Kapitalist sistem, nerede sömürülecek yer varsa bulup üzerine konmakta... Yerli işbirlikçileri de bulabilmekte...

Kapitalist sistem, nerede sömürülecek yer varsa bulup üzerine konmakta...
Yerli işbirlikçileri de bulabilmekte...
Genelde çevreci olarak, aktivist geçinenler marjinal insanlar olarak toplumda bilinir...
Çanakkale ;Tarım, Turizm, Hayvancılıkla geçimini temin eden bir ilimizdir...
Üniversitenin 1992 yılında açılmasıyla da şehir gelişmiştir...
Çanakkale sosyal baskının sıfır olduğu, herkesin özgürce hareket ettiği bir şehirdir...
Herkes birbirini tanır... Dünya görüşleri farklı da olsa dostlukları bakidir...
 
Yine, Türkiye 'de maden rezervleri üzerine 1990 yılından itibaren sondaj çalışmaları yapılmış ve Çanakkale' nin altın, gümüş, granit gibi maden yatakları açısından çok zengin bir coğrafyası olduğu görülmüştür... İşte burada, MİGM, MTA gibi kuruluşlar, maden sahalarını ruhsatlandırmış ve Kanada'daki bir maden fuarında da bu ruhsatları pazarlamışlar... Çanakkale 'de 12 altın madeni ruhsatı var... Bunlardan bir tanesi de Siyanür kullanarak, Lapseki Şahinli' de dört yıla yakın süredir, altın çıkartmaktadır...
Başka bir şirket de Balaban mevkiinde altın çıkartmak için gerekli izinleri almış ve bitki örtüsünü kazıyarak işletmeye geçecekti ki, birden bire Çevreciliğimiz tuttu ve bu altın çıkarılmasın, diye yeri göğü ilettik... Burada, daha siyanür kullanılmıyordu... O aşamaya gelinmemişti... Ama, siyanür kullanan bir maden vardı ve orası hiç görülmüyordu...
 
Biz ferdi mücadelenin başarılı olamıyacağını bildiğimizden arkadaşlarımızla beş dernek kurduk ve bunları federasyon olarak da üst kimliğe kavuşturduk... Ayrıca iki dernek daha kurarak kent vizyonuna katkı sağlamak istedik...
Önce, siyanür kullanan madeni protesto edelim, fikrimizi kimse duymadı... Hatta, şahsımın karikatürlerini yaparak bizi küçük düşürmek için çalıştılar... Biz de, it ürür kervan yürür, diye yolumuza devam ettik...
Basın açıklamaları yaptık... Çanakkale 'de neler oluyoru, öğrenmeye çalıştık...
Çanakkale Belediyesi' nin öncülüğünde ve Kent Konseyi Çevre meclisinin gayretleriyle madenler için ama özellikle Kanadalı şirket için yeri göğü yıktık...
Ama, Atikhisar'a yirmi kilometre ötede kullanılan siyanürü göremedik... Ona bir sözümüz olamadı...
 
Kanadalı şirketin ruhsatı yenilenmedi... Çevre bir faciadan kurtuldu diyorduk ki, meğer işin içinde iş varmış... Kanadalı şirketin arazisinin bitişiğinde Alman Siemens şirketinin RES'i varmış... Dertleri buymuş... Biz, çevre ve doğayı tahrip eden her şeye karşı olduğumuzu ilan ettik ve Alman sömürgecilerinin çalışmalarını yerinde görmek için her hafta sonu arazi çalışması yaptık... Faciayı gördük... Tepeler dümdüz ediliyor, meralar bozuluyor, ağaçlar kesiliyor, pervane taşımak için morfolojik değişim gerçekleştirilerek, yollar yapılıyordu... Doğa katlediliyor... Biz, bunları protesto etmek için pankartlarımızı asarak tepkimizi gösterdik ve bunun Çanakkale 'ye ihanet olduğunu söyledik, söylemeye de devam ediyoruz...
 
Bu arada,konu İl Genel meclisine geldi. İl Genel Meclisi' nde de oy birliğiyle reddettirmek için girişimlerde bulunduk ve sonuç da aldık...
Zaten meclis çoğunluğu CHP'li artık bu iş bitti diye düşünürken iş tekrar İl Genel meclisi gündemine alındı ve daha önce red oyu veren altı CHP'li üyenin kabul oyuyla toplam 22 oyla Alman Siemens şirketine izin verilmiş oldu...
 
Böylece CHP'nin sahte Atatürkçülüğü gibi Çevreciliğinin de sahte olduğu ortaya çıktı...
 
CHP İl Başkanı Sayın Metin Ümit Ural, CHP daha fazla zarar görmesin diye, "Tuz da kokmuş", söylemiyle timsahın göz yaşlarını akıtmış olduğu bir açıklama yaptı... Ben kendisini tanımam ama, iyi niyetli bir kişi olduğu kanaatini de edindim...
Kendisinin suçsuz olduğunu söylüyor... Genel merkezle hareket ettik, diyor... Ama, altı il genel meclisi üyesinin kabul oyunu nasıl verdiğini açıklayamıyor...
 
Devam Edecek...