Öyle de duman, bir zaman, kocaman

Ana Duman’a dönüşmüştü.
Az mı oldu … çok mu oldu …
Ana Duman büyük oldu,
Kenarından parça parça dumanları atar oldu
Parçalar da sarma sarma kendi yollarını tutar oldu.
Parçalara bilgi gerek
Toplandılar örek örek
Kızıştılar, tartıştılar,
Yarış yarış koşuştular,
Büyüklere yapıştılar.
Akın akın toplandılar,
Nefes nefes konuştular,
Göğüs göğüs çatıştılar,
Yavaş yavaş barıştılar…
Tek başına asılan da,
Toplu fikri paylaşan da,
Kaçıp giden, geri dönen,
Küsen, üzgün, pişman olan
En sonunda sarmaş-dolaş barıştı,
(Aralarında) Tanrı’ya gitmek kararlaştı.
Az mı gitti … çok mu gitti …
Duman parçalar dokuz göğün tepesine ulaştı.
Ulaştı da ne yaptı ?
Onları Güneş ışını çarptı…
Duman toplar şaşırıp durdu
Göbeğinden yanar oldu,
Bedeninden tir tir titrer oldu,
Alev alev yanar olup zedelendi…
Etrafından güneş ışınlar bunu sardı,
Üzerini çize çize iz yaptı,
Bedenine alevlerden öz attı,
Vura vura karan gibi kör etti.
Çevire çevire hortum rüzgarı gibi direk etti.
Çok mu sürdü … az mı sürdü …
Etraf ışığa büründü
Tanrı ışığı duman topları çarptı,
Her çarptığı da yanar yıldız oldu.
Oldu da nereye gitti ?
Tanrı’nın gönderdiği yere gitti.
Öyle, büyük Tanrı karanlığı aydınlık etti.
***
Yukardaki şiiri hem kozmolojik açıdan, hem de tarihsel ve edebi açıdan yorumlayabilecek bilgiye sahip değilim. Elbette ki yorumlarım ister istemez yüzeysel olacaktır. İlk okuyuşta “duman” benzetmesi ile sanki basitçe bulutlardan bahsediliyor gibi görünse de, diğer yaratılış metinlerine müracaat edildiğinde, bu benzetmenin farklı anlamlar taşıyabileceği ortaya çıkmakta.
Başlangıçta sadece bir tek ana duman topağından bahsedilmesi, bu topağın “kendi başına yüzmesi” sonra “göbeğinden durmadan dönmesi” ve duman toplarının “sarma sarma” adeta sarmal biçimde “kendi yollarını tutmaları” ifadeleri samanyolu galaksisini çağrıştırmakta. Gerçi böyle olmasında fazla şaşıracak bir şey göremiyorum, zira, henüz kent ışıklarının olmadığı dönemlerde, geniş alanlarda galaksinin dış sarmalını net olarak görebilmek mümkün. Bugün dahi, mesela Kalahari çölü yerlileri, Samanyolu yıldızlar topluluğuna bizlerin şahit olmadığı bir netlikle bakabilmekteler.
Kozmik hiyerarşi gözönüne alındığında, sn Sofi Tram, Nart boyu Hun Türklerinde “yukardan aşağı doğru inen” mitolojik, kozmik bir sıralama olduğunu savunmaktadır. Bu sıralama:
Tengi, sonsuzluk, dokuzlu gök, duman, Teyri, Yarım-Teyriler, dünya (yer), ruhlar ve insan şeklinde görülebilir.
Diğer halkların mitolojilerinde söz edilen “gökten gelen tanrılara” Nart Hun mitolojisinde de rastlanmaktadır. Hun milli karakterinde büyük önem taşıyan bu “yabancılar” Türkler tarafından:
“Gökten gelen atlılar, uçan atlılar, gökten gelen gururlu adamlar”
ve benzer biçimlerde ifade edilmekte. Hem yukardaki metin, hem de halkın folkloruna kadar sinen diğer metinler incelendiğinde Nart Hun Türkleri kozmolojisi ana hatları ile şu unsurlardan oluşmakta.
1. Yerden kopuk evrenle bağlılık
2. Tek yaratıcı anlayışı
3. Evrenin bütünlüğü anlayışı
4. “Totur Tengri”, enerji transferi anlayışı
5. Ana “duman” karakteri
 
 
Devam Edecek..