Yıllardır süren davadan beraat edilen Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, “Belediye Başkanlığı görevimi kötüye kullandığım iftiralarıyla, özel işimle Belediye Başkanlığı görevim arasında alçakça bir kumpas kurmaya çalıştılar.” dedi.
Çanakkale'de, halk arasında mazot davası olarak bilinen ve 2008’den bu yana süren davadan beraat eden Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, 13 yıllık sessizliğini bozdu ve “Hakkımda yapılan her türlü, haksız suçlamalara, eleştirilere karşı susma hakkımı kullandım. Cevap vermedim. Hukukun verdiği kararı bekleyip algı yönetimine soyunmayan izanlı ve sorumlu gazetecilere ve benden şüphe etmeyen Çanakkale Halkına çok teşekkür ederim. Alman Kral Frederic’in sarayına katacağı değirmen için “zorla alırım” ifadesine değirmencinin ‘Alamazsın Berlin’de hakimler var’ cevabını Çanakkale’de yaşadım. Çanakkale’de Hâkimler var” dedi.
Çanakkale'de, Sınırlı Sorumlu (S.S.) 18 No'lu Şehir İçi Minibüsçüleri Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi ile ilgili 8 yıldır süren akaryakıt davası sonuçlandı. Yargılananlar arasında Belediye Başkanı Ülgür Gökhan'ın da bulunduğu 31 kişi beraat etti, 3 kişi ise hapis cezası aldı.
Dün bir basın toplantısı düzenleyerek, 13 yıllık hukuk mücadelesi hakkında ilk kez konuşan Belediye Başkanı Ülgür Gökhan “Bu konu ile ilgili, 13 yıl boyunca hakkımda yapılan her türlü, haksız suçlamalara, eleştirilere karşı susma hakkımı kullandım. Cevap vermedim çünkü sonuçta bu bir, kendini cübbesinin hakkını veren, hiçbir gücün değil ama yalnızca adaletin önünde eğilen, hukukçulara ve bu dava süreci boyunca, 3 seçim geçirdiğim Çanakkale halkına teslim ettim. Bu anlayışla davrandım ve hep sonuç itibari ile bu davanın, sonucunu sabırla bekledim” dedi.
“DOSYANIN TERÖR DOSYASINDAN, AĞIR CEZA DOSYASINA DÖNME SÜRECİ DE VAR”
Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanlığı binasında bir basın toplantısı düzenleyerek, tüm süreci değerlendiren Başkan Gökhan, terör örgütü kurmakla ilgili de suçlandığını ifade ederek; “2008’den bu yana Çanakkale gündemini meşgul eden, hukuki sürecinin dün karar duruşması gerçekleştirildi. Yani yaklaşık 13 yıldır bu dava devam etmekteydi, bu davanın tabii geçmiş süreçleri 2 kere İstanbul'a, özel mahkemeye gitti, yani bir terör, suçlaması vardı. Terör örgütü kurma ve yönetme suçlaması vardı hakkımda, bununla ilgili İstanbul'a özel mahkemeye 2 kere gitti. Ama ikisinde de burada ki bir terör örgütü, suçlamasına yer olunmadığına dair bir karar alındı, savcılık ve mahkemeler ve o sonrada uyuşmazlık mahkemesi olarak Yargıtay'a gitti ve Yargıtay o noktada kararını verdi ve bu şeyin Çanakkale'de görülmesi gerektiği konusunda kararını belirtti. Dolayısı ile o 13 yıllık sürecin içinde bunlarda var. Dosyanın Terör dosyasından, Ağır ceza dosyasına dönme süreci de var” dedi.
“SUÇSUZLUĞUMA İNANCIMA BUGÜNE KADAR, SUSMA HAKKIMI KULLANDIM”
Suçsuzluğunu bildiği için bugüne kadar sustuğunu dile getirerek sözlerine devam eden Başkan Gökhan “Bu 13 yıl dava konusu hukuki bir süreçti, Adaletin tecelli edeceğine, suçsuzluğuma inancıma bugüne kadar, susma hakkımı kullandım. Bu konu ile ilgili, 13 yıl boyunca hakkımda yapılan her türlü, haksız suçlamalara, eleştirilere karşı susma hakkımı kullandım. Cevap vermedim çünkü sonuçta bu bir, kendini cübbesinin hakkını veren, hiçbir gücün değil ama yalnızca Adaletin önünde eğilen, hukukçulara ve bu dava süreci boyunca, 3 seçim geçirdiğim Çanakkale halkına teslim ettim. Bu anlayışla davrandım ve hep sonuç itibari ile bu davanın, sonucunu sabırla bekledim. Çünkü bu davada kendimden dede baba mirasımız, 78 yıllık Akaryakıt işletmemizin, ticari ahlakımızdan zerre kadar şüphemiz yoktur. Ben 78 yıllık ticari firmanın son yöneticisiyim. Dolayısı ile Akaryakıt işi yapıyoruz ve bu geçmiş süreçte de karaborsa süreçleri geçirdik. Bu süreçlerde o zaman 70’li yıllarda çok yoğun bir karaborsa dönemi vardı. Onları geçirdik, daha sonra da, bizim buradaki müşterilerimize ilişkilerimiz ve güven duygusunu yerleştirmiş olmamız, bizim en büyük buradaki amacımızdır. Ve bu noktada da başarıya ulaştığımızı zannediyorum. Dolayısı ile bu konuda Kamuoyunun beni gayet iyi tanıdığını, bizim firmamız gayet iyi tanıdığını ve sonuç itibari ile de bu benim sabrımı pekiştirmiş oldu” dedi.
“BENDEN ŞÜPHE ETMEYEN ÇANAKKALE HALKINA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM”
Özel işleri ile Belediye Başkanlığı görevi altında kumpas kurmaya çalıştıklarını belirterek “Ama kuşkulanan bir şey vardı, o da dönemin yani bundan 13 yıl önceki siyasi atmosferi ve devletin tüm kurumlarına çöreklenmiş olan FETÖ’dür. Çünkü FETÖ kumpasları, bu ülkenin kurumları, yeri doldurulmaz değerlerini, hayatını ülkemizin yükselişine ve ilerlemesine adamış nice aydını öğütmekteydi. Burada aynı özellikle beni ilişkilendirmek isteyen de emniyetin ve adaletin içine yuvalanmış Fetö’nün tedrisatından geçmiş sözüm ona devlet görevlileridir. Bu davanın ilk başlangıcında bunun Ticaret Bakanlığı müfettişlerinden başlayan, KOM Müdürü ile devam eden, o dönemdeki soruşturma hakimi olan ve Hakan isimli savcı ile devam eden ve ağır ceza reisinin kararları ile devam eden, şu anda adını saydıklarımın hepsi şu an itibari ile ya ceza evinde, ya da kaçak vaziyette. Hepsi de Fetö’den yakalanmış veya hakkında soruşturma açılmış kişiler. Dolayısı ile böyle bir dosya. Başlangıç süreci böyle. Daha sonra Fetö süreçleri gittikten sonra normal adli, Ağır Ceza Mahkemesinin önüne geldi. Daha doğrusu hakimler artık Fetö’nün dışındaki isimler oldu. 2002 yılından beri sürdürdüğüm Belediye Başkanlığı görevimi kötüye kullandığım iftiralarıyla, özel işimle Belediye Başkanlığı görevim arasında alçakça bir kumpas kurmaya çalıştılar. Halbuki benim ticaret yapmama yasağım sadece Belediye ile ilgili. Ben Belediye Başkanı Olarak, Belediye ile bir iş yapamam, Belediye ile ticari bir ilişki içerisinde olamam. Onun dışında ticaret yapma yasağım yok. Hatta bu noktada Ticaret Bakanının ticaret yapma süreçleri gündeme gelmişti. Ticaret Bakanı da ticaret yapamaz değil. Ama Ticaret Bakanlığına Mal sattığı eleştirilmişti. Ben de Belediye Otobüslerine veya ilgili kurumlarına mal satsaydım elbette uygun olmayan bir suç olurdu. Ama ben burada, bugün yok olan dün itibari ile şahsıma yaftalanan tüm ağır suçlarda, KOM Müdürü, hakimi, savcısı olmak üzere hepsi, bizi Fetö şahsıma yaftalanan tüm ağır suçlardan kumpası içerisinde suçlayanlar bugün yok. Ama ben de dün itibari ile şahsıma yaftalanmak istenmiş tüm ağır suçlardan, iftiralardan beraat ederek bugün başı dik, alnı ak olarak kamuoyunun karşısındayım. Ama o insanlar, kimi kaçak, kimi hapiste, kimi ceza yemiş ve ortalıkta yoklar. Bu süreçte yaşamım boyunca korumaya ant içtiğim doğruluk ve Hukuk’un üstünlüğüne ve adaletin mutlaka yerini bulacağı inancımdan hiç sapmadım. Bu inancı hep taşıdım ve bu değerlere inandığımı daima dik tutan, benim bu hukuk mücadelemde dim dik yanımda duran aileme, hukukçu dostlarıma, siyasi yoldaşlarıma, çalışma arkadaşlarıma, hukukun verdiği kararı bekleyip Algı yönetimine soyunmayan izanlı ve sorumlu Gazetecilere ve benden şüphe etmeyen Çanakkale Halkına çok teşekkür ederim. Bu benim açımdan çok önemliydi ve Çanakkale Halkının bana olan güveninden çok mutluyum. Dolayısı ile Mahkeme kararı da bunu pekiştirdi ve bunu taçlandırdı. 18. Yüzyıla Alman Frederic’in sarayına katmak istediği bir değirmen vardı. Değirmenci vermemiş. Kralın ‘Zorla alırım’ mesajına değirmenci ‘Alamazsın Berlin’de hakimler var’ diye cevap vermiştir. Bu sözü dün bana Çanakkale’de yaşatan ‘Çanakkale’de Hakimler var’ dedirten süreçte, akıl ve vicdanla hareket eden tüm yargı mensuplarına teşekkür ederim” dedi.
Arzu Baladur