Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Çanakkale Şubesi, TESUD, TEMAD, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler, Eğitim-İş, 29 Ekim Kadınları, Türk Kadınlar Birliği, Türk Anneler Derneği, Çanakkale Endüstri Meslek Lisesi Mezunları Derneği ile Çanakkale Sağlık Çalışanları ve Emeklileri Derneği temsilcileri, Lozan Antlaşması’nın 102. yılı vesilesiyle Cumhuriyet Meydanı’nda ortak basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, Lozan Antlaşması’nın sadece bir diplomatik başarı değil, aynı zamanda Türk milletinin emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin sembolü olduğu vurgulandı. . Etkinliğe katılım sağlayarak destek veren Çanakkale Belediye Başkanı Av. Muharrem Erkek, siyasi parti temsilcileri, 18 Mart Motosiklet Derneği üyeleri ve çok sayıda yurttaş da alanda yer aldı.
Açıklamada, “Lozan’ı tartışmak emperyalizme hizmet etmektir. Bu antlaşma, Sevr’i tarihin çöplüğüne gönderen bir ulusal zaferdir” denildi. Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Cumhuriyetimizin Tapu Senedi Lozan Antlaşması; ülkemizin varlığını ve bağımsızlığını dünyaya kabul ettiren ve 16 Ocak 1699 tarihli Karlofça Antlaşmasından 224 yıl sonra uluslararası bir görüşme masasından başı dik kalktığımız tek antlaşmadır. Bu Antlaşma aynı zamanda, 1. Dünya Savaşı galibi İtilaf devletlerinin mağlup devletlere dayattıkları antlaşmaların tek uygulanamayanı olan Sevr'i yırtıp atan Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşı zaferinin eseri olması ile de tarihe geçmiştir. Öte yandan Lozan, geçerliliğini 102 yıl sürdüren (sonsuza kadar da sürdürecek olan) ender uluslararası antlaşmalardan biridir. Lozan Zaferimiz’ in bir diğer önemli yönü de; İstiklâl Savaşı’nda gerçekte kimlerle savaştığımızı, ‘yenilemez’ bilinen itilaf devletlerinin ağır yenilgilerini ve Yunanistan’ın emperyalizmin maşası olarak Anadolu'ya sürüldüğünü gösterip kayda geçirmiş olmasıdır. Ve tabii Lozan; Osmanlı Devleti’ni 400 yıl boyunca ekonomik esarete sokup yoksullaştıran kapitülasyonlara son vermesiyle tam bağımsızlığın ancak ekonomik bağımsızlıkla sağlanabileceğini göstererek mazlum milletlere örmek olmuş bir antlaşmadır.”
“24 Temmuz 1923 tarihinde antlaşma imzalandı”
“İşgalciler ve iş birlikçilerinin 9 Eylül 1922'de İzmir’den denize dökülmesinden itibaren 10 gün içinde Anadolu hızla emperyalistlerden temizlenmeye başlandı. Telaşa kapılan emperyalistler ateşkes istediler. Mudanya'da 3 Ekim 1922’de başlayan ateşkes görüşme masasında İsmet Paşa’nın karşısında 3 emperyalist ülkenin temsilcileri oturuyordu; İngiltere, Fransa ve İtalya… Tek başına bu masa, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı gerçekte kimlere karlı kazandığımızın somut göstergesidir. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’nin ardından İngiltere'nin başını çektiği İtilaf Devletleri Lozan’da toplanacak Barış Konferansı için Ankara hükümetine çağrıda bulundular. Ama bir çağrı da İstanbul hükümetine yaptılar. Böylelikle, hem galip Ankara’nın gücünü azaltmayı, hem de Türkiye’de iki hükümet tanıdıklarını kabul ettirmeyi amaçlamışlardı. Bunun üzerine TBMM 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırarak ilk devrimi gerçekleştirdi. Meclis’teki ortak komisyon toplantısında tartışmaların saltanat yanlıları tarafından kasten uzatıldığını gören Mustafa Kemal Paşa önündeki sıranın üzerine fırlayarak şu tarihi konuşmayı yaptı: ‘Efendiler; egemenlik, hiç kimsece, hiç kimseye, bilim gereğidir diye, görüşmeyle, tartışmayla verilmez. Egemenlik güçle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları Türk ulusunun egemenliğine zorla el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını 600 yıl boyunca sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk ulusu 'artık yeter' diyerek, bunlara karşı ayaklanıp egemenliğini eylemli olarak eline almış bulunuyor. Bu bir olup bittidir. Söz konusu olan ulusa egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız, sorunu değildir. Sorun zaten olup bitti durumuna gelmiş bir gerçeği açıklamaktan ibarettir. Bu, ne olursa olsun yapılacaktır. Meclis ve herkes sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa gerçek yine yöntemine göre saptanacaktır. Ama ihtimal bazı kafalar kesilecektir.” Böylece Türk Ulusu’nun tek temsilcisi olarak 11 Kasım 1922’de Lozan’a giden İsmet Paşa başkanlığındaki Ankara hükümeti heyeti, sonraya bırakılan Musul ve Boğazlar konuları dışında bütün tezlerini kabul ettirmeyi başardı. Konferansta en çetin tartışmalar kapitülasyonlar ve Osmanlı borçları üzerinde oldu. Bu nedenle 3 Şubat 1923' de kesilen görüşmeler 23 Nisan 1923' de tekrar başladı ve nihayet 8 ayın sonunda 24 Temmuz 1923 tarihinde antlaşma imzalandı.”
“Atatürk, İnönü ve Kemalist Devrimciler hiç diz çökmediler”
“Bu sonuç emperyalistleri hiç memnun etmedi. İsmet Paşa 50 yıl sonra, 15 Ekim 1973' de TRT’de yapılan bir söyleşide bunu şöyle anlatmıştır: ‘Lozan’da İngiliz Delegesi Lord Curzon ve Amerikan Delegesi ile oturuyorduk. Lord Curzon ‘Lozan’dan memnun ayrılmıyoruz. Hiçbir dediğimizi yaptıramadık. Harap bir memleket devralıyorsunuz. Bunu imar etmeyecek misiniz? Neyle, nasıl yapacaksınız? Para bir bunda (Amerikan delegesini işaret etti), bir de bende var. Geleceksiniz, para isteyeceksiniz, diz çökeceksiniz, reddettiklerinizin hepsini bir bir cebimden çıkarıp önünüze koyacağım.’ demişti. Bu konuşmamızı hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım.’ Atatürk, İnönü ve Kemalist Devrimciler Curzon'un bu sözlerini hiç unutmadılar, hiç para istemediler, hiç diz çökmediler. Onlar; kurdukları Devleti namusla, akıl, bilim ve liyakatla yönettiler. "Her fabrika bir kaledir" diyerek üretim seferberliğine giriştiler. 10 yılda her yaştan 15 milyon genç yarattılar. Tamamen milletin gücüyle yoktan var ettikleri Türkiye'yi uçak ihracatçısı 5 ve kendini doyuran 7 dünya ülkesinden biri yapmayı başardılar. Ancak 1950'lerden itibaren ABD ve yancıları her fırsatta Lozan’da ceplerine attıkları reddedilmiş maddeleri teslimiyetçi sağ iktidarların önüne koydular, koyuyorlar.”
“Paralomız tektir ve değişmez, Ya İstiklal Ya Ölüm!”
Batı emperyalizmi 100 yıldır Lozan’dan vazgeçip Sevr zilletini kabul etmemizi dayatıyor. 2003 yılından bu yana da 21. yüzyıl Sevr'i olarak gündeme soktuğu BOP uyarınca ülkemizi bölmeye çalışıyor. Bu yolda işbirlikçi bulmakta da hiç sıkıntı çekmiyor. Yıllarca gizli maddeler sakızı çiğneyen Atatürk ve Laik Cumhuriyet düşmanları zerre sıkılmadan Lozan’ın ‘hezimet’ olduğunu bile söyleyebiliyor. Türk milleti ‘Terörsüz Türkiye’ tatlandırıcısı ile öne sürülen zehiri katiyen kabul etmez, etmeyecektir. Ülkemizi yöneten ve yönetmeye talip olan bütün kurum ve kişileri bir kez daha uyarıyor, şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak, milletimizin yüzünü kızartacak, emperyal hayalleri besleyecek karar ve uygulamalardan kaçınmaya, sorumluluk bilinci ile davranmaya davet ediyoruz. 105 yıl öncenin Sevr ile önümüze konulmuş ve yanıtı verilmiş emperyalizm güdümlü gerici ve bölücü dayatmalarını BOP ile hayata geçirme heveslisi dahili ve harici bedhahtlara karşı”. Paralomız Tektir ve değişmez, Ya İstiklal Ya Ölüm!”
“Türkiye Cumhuriyeti de, Lozan Antlaşması da ilelebet yaşayacaktır”
“Oysa Tarih bilimdir ve hükmünü vermiştir: Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir. Maddeleri kanla yazılmıştır, hiçbir güç değiştiremez. Lozan’ı tartışmak Sevr ve türevi emperyal planlara hizmet etmektir. Türkiye Cumhuriyeti de, Lozan Antlaşması da ilelebet yaşayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ni olduğu gibi, Tapu Senedini de sonsuza dek korumayı ve bu zaferi Ulusumuza kazandıranlara saygısızlık edenlerle mücadele etmeyi görev saydığımızı belirtiyor, değişmez önderimiz Atatürk’ü, Lozan’ın muzaffer diplomatı İsmet Paşa'yı, Kuvayı Milliye kahramanlarımızı ve aziz şehit ve gazilerimizi minnetle anıyoruz. Lozan Antlaşması’nın 102. yılı kutlu olsun!”
Atakan Alkış