İlaçlanma programı acil çözüm olarak yapmamız gerekir ama esas çözüm daha popülasyon başlamadan zararlıların yabancı otlardayken bir şekilde mücadele etmemiz lazım.  O aşamada da bizim sık gözlem yaparak o zararlının kültür bitkisine geçmesini engellememiz lazım” dedi.
Trakya’dan ülkemize giriş yapan çayır tırtılı son günlerin en çok konuşulan zararlılarından biri oldu. Çanakkale Belediyesi Youtube kanalı üzerinden gerçekleştirilen ve  kamuoyunun gündemindeki konularının yer aldığı “Tohumdan Toprağa” programının  bu haftaki konuğu ÇOMÜ Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü Bölüm Başkanı  Prof. Dr. İsmail Kasap oldu. 

“ KALICI ÇÖZÜM DE BİYOLOJİK MÜCADELEDEN GEÇİYOR”
Kasap, Önce Trakya ardından Çanakkale’de görülen çayır tırtılı hakkında bilgiler verdi.  Zararlının yok edilmesi ile ilgili Tuta’yı örnek vererek, en doğru mücadelenin biyolojik mücadele olduğunu belirterek “Ortada bir sorun var ve bu sorunu en acil ilaçlama ile mücadele edilebilir ama  esas önemli olan kalıcı yöntemler bularak çözmemiz gerekiyor.  Kalıcı çözüm de biyolojik mücadeleden geçiyor” dedi.
ÇOMÜ Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü Bölüm Başkanı  Prof. Dr. İsmail Kasap, konuşmasının başında ilk olarak çayır tırtılının nasıl oluştuğuna değinerek “Yanlış tarım uygulamaları başta olmak üzere tarımda yapılan yanlışlıklar sonucunda bu tür zararlılar her zaman karşımıza çıkabilir. Onun için de her zaman hazırlıklı olmalıyız.  Zararlı Çayır Tırtılı nedir? Loxostege sticticalis dediğimiz  ve bilimsel adı bu şekilde olan bir kelebek türüdür.  Erginleri yaklaşık 20-26 santim kanat açıklığına sahip. Kelebekler zararlı değil çünkü çiçek tozları ile beslenen kelebeklerdir.  Yumurtalarını özellikle tarla kenarlarındaki yeşil bitkilere bırakırlar.  Bu yumurtalardan çıkan lavralar esas zararlı olan onlardır.  Yumurtala genellikle yabancı bitkilerin alt dallarına bırakılır.  Bu lavralardan çıkan zararlı tırtıla dönüşüyor. Ayçiçeği gündemde olduğu için sadece ayçiçeği üzerinden görebiliyoruz. Ama sadece ayçiçeği değil, diğer yabani bitkilere de bulaşabiliyor.    Böceklerin ortaya çıkması ve çoğalması sıcaklığa bağlı olarak değişkenlik gösterir. Havalar sıcaksa daha çok, soğuk geçerse daha az görülür” dedi.

ÇAYIR TIRTILINI TETİKLEYEN SICAKLIKLAR OLDU
Avrupa’da ve dünyada yaşanan sıcaklıkların böceklerin döllenmesine neden olduğunu söyleyen ve sıcaklıkların çayır tırtılını tetiklemiş olabileceğini belirten ÇOMÜ Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Kasap “Öncelikle Çayır Tırtılı bölgemizde bulunan bir zararlı yabancı ya da dışardan gelmiş değil.  Buna benzer bir örneği daha önce Tuta kelebeği zararlısında yaşadık. Tuta kelebeği domateste gördüğümüz bir kelebek türü.  Ama Tuta herhangi bir ürünle ülkemize yurtdışından gelmiş bir tür. Bir de doğanın dinamikleri içerisinde ilk başta bölgeye gelen ararlı çok ciddi bir popülasyona ulaştı.  Sonrada azalarak devam eden bir sorun oldu.  Ve ülkemizde şu anda normal bir zararlı konumunda.  Ama Çayır Tırtılı zararlısı daha önce ülkemizde vardı ama sorun oluşturmuyordu. Peki, bu yıl neden sorun olmuştu?  Bunun birkaç nedeni vardır ve birincisi şu olabilir;  Göçle gelmiş olabilir. Biliyorsunuz son günlerde Avrupa’da ciddi bir sıcaklık var.  Bu sıcaklık Ergun Kelebek popülasyonunu ülkemize ittirmiş olabilir.  Emareler de bunu gösteriyor çünkü Ülkemizde Trakya’dan giriş yapmaya başlamıştı.  Çanakkale’ye geldi önceki gün Bursa’da görülmüş.  Kuzey Marmara’da yağan yağmurların yağmasının ardından artan sıcaklığın ardından oluşan nem ile beraber yumurtaların birden açılması bu popülasyonun birden arttığı görüldü.  İkinci neden ise biliyorsunuz küresel bir iklim krizi yaşıyoruz küresel ısınma bizi etkilediği gibi soğukkanlı canlıları daha fazla etkiliyor.  Yaşanan sıcaklığa bağlı olarak böceklerin yaşam süresi azalıyor ve bıraktığı yumurta sayısı artıyor. Buna bağlı olarak döl sayış artıyor.  Normal şartlarda çayır tırtılının üç döl verirken sıcakların artması ile bu döl 6-7’ye çıkıyor.  Bu iklim değişikliği de bunu tetiklemiş olabilir. Bir başka neden ise yanlış ilaçlama ya da yanlış tarım uygulamaları.  Bilinçsizce yapılan fazla ilaçlanmalar ki çayır tırtılları da bunlardan bir tanesi üzerindeki doğal düşman etkinliğini azaltır.  Yani düşmanlar ilaçlanmadan daha çok etkileniyor. Etkilendiği için de baskıdan kurtulan bu tip zararlılarda çok ciddi popülasyonlar oluyor” dedi.

“SIK GÖZLEM YAPARAK O ZARARLININ KÜLTÜR BİTKİSİNE GEÇMESİNİ ENGELLEMEMİZ LAZIM”
Zararlıların yabancı otlardan tıbbi bitkilere geçmeden önce, lavralar tespit edilerek mücadelenin başlatılması gerektiğini belirten ve tırtıl ile mücadele yolu hakkında bilgiler veren ÇOMÜ Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Kasap “Çayır Tırtılı yabancı otlar üzerinde yumurta bırakıyor ve öyle çoğalıyor.  O yüzden bizim yapacağımız mücadele buna yönelik olması lazım.  Dolayısı ile bu canlıların yumurta bırakacağı alanları mümkün olduğunca kontrol altında tutulması lazım.  Ama olmadı ve tırtıl kültür bitkilerine geçti.  O zaman mücadeleye geçiyoruz.  Yapraklar üç veya beş santimde olduğunda ilaçlanmayı başlatabiliriz veya yapılan gözlemler sonucunda metre karede 20 lavra olduğu zaman ilaçlanma başlatıyoruz. İlaçlanma programı acil çözüm olarak yapmamız gerekir ama esas çözüm daha popülasyon başlamadan zararlıların yabancı otlardayken bir şekilde mücadele etmemiz lazım.  O aşamada da bizim sık gözlem yaparak o zararlının kültür bitkisine geçmesini engellememiz lazım” dedi.

BİYOLOJİK MÜCADELE EN DOĞRU VE KALICI YÖNTEM
Tırtıl ile mücadelede bir çok yöntemin olduğunu ancak en  kalıcı olanının biyolojik yöntem olduğunu belirten ÇOMÜ Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü Bölüm Başkanı  Prof. Dr. İsmail Kasap “Biyolojik mücadele kapsamında parazitoit arılar dediğimiz özellikle yumurta parazitoitleri, örneğin Çayır Tırtılının üzerine yumurtalarını bırakan var. Bu parazitoitler biyolojik mücadelede çok etkili olacak.  Ankara Üniversitesinde bir hocamızın Teknopark’ta ürettiği parazitoitler var. Onlar ile ilgili de bilgiler aldık.  Bununla ilgili hemen çalışmalara başlanabilir. Bu da çok önemli bir bilgidir çünkü İlaçlamayı en son uygulamaya koyarız.  Tamam, ortada bir sorun var ve bu sorunu en acil ilaçlama ile mücadele edilebilir ama esas önemli olan kalıcı yöntemler bularak çözmemiz gerekiyor. Parazitoitler de bu konuya örnek olarak gösterilebilir” dedi.

Dilek Akşen