Geçen yıl, bir dostumuz, şu Endülüs'ü de bir yazar mısınız? Demişti.

Geçen yıl, bir dostumuz, şu Endülüs'ü de bir yazar mısınız? Demişti.

Ben daha ağır bir üslupla yazmak için hazırlanırken Voltaire'in bu yazısını okuyunca bunu paylaşmak daha doğru olur ,diye düşündüm.

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

Endülüs Devleti'nin Çöküşü

Hıristiyan kralların anlaşmazlıkları yüzünden Müslüman Türkler Avrupa'ya yerleşirken, Müslüman Araplar, aynı nedenlerden ötürü, Avrupa'nın diğer taraflarından kovuluyorlardı.

8. Yüzyıl başında İspanya'ya egemendiler.

Endülüs, Valensiya,Mursıye, Gırnata ve Tortosa

ellerindeydi.

Kurtuba Hükümet merkezleriydi. Orada, kubbesi üç yüz altmış beş adet kıymetli mermer sütuna dayanan bir cami yaptırmışlardı. Güzel sanatlar gelişiyordu.Sarayda zevk , ihtişam ve incelik hüküm sürüyordu. Turnuvalar ve zorlu dövüşler belki de onların icadıdır. Temsilleri ve tiyatroları vardı. Bunlar değersiz eserler olsa da diğer ulusların  Müslümanlarından daha az medeni olduğunu gösterir. Astronomi, geometri, kimya ve hekimlik üzerinde çalışmalar Batı'nın yalnız bu kesiminde yapılırdı.

Bir gün, Leon Kralı Şişman 1. Sancho, kendini tedavi ettirmek için ünlü Arap hekimini yanına çağırmış. Fakat hekimin, "Kral bana gelsin"

 demesi üzerine, kalkmış onun ayağına gitmiş.

Sefahata ve zevke olan düşkünlükleri ,yavaş yavaş Arapların  hakkından gelmeye başlamıştı. Öyle ki, 1485 ' te ellerinde yalnız Gırnata kalmıştı. Ebu Abdullah Muhammed, ülkenin emiri olan amcası Ebu'l Hasan Ali'ye karşı ayaklandı. Katolik 2. Ferdinand, bu iç çatışmayı körüklemek için amcaya karşı yeğeni destekledi. Daha sonra 2. Ferdinand, Ebu'l Hasan Ali ölünce,  bütün gücüyle müttefiki Ebu Abdullah Muhammed' e yüklendi. 2. Ferdinand bu müslüman emirliği ele geçirmek için tam altı yıl uğraştı. Nihayet Gırnata' nın etrafı sarıldı.  İspanya Kraliçesi Isabella, bu başarının zevkini yakından tatmak için savaş yerine koştu.  Ebu Abdullah Muhammed, savunma gücünü  henüz kaybetmediği halde, birtakım şartlar altında kenti teslim etmeye razı oldu.  Arapların mallarına , yasalarına, hürriyetlerine ve dinine dokunulmaması ; esirlerin fidyesiz olarak iadesi ve Yahudilerin de aynı haklardan faydalanması bu şartların başlıcalarıydı.

Bunların tümü İspanyollar tarafından kabul edildi ve Arap Emiri , şehrin anahtarlarını 2. Ferdinand' la Isabella'ya kendi eliyle teslim etti.

Onlar da Ebu Abdullah Muhammed' i bir krala yaraşan saygı töreniyle son defa olarak ağırladılar...

O günleri yaşamış tarihçilerin yazdığına göre; beş yüz yıl önce Müslümanların kurduğu sefa ve zenginliklerle dolu  o muhteşem kenti,  zevk içindeki hayatı ve de  içinde  Avrupa'nın en güzel banyolarının olduğu su mermerleriyle  döşeli , sütunlu, kubbeli,şahane salonları bulunan o heybetli sarayı uzaktaki bir tepeden dönüp seyrederken Ebu Abdullah Muhammed' in gözleri dolmuş. O gün kaybettiği için ağladığı bu lüks yaşam , acaba onun yok olmasına sebep olan şey değil miy di?

 Bir Fransız Ansiklopedisi'nde bu olayla ilgili bir bölüm vardır: Bugün, "Arabın İç Çekişi"  diye anılan  O tepede, Ebu Abdullah Muhammed' in annesi Ayşe ona şöyle demiş:" Ne bir kral ve ne de bir erkek gibi koruyamadığın tahtına şimdi bir kadın gibi ağla" (1)

 Marie Arouet Voltaire, François" Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler" Zepros Yayınları, İst-Mart 2015, Sayfa 67-68

Sonuç

Endülüs Emevi Devleti yıkılınca, kalan müslümanlar, hayatlarını bin bir güçlükle sürdürdü. Engizisyon onları sürekli yargıladı ve öldürdü. Ölümleri korkunç oldu. Derileri yüzdürülerek ve kazıklara oturtturularak ölümlerden ölüm beğendiler. Yaşamak için Hıristiyanlığı kabul ettiler.

Bizdeki Sebatayistler gibi,"tam tersi " dışı Hıristiyan içi Müslüman  milyonlar vardı. Her nesil geçtikçe sayıları azaldı. Günümüzde folklorik bir yapıda, islami adlar da kullanarak Hıristiyan olarak hayatlarını sürdürüyorlar.

Yazıdan da bazı dersler çıkarmak gerekir, derim.