Bir aydır, Gazze bombalanıyor. Şimdilik on bin kişi öldürüldü.

Bir aydır, Gazze bombalanıyor. Şimdilik on bin kişi öldürüldü.

Bunun dört bini çocuk, iki bini kadın ve diğerleri de erkekler... Katilleri de savaşı çıkaran ve Filistin'de işgal dönemi başlatan Siyonizm ideali içinde olanlardır...

Biz, yirminci asrın başında, bu coğrafyayı elde tutmak ve yâd ellere vermemek için Anadolu'nun yağız yiğit delikanlılarının kanlarını sebil gibi akıttık...

Hele, Çanakkale Kanlı Sırt kahramanı Yüzbaşı (El bombacısı) Mehmet gibi bir kahramanımız da var ki Galiçya'daki başarılarıyla üsteğmen olmuştu ve Filistin'e geldiği zaman da Yüzbaşı olmuştu...

Her rütbe büyük kahramanlıklarla kazanılmıştı...

Filistin'de Birinci Gazze ve İkinci Gazze Savaşları'nda İngilizlere meydanı dar etmişti...

İngilizler, büyük bir teknolojik güçle tren yolu yaparak askerlerini bu kerre Nablus' a taşıdılar. Biz, arkamızı sağlam bir yere yaslayamadığımız için bu bölgede yenildik. Ordu çözüldü. Mersinli Cemal Paşa'nın ve Cevat Paşa'nın orduları dağıldı. Mustafa Kemal'in yedinci Ordusu da dağılma emareleri gösteriyordu. Paşa ilk Türk Köyü'ne kadar  çekilme emri verdi. Şam, Humus, Hama, Halep elden çıktı. Katma hattında ilk Türk Köyü' ne  rastladılar ve bu hatta savunmayı yeniden kurdu. Artık Anadolu 'nun savunması için harekete geçilmişti. Biz, çok başarılı ve eğitimli askerlerimizi dokuz cephede savaştırdık ve sonuçta savaşacak takati kalmamış bir ordumuz elde kaldı...

İttihat ve Terakki Fırkası, Hükümeti bıraktı. Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandı. Teslim olduk...

Sonra, yeni bir döneme girdik...

Mondros Ateşkes Anlaşması uygulamaları, Türk'ü yok etme planı olarak uygulanmaya başlayınca Paşa ve Arkadaşlarının gayretiyle dağıtılmış  askerlerimizi tekrar toplayarak düzenli bir ordu kurduk... Sonra, destansı bir mücadele ile zafere ulaştık.

Nihayet, zaferimizi müstevlilere de Lozan'da kabul ettirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduk. Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde Türk'ün kahramanlığı ve Türk Kültürü'nün büyüklüğü yatmaktadır.

Bize bu zaferi kazandıran Türk Çocuklarına şükran ve minnet duygularımızı sunarım.

Var olsunlar...

Bu zaferle birlikte, Türk Yurtları olan Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu gibi şehirlerimiz Irak topraklarında ;Halep, İdlip, Afrin gibi topraklarımız da  Suriye toprakları içinde  kaldı...

Yine, Batı Trakya' da Dedeağaç, Gümülcine, İskece, Farecik yâd elde kaldı.

Ayrıca Selanik, Manastır, Üsküp, Filibe, Prizren, Ohri, Yeni Pazar, Bosna Hersek, Varna, Şumnu, Eskipazar, Plevne gibi kadim kültürümüzün önemli şehirleri de yâd ellerde kaldı...

Bosna'da kardeşlerimizin gayretiyle yarım da olsa bir rahatlama oldu. Onlara sevgimiz sonsuz... Ancak, diğer yerler hâlâ acı içinde...

Bizi, yâd ellerde komayan Paşa'nın vefat yıldönümünde, O'nu bir kez daha rahmetle anıyoruz...

Din kardeşlerimiz deyip Filistin' de yaptığımız mücadelede İngilizlerle iş tutan ve günümüzde de ABD ile iş tutan Arapların bu sefil durumu da yüreğimizi yakmakta.

Türkler, siz iyi yaşayın, diye kan dökerken ne yazıkki şahsi menfaatlerini müstevlilerin menfaatlerine ram edenlerin hazin sonlarını göz yaşları dökerek izliyoruz...

Bizim insanımız olan Telaferli Rahmetli Mehmet Muşoğlu şöyle  gönül duygusunu aktarmakta:

"Açma derdimi kardaş yorgunum yorgun!

Yâd elde kalmış Vatana döndüm..."

Biz, vatan için ölmesini bilenler, Vatan'a sahip olduk...

Bu vatan bizim!

Rahmetli Muşoğlu, şöyle devam ediyor:

"Elinde yâd elinde

Öt bülbül yâd elinde

Bir diyar mezar olsun

Kalmasın yâd elinde..."

Büyük Sancak'ın gölgesinde  yaşamak ne güzeldi... Hangi maceraya girdiniz de şimdi Büyük Sancak'ın sahiplerinden yardım dileniyorsunuz?

Yine de sizin için ağlayan "Yüce Türk İnsanı" var...

Filistin'de başarılı olmanız ve orada vatan kurmanız için dualarımız sizinle...

ABD, otuz milyar dolar verelim de Türkiye ve Mısır, birer milyon Filistinliyi paylaşsın istiyormuş...

Sakın ha!

Böyle bir şeyi hiçbir müslüman kabul etmemeli..

Balkanlarda olduğu gibi, mezarınız bile kalmaz...

Yâd ellerde kalan topraklarımız için bir şeyler yapmalıyız...

Düşünmek gerek!

Ha!

Filistin deyince, aklıma hep Yüzbaşı Mehmet gelir.

Mezarı ne durumda...

 Ziyaretçisi var mı?

Düşünmeye devam...