oluyor. Vatandaşları virüs ile ilgili bilgilendiren ve vatandaşların virüsten korunmaları için önerilerde bulunan Prof. Dr. Şener, sahada yaptığı izlenimleri şu şekilde aktardı; “Ayaktan takip hastamız artıyor, yatan hasta sayısı azaldı. Yeni rehber ayaktan tedavinin yolunu açtığı için. Test pozitif hasta sayısı halen tırmanışta. Kliniği ağır hasta sayısı daha azaldı gibi. En azından bizim çalıştığımız bölgede. Acil başvurusu halen yüksek ve artıyor. Bulaşların neredeyse tamamı kapalı alanda. Ev içi bulaş ve fabrika bulaşı çok. Okulların açılması ile mutlaka yeni bir kıpırdanma olacak çok kesin.

KİŞİSEL ÖNERİLERİM...
1. Toplu taşımada mutlaka maskeye dikkat
2. Yüz yüze eğitim dışında kapalı alanda kalmayın- kantin/ kafeterya vb
3. Açık alanda bile olsa 5-10 kişinin üstünde kalabalıklaşmayın
4. Yurtlarda mutlaka izolasyon alanları oluşturmak lazım- çünkü öğrencilerden pozitif sayısı artacaktır
5. Yurtlar içinde mutlaka bir akreditasyon-denetim ekibi lazım...öğrenci kabulüne hazırlar mı? Diye...
6. Okula giriş yapan her öğrenciye ve eğitimciye mutlaka- yüz yüze+ uygulamalı.
 MASKE- MESAFE- EL HİJYENİ eğitimi verilmeli...
Maskeni tak, mesafeni koru, ellerini temiz tut, kalabalık kapalı alanda temastan kaçın”
 
HANGİ ÖNLEM ETKİLİ
“Hangi önlem en etkili? Çok farklı ülkelerden örnekler var.” Bilgisini veren Şener, şu açıklamalarda bulundu, “ Yeni Zelenda aralıksız 7 hafta sokağa çıkma yasağı uyguladı. Sonra sıfır vaka ile normalleşti. Sınırda tarama ve karantinaya rağmen. Pandemi yeniden başladı. İzlanda neredeyse herkesi test etti. Erken tesbit- karantina / izolasyon yaptı. Hızını kesti ama bitiremedi. Çin çok erken müdahale etti. 90 gün gibi kısa sürede kontrol altına aldı ama şimdi yine ikinci dalga ile boğuşuyor.  ABD’de hepsi bir arada uygulanmaya çalışıyor ama asıl sorun sadece sosyal değil, ekonomik. Korona artık bir sosyoekonomik pandemi.

Aşı çalışmaları sonucu ne olur? Başarı yakın mı?. Çok umutlu değiliz. İnfluenza’dan deneyimi biliyoruz; yarı yarıyanın biraz üstü. Dr. Fauci’de korona aşılarının bunun bir tık üstünde koruyucu olması bekleniyor ama bunun gerçekleşmediğini görme ihtimalimiz yüksek yorumunu yakın zamanda yaptı. İnsan faz çalışmaları devam ediyor ancak çok kısa sürede- mesela kasımda bir aşının olmasını çok ihtimal görmüyoruz. .
Her ülke kendi stratejistini uyguluyor ama hala ideali bilmiyoruz. Çünkü bu bir tercih meselesi. Bunu toplumun bilincine yüklemekte bir tercih. Yada çok test yapma maliyetini göze almakta veya test sayısını çok önemsemeyip salgını sahada değil, hastanede karşılamak. Hepsi bir tercih ve hep varış noktası maliyet oluyor; ne yazık ki.”
İRAN VE TÜRKİYE
 
Korona konusunda İran ile Türkiye hakkında da bilgi veren Şener, İranlı meslektaşları ile yaptığı konferas sonrasındaki izlenimleirni aktardı; “Sorunlar ortak; hasta sayısı artıyor, test kısıtlaması var, tedavide yaşanan zorluklar, iş yükü, kış için ciddi anlamda endişeleri var.
Anti viral tedavi olarak Remdesivir kullanıyorlar. Yoğun bakımda ağır hastalarda interferon beta, Ivermektin bir dönem popüler olmuş. Tocilizumab kullanımı kısıtlı, plazma tedavisini çok kullanmıyorlar. Yürüyen aşı çalışmaları yok.
Türkiye’deki tedavi şemasını ve deneyimlerimi sordular. HQ ve Faviprevir kombinasyonu (düşündüğüm) çalışma mekanizmasına çok şaşırdılar ama akılcı geldi. Hasta seçimini nasıl yaptığımı anlattım ve deneyim paylaşımında bulunduk.
Bana en ilginç gelen bir Amerikan ilacına rahatlıkla ulaşıp tedavi şemasına koymaları oldu. Onlara en ilginç gelen ise bu süreçteki tüm çalışmaların Sağlık Bakanlığı onayından geçme zorunluluğu oldu. Maskeni tak, mesafeni koru, ellerini temiz tut. Kapalı, kalabalık alanda temastan kaçın.”
 
HASTALIĞIN YOĞUN OLDUĞU YERLERDE TOPLUMSAL TARAMALAR YAPILABİLİR
 Doç. Dr. Alper Şener,  ikinci dalga hakkında değerlendirmelerde bulunarak, “Sıfır hasta.. Buna ulaşılması mümkün ama sürekli böyle kalması imkansız, yani virüsün geldiği yere- yarasaya dönmesi lazım. Geçirdiği değişim ile kendini “imha” etmesi veya bulaştırıcılığını kayıp etmesi de olası. SARS gibi. Toplumsal bağışıklık kazanma oranları çok düşük- yüzde 2,5 -15 arasında bu hız ile yıllar alabilir. Aşı çalışmaları devam ediyor. Önümüzdeki 15 gün boyunca günlük vaka sayılarında düşüş olmaz, plato devam eder. Yaz boyunca da böyle kalır ise birinci ve ikinci dalga iç içe geçecektir. Seyahat yasağı kalkması ile Çanakkale gibi vaka sayısı az olan illerin işi zorlaşıyor. Buralarda yeni mini pikler göreceğiz. Buda Türkiye genelinde hasta sayısına yansıyıp platoda aralıklı sıçramaya sebep olacaktır. UV düzeyi ve UV yansımaları ile mevcut hipotezlere uymayan bölgeler görülmeye başlandı. Hastalık yükü ve virüs fazla olduğu için geçici olduğunu düşünüyorum. Havada UV tutan partikül fazlalığı da etkili olabilir.(Katar gibi) Gizli bulaştırıcıları tespit etmek için, hastalığın yoğun olduğu yerlerde toplumsal taramalar yapılabilir. Hastalığın az olduğu yerlerde Çanakkale atık su- kanalizasyon taraması ile erken uyarı sistemi oluşturulmalıdır” ifadelerini kullandı. 
 
 İŞ GÜCÜ OLMADAN, MÜKEMMEL SAĞLIK HİZMETİ MÜMKÜN DEĞİLDİ
 
Yeni normal hakkında bilgi veren Şener, “Yeni normal seçenekleri; Sadece 15 genomu olan bir virüsün dünyayı bu kadar değiştirmesi mümkün mü? Kimse bu salgının 6 yıl yada 60 yıl iz bırakacağını söyleyemez ama değişimler var. Mesela Öğrenme hızı çok değişti; ortalama bir çalışmanın 17 yıl sistemde ilgi çektiğini biliriz. Bu dönemde süre haftalara indi.  Standartların değeri ortaya çıktı. Klinik yaklaşımlar veya klinik özerklik artık pek mümkün değil gibi çünkü sonuçları kötü. Sağlık alanında iş gücünün korunmasının önemi ortaya çıktı. Fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı bir iş gücü olmadan, mükemmel sağlık hizmeti mümkün değildir. Sanal sağlık hizmeti neden olmasın? TELETIP ilk başta Hipokrat’tan beri yüz yüze hasta gören hekimlere çok tuhaf geldi ama bunun mümkün ve gerekli olduğunu gördük. Salgın, Halk Sağlığı anlamında tehditlerine hazırlığın zayıf olduğunu gösterdi...(ABD için) Sağlık alanında eşitsizliği bize gösterdi; Chicago’da nüfusun  yüzde 30’u Afro- Amerikalı ama ölümlerin yüzde 68’ini oluşturuyor. Wisconsin’de nüfusun yüzde 6’sı Afro- Amerikalı ama ölümlerin yüzde 50’sini oluşturuyorlar. ABD ve küresel olarak en önemli sorun; artık sağlam- cömert -adaletli bir sosyal güvenlik sistemi gereklidir. Bu insan sağlığı ve refahı için şimdiye kadar yapılabilecek herhangi bir aşı veya mucize ilaçtan daha fazlasını başaracaktır. Sağlık hizmetini alanlarda- sıradan vatandaşta bilinçlenme gerçekleşmeden; şüphe hep olacaktır ve buda belirlenen önlemlere uyumu azaltmaktadır. Her şeyden de önemlisi ABD’de sağlık alanında refah ve erişim fırsatlarının adil ve eşit bir şekilde yeniden dağıtılmasının zamanı değil midir? Bu virüs ve sıradakiler buna bir yanıt bekliyor? Sağlık sisteminin sağlamlığı test edildi, onaylandı” dedi.
 
HİÇBİR SAĞLIK ÇALIŞANIMIZ ENFEKTE OLMADI
Koronavirüsle mücadelede Çanakkale’nin iyi bir durumda olduğunu söyleyen Şener, “ İyiliği ve kötülüğü neye göre kıyaslanmalı? Öncelikle  salgının kontrol altına alınması anlamında  Türkiye’den daha kısa sürede bir pik yaptık biz. Yaptığımız pikte aralıklarla bir dalgalanma oldu. Bu dalgalanmalar erken dönemde kontrol altına alındı. Türkiye’de 11 Mart’ta başladı. Çanakkale’de ise 23 Mart’ta başladı.2 haftalık periyotta bir boşluk olduğu için Türkiye’deki salgının yönetimi anlamında biz 2 hafta  geçişmiş bir şekilde virüs ile karşılaştık. Dolayısıyla buda salgının daha yaygın, daha uzun sürebileceği  şekilde yorumlanabilir. Ama biz şuanda Çanakkale ölçeğinde baktığımızda olgu sayısında Türkiye ortalamasının altındayız. Hastalık yönetimi anlamında da oldukça iyi konumdayız. Genel mortalite anlamında baktığımızda Türkiye ortalamasının altındayız. Ortalama hasta yatış süresinde Türkiye’nin yine altındayız. Yoğum bakım yataklarımızın neredeyse yarıya yakını ancak doldu. O yüzden hastane hiçbir şekilde tam kapasiteli olarak çalışmadı. Bu da salgının hem sahada hem de sağlık bakımı anlamında iyi yönetildiğini ve özverili bir şekilde çalışıldığını gösteriyor. Daha sevindirici bir olay; Türkiye’ye genelinde pek çok hastanede sağlık çalışanları enfekte oldu. Bizim hastanemizde temas oldu ancak hiçbir sağlık çalışanımız enfekte olmadı. Bu da bizim için sevindirici” şeklinde konuştu.

SAĞLIK ÇALIŞANLARI SÜREKLİ SICAK ALANDA ÇALIŞIYOR
Doç. Dr. Alper Şener,  sağlık çalışanlarının karşılaştığı zorluklara değinerek, “Sağlık çalışanları bildiğim kadarıyla ilde bir sürü farklı yerde ikamet ediyorlar. Bu ikamet durumları daha çok isteğe bağlı, bazen zorunlu şartlara bağlı oluyor. Eğer evlerinde büyükleri varsa, 65 yaşın üstünde birde küçük çocukları varsa  özellikle yoğun bakım personelinin evlerine gitmesine izin verilmiyor. Çünkü her ne kadar kişisel koruyucu ekipman kullanılsa da öldürücülüğü olan bir hastalık olduğu için ideali evde duyarlılıkları yüksek olan hasta grupları varsa evlerine gidemiyor. Bu bir mağduriyet oluşturuyor. Ama bu mağduriyet devletin diğer kurumları tarafından eksikler giderildi. Çanakkale içerisinde belli misafirhanelerde sağlık çalışanlarının dinlenmeleri burada sağlanıyor. Bu önemli bir hizmet. Çünkü her ile bu alt yapıyı sağlamak her zaman mümkün olmuyor. Her ilin bu kadar teknik alt yapısı yada hizmet altyapısı bu kadar gelişkin olmuyor. Çanakkale açısından baktığımızda sağlık çalışanları şanslı bir ilde çalışıyor.  Sağlık çalışanları bir salgın olduğu için cephenin en önünde görev almaları gerekiyor. Özellikle sahadaki denetimde, filyasyon dediğimiz tabloda özellikle kolluk güçlerinin çok ciddi katkıları oluyor. Bizim sağlık çalışanlarımızın tamamı hastanede çalışmıyor. Aynı zamanda halk sağlığı kurumunda, halk sağlığı uzmanları çalışıyor. Bu halk sağlığı uzmanları ve aile hekimleri de dahil olmak üzere özellikle Kovid-19 tanısı konmuş bireylerin hastanede yatarken yakın çevresini yerinde görerek, denetleyerek koronavirüs şüphesi olan kişileri daha erken tanıya yönlendiriyorlar. Bu aşamada da sağlık çalışanları sürekli sıcak alanda çalışıyor” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE BU ÜÇÜNÜ DE YAPIYOR
Toplumun yüzde 50-60’ının bağışık olması gerekir, “Yapılan toplumsal Serolojik (Ig G)taramalarda ( örneklem ile) yüzde 2,5 - 15 arasında bulundu. Yani istenilen oranda toplumsal bağışıklık olmuyor; çünkü sağlık sistemini korumak ve mortaliteyi düşük tutmak için ‘sürü bağışıklığı yapamıyorsunuz, yada virüsün bazı henüz bilinmeyen özellikleri de olabilir. TTT stratejisinin önemli burada ortaya çıkıyor. Çünkü 2. dalga riskini azaltmak için ( yok etmek için) enfekte bir kişinin temas ettiği kişilerin yüzde 70-90’ına ulaşıp, test edip, izleyip, izole edilmesi gerekir. Test et, Teması takip et , İzle/ İzole et stratejisini sahada iyi uygulamak gereklidir. İlk basamak olan TEST ET- peki hangi test? PCR, hızlıı PCR, hızlı Ag, Hızlı Antikor (Ig M+/- Ig G) ELISA ( Ig G). Tüm bunlar içinde en uygunu PCR testleri gibi görünüyor. Ama çok önemli bir kaç sorun var. PCR testi sadece o anı gösterir.  Maliyetlidir. Ciddi insan kaynağı ister. Çözüm; hızlı PCR testlerinde tek örnek otomatize 30 dakikada sonuç; ID Now COVID 19 veya Xpress SARS Co-2 gibi yada geliştirecekler gibi İkinci basamak teması takip et. Bunu Kore gibi CCTVler ile ( kapalı devre sistemler) yada aplikasyonlara yerleştirilen izleme Sistemleri ile yada bizim gibi insan gücü ile yapabilirsiniz.  Üçüncü basamak izle/izole et.       Yani temaslı izleminde ister test edersiniz, ister sadece izlersiniz. Yada hepsini yapıp, üstüne izole edersiniz...Türkiye bu üçünü de yapıyor” ifadelerini kullandı.
Arzu Baladur