Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mühendislik Fakültesi’nden emekli Prof. Dr. Doğan Perinçek, bölgemizde meydana gelen depremleri değerlendirerek Çanakale’den Marmara Denizi’ne oradan da Trakya’ya ve oradan Çanakkale’ye tekrar uzanan deprem fay üçgenin değerlendirdi. Çanakkale’nin ucunda yer aldığı deprem fay üçgenin içinde meydana gelen depremlerle uyardığı vurgulandı.
 
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler 11’yi yıkıp geçti. 50 bin civarında can kaybının yaşandığı bölgede gelen görüntüler acı vermeye devam ederken, bir yandan da insanlarda deprem korkusu birikmeye başladı. Artık herkesin gündeminde deprem yer alıyor. Deprem bölgesinde bulunan Çanakkale de bu konuda endişe yaratıyor. Merkezdeki zeminin kötü olması bu korkuyu daha da artıyor.
Son olarak Marmara Denizi’nde meydana gelen 3.8 büyüklüğündeki deprem korkuyu daha da artırdı. Bu depremi değerlendiren Prof. Dr. Perinçek, bu deprem ile Şeytan Üçgeninin tekrar bölgeyi uyardığını söyledi. Perinçek, “Saatler sonra  22.56 da 1.8 büyüklükte bir artçı oldu. Artçını saatler sonra olması ve daha küçük olmasını; tehlikenin şimdilik geçtiğine işaret olarak görüyorum.
Beş gün önce bir paylaşım yapmış ve o tarih itibarıyla son 30 günde Şeytan Üçgeninde olan depremlerin bizi uyardığını söylemiştim. Benzer uyarımı tekrarlıyorum. Deprem ne zaman gelir bilemeyiz ama yaklaştığını söyleyebiliriz.
Depremler oldu halkımız jeolojiyi öğrendi, tehlikenin bize ne kadar yakın olduğunu biliyor. Ey canlarım iş başa düştü yöneticilerimiz ve bazı bilim adamlarımız uyuyor. Şimdi inşaatın nerede yapılması gerektiğine ve nasıl yapılması gerektiğine siz karar vereceksiniz. Jeoloji öğrendikten sonra deprem öğrendikten sonra sıra  inşaat mühendisi ve mimar olma zamanı.” dedi.
 
Çanakkale şehir merkezinin zeminine bir kez daha dikkat çeken Prof. Dr. Perinçek, “Zeminin alüvyon olduğu yerlerde, o zemin koşullarına göre inşaat yapılmamışsa, oradan ev almayacaksınız, oradan ev kiralamayacaksınız. Genelde alüvyon (yumuşak) zeminden uzak duracaksınız. Binada kullanılan demir ve çimento ve benzeri malzemenin doğru kullanıldığından emin olacaksınız.
Deprem ülkesiyiz, yaşadığımız felaket gibi felaketleri yaşamamız kaçınılmaz. Eğer oturduğunuz bina sağlamsa; depremin ne zaman geleceği önemli değil. 8 büyüklükte bir deprem olsa dahi binanız sağlam zemin üzerinde ise ve kurallara uygun olarak yapılmışsa korkmanıza gerek yok. Deprem olduğu sırada; evinizden çıkmanıza bile gerek yok.” şeklinde konuştu.
Tüm deprem uzmanları gibi Perinçek de Japonya’daki depremle ilgili yapılan çalışmaları hatırlatarak şu öneri ve uyarılarda bulundu; “Bakın Japonya'ya; bizim yaşadığımız depremlerden daha büyük depremler yaşıyor ama can kayıpları yok denecek kadar az. Tsunami hariç çok can kaybı yaşamıyorlar. Tsunami önleme duvarını (setini) yapan mühendis hatasını kabul edip intiharı seçti. Biz kimsenin intihar etmesini istemiyoruz, istifa etsinler yeter. Suçlu müteahhitleri iki sene içeride tutup bırakıyoruz ve onlar müteahhitliğe devam ediyor.  Müteahhitlik işi konuyu bilenlerin kontrolünde olmalı. Mühendis mimar olmayan bir kimse bu mesleği yapmamalı. Bu konuda çok geç kalsak ta hemen önlem alınmalı her önüne gelen müteahhitlik yapamamalı. Burada hiç bir kimseyi teke tek hedef almıyorum. Hepimizin eksiği, hatası var. Kurduğumuz sistem, hatalarını artırarak bugünlere getirdiğimiz sistem kökünden değişmeli. 
Japonların yöneticileri gibi sorumluluk sahibi yöneticilerimiz maalesef bizde parmakla gösterilecek kadar az. O nedenle iş başa düştü. Ey canlarım, sevgili hemşehrilerim; Jeolog oldunuz şimdide inşaat mühendisi ve mimar olacaksınız. Başımızdaki yöneticileri siz seçtiniz. Sorumluluk sahibi yöneticileri; siz kendiniz seçip başımıza getirene kadar; iş başa düştü.
Bu satırları yazdığım için üzgünüm ve utanıyorum. Bilimin değil de Siyasilerin kanatları altına girmeyi tercih eden idare-i maslahatçı bilim insanlarımızı da kınıyorum.
Deprem konusunda konuşmak; özel bir beceri istiyor. Ben deprem bilimci değilim, fakat işim gereği ülkemizin birçok yerinde fay haritaladım, depremleri yakından takip ediyorum, faylarla ilgili birçok makalem var. Çanakkale'nin mahallesi Güzelyalı'da 1875 yılında olan depremi makale ile bilim camiasına duyurdum. Aklımın erdiği kadarıyla uyarılarımı yapıyorum. Fakat bakıyorum konuyla ilgisi olan olmayan bir takım bilim adamları, deprem uzmanı kesilmiş. Konuyla ilgili söylenenleri anlamadan yorum yapan, siyasilerin etrafına çöreklenip koltuk sevdasına peşine düşen; siyaseti bilim ile karıştıran bilim insanlarımız var. Bilimi halk için değil koltuk için yapan insanlarımız var. Kimse kusura bakmasın ben onlara bilim adamı diyemeyeceğim.”

Bünyamin Nami Tonka