İklim değişikliğinin etkileri artık göz ardı edilemeyecek düzeyde. Kuraklık, ani hava olayları, zararlı popülasyonlarının artışı gibi sorunlar, doğrudan tarımsal üretimi etkiliyor. Gıdaya erişim artık yalnızca ekonomik değil, iklimsel bir mesele haline geldi. Bu noktada, su kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı, çevreye duyarlı üretim modelleri ve gıda güvenliği konularında topyekûn bir bilinçlenmeye ihtiyaç var. Yeterli tarım ile sadece nicelik değil, kaliteyi de önceleyen bir üretim yaklaşımına geçilmeli. Tarım politikaları sadece destekleme değil, yönlendirme işlevi de görmeli. Tarım, çevre ve iklim alanlarında yaşanan dönüşümler, artık hiçbirimizi yalnız bırakmıyor. Gıda güvenliğimiz, su kaynaklarımızın durumu ve ekosistemimizin sağlığı, sadece üreticinin değil şehirlinin, sanayicinin, tüketicinin ve karar alıcıların birlikte öncelik edinmesi gereken konular haline geldi. Bu gerçekler ışığında, Çanakkale gibi tarımsal potansiyeli yüksek bir bölgede, sürdürülebilir yaklaşımlar ve stratejik planlama daha da hayati önem kazanmıştır.

İklim Krizi ve Gıda Güvenliği

Haziran 2025 itibarıyla Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE), yıllık bazda %50,31 artarken; aylık artış %18,82 olmuştur. En yüksek yıllık artış ise %202,6 ile meyve grubunda gerçekleşmiştir. Mevsimlik ürünlerde yaşanan dalgalanmalar, üreticinin güvenliğini tehdit etmektedir. Bu durum, üreticiden sofraya kadar uzanan zincirde yapılandırılmış, çevreye duyarlı ve iklim dostu üretim modellerine acilen geçilmelidir.

Su Kaynakları ve Tarımsal Verimlilik

Kuraklık tehdidinin etkisi her geçen gün artmaktadır. Azalan baraj dolulukları ve yer altı su seviyeleri nedeniyle damla sulama gibi modern yöntemlerin yaygınlaştırılması artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu teknikler, Çanakkale gibi sulamaya bağımlı bölgelerde hem verimliliği hem de sürdürülebilirliği artıracaktır.

Sözleşmeli Tarım: Çiftçiye ve Tüketiciye Güvence

Sözleşmeli tarım, üreticiyi önceden belirlenen şartlarla üretim yapmaya yönlendirerek hem fiyat hem pazar istikrarı sağlamaktadır. Üretici güvenli satış elde ederken, tüketici ise yerel ve izlenebilir gıdaya erişim sağlamaktadır.

Çanakkale’de Kooperatif Gücü

Çanakkale, 2023 yılı itibarıyla 405 tarımsal üretici örgütüne ve % 69 gibi yüksek bir kooperatifleşme oranına sahiptir. Bu güçlü yapı sayesinde; ölçek ekonomisi, ortak pazarlama, veriye dayalı strateji geliştirme ve ihracata açılma süreçleri hız kazanmaktadır. Yerel odalar, kamu kurumları ve sivil aktörlerle kurulan iş birlikleri, bu altyapının kapasitesini daha da artırmaktadır.

Gıda, Su ve çevre İçin Stratejik Adımlar önceliklendirilmeli

Gıda güvenliği, iklim dayanıklılığı ve çevresel sürdürülebilirlik artık birer tercih değil, kaçınılmaz birer zorunluluktur. Çanakkale’nin sahip olduğu tarımsal ve doğal potansiyelin bu alanlarda etkin şekilde değerlendirilmesi, yalnızca bölgesel değil, ulusal düzeyde de stratejik bir öneme sahiptir. Bu kapsamda, tüm paydaşların sorumluluk bilinciyle hareket etmesi; planlı, veri temelli ve sürdürülebilir yaklaşımların hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Gelecek nesillere güvenli bir çevre, yeterli su ve sağlıklı gıda bırakmak, bugünden alınacak kararlarla mümkündür.

Adil ve Demokratik Bir Düzen İçin Gıda Güvencesinin Sağlanması Gereklidir!

Dünya üzerinde üretilen tarım ve gıda ürünleri 8 milyar dünya nüfusunu beslemeye yetecek miktardadır. Eğer dünyada açlık varsa bu yetersiz bitkisel ve hayvansal ürünler ve gıda arzından değil, adil olmayan gelir ve gıda dağılımından kaynaklanmaktadır. 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından 2019 yılında yayımlanan “Dünyada Gıda Güvencesi ve Beslenmenin Durumu Raporu (SOFI)” verilerine göre, 820 milyon insan, bir başka deyişle her 9 insandan biri açlık çekerken, diğer taraftan hızla yaygınlaşan obezite sağlıklı yaşamı tehdit etmektedir. Gıda güvencesi ve çevrenin korunması küresel düzeyde çok önemlidir.  Ciddi önlemler alınmazsa özellikle iklim değişikliği, tarımsal üretimi ve kırsal nüfusu olumsuz yönde etkileyecektir.

FAO’nun tahminlerine göre 2050 yılına kadar dünya gıda ihtiyacı %60 oranında artacaktır. Gıda talebi değerlendirilirken israf da göz ardı edilmemelidir. Çünkü dünyada üretilen yaklaşık 4 milyar ton gıdanın tahminen 1,3 milyar tonu tüketilemeden kaybedilirken, sadece 2,7 milyar tonu tüketilmektedir. İsrafın etkili yöntemlerle azaltılması halinde gıda ihtiyacının bu kadar çok artmasına da gerek kalmayacaktır. Haber Merkezi