.

Paşa'nın fikrine göre, memleketin mukadderatına milletin hakim olması gerekir... Memleket ancak bu yolda selameti bulabilirdi...
Bu arada, İstanbul'da bir beyanatta bulundu... Bu beyanatta:
" Bence içünde bulunduğumuz kıyl-ü kaller meşrutiyet hayatı için pek muzırdır. Bundan her meşrutiyetperver Osmanlının kat'i surette sakınması vatani bir vazifedir. Bugünkü meb'usanın bir takım tesirler altında intihsp edilmiş olduğu hakkında dedikodu yapanlara şu noktaları hatırlatmak lazımdır. Evvelemirde dedikodu için zemin ve zaman hiçbir suretle müsait değildir. Sonra alelıtlak her memlekette bu gibi intihaplar yapılırken araya bir takım tesirler girdiği inkar edilemez.
Bunlardan sarınazar, Osmanlı milletinin Meşrutiyet timsali bugünkü Meclisi Meb'usanımızdır. Bu heyeti vücuda getiren azanın intihap olundukları daireden bir kısmı bugün intihap icrasına müsait olmayan fevkalade vaziyetler içinde bulunmaktadır. Binaenaleyh sadece bu noktayı düşünmek bu meseleyi daha ziyade tamik etmekten tahaddüs edecek fenalıkları gösterir. Herhalde millet ve memleketin pek muhtaç olduğu sulhu tekarrür ettirecek hükümetin, halihazırdaki Meclisi Meb'usana istinat etmesi kat'i zarureti teşkil etmektedir. "
Paşa, bu beyanatını 18 Teşrinisani(Kasım) 1918'de Vakit Gazetesinde çıkan bu yazıda, harp sonraki politikada, Vahdettin ve çevresindekilerle olan fikir ayrılığını da görmek
mümkündür... Burada, fikir ayrılıklarını ve mevcut yönetimin saplantılarına karşı durışunun da izlerini görebiliriz..
Bu beyanat, bu büyük adamın Meşrutiyet icaplarına ve daha sonra tecelli ettirdiği Cumhuriyet ruhuna uymanın ancak ve ancak milli iradenin rehberliği ile kabil olabileceğine kani bulunduğunu gösteten güzel bir vesikadır...
İstanbul Hükümeti düşmanla işbirliği yapmış bir halde idi... Fakat tam bir serbesti ile hareket etmesine mani olan bir Meclisi Meb' usan hala ortada duruyordu. Meclisi Meb'usanı feshetmek padişaha istenildiği gibi hareket imkanı verecekti. Vahdettin'in bu niyetini hükümette tasvip ediyordu. Meclis hükümetin bu niyetini haber almış. Duruma açıklık getirmek üzere bir takrir verilmişti. Bu takrire cevap vermek meclisin feshini güçleştirecekti. Bu arada Sadrazam görevinde Tevfik Paşa bulunuyordu.
Meclisi feshetmek için çareler arıyordu. Bu konuyu görüşmek için Vahdettin'i ziyerete gitti.
 
Tevfik Paşa ve Vahdettin başbaşa vererek bu "başbelası" Meclisi feshetmeğe karar verdiler...
Aradıkları kanuni formaliteyi de birlikte buldular... Kanunu Esasi'nin yedinci maddesine göre " dört ay zarfında yeniden seçim yapmak ve Mebusanı toplamak şartıyla bu yetki padişaha verilmişti. Buna istinaden meclis feshedilecek, dört ay sonra yapılacak seçimlerde de memleketin bu hazin durumu karşısında layıkıyla seçim olmayacağı için Hükümetin her arzusuna boyun eğecek bir Meclisi Mebusan ortaya çıkacaktı...
Bu karar aslında kanunsuzdu... Çünkü her ne kadar yedinci madde bunu dese de on beşinci madde de bunu olmaz kılıyordu. Bununla beraber fesih kararını bildirecek" iradei şahane" yazıldı... Burada, on beşinci maddede, düşmanla yapılacak her türlü anlaşma, meclisin kabulü ile olur, diyordu... Padişah ve Tevfik Paşa, meclissiz bir anlaşma yoluna gitmek istiyordu...
******
Devam edeceğim...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...