Yıllar önce Azerbaycan topraklarına saldıran ve kardeşlerimizi öldüren Ermeniler için bir devlet adamımız 'onlar Şii, bizi ilgilendirmez' demişti. Bu bakış tarzı günümüze kadar devam etti.

Yıllar önce Azerbaycan topraklarına saldıran ve kardeşlerimizi öldüren Ermeniler için bir devlet adamımız "onlar Şii, bizi ilgilendirmez" demişti. Bu bakış tarzı günümüze kadar devam etti. Şimdi ise çok farklı bir söylemi bizim "Diyanet Teşkilatı" nda görmüş olduk.
Daha önce, hutbelerin içinin boş olduğunu; okuyan, düşünen kişilere mesaj veremediğini ifade etmiştim. Daha güncel ve daha sosyolojik değerleri dile getiren hutbeler olması gerektiğini söylemiştim. Bilhassa kendini Müslüman olarak tarif eden ve bunu topluma faş eden kişilerin İslamın hoşgörü ve kuşatıcı tavrıyla hareket etmesi gerektiğini, örnek davranış içinde olmaları gerektiğini söylemiş ve devlette görev alan ve din hizmetleri görevini yapanların lüks içinde olmamaları, israfa geçit vermemeleri gerektiğini söylemiş ve yine camilerin etraflarıyla birlikte yaşamayı becerebilmiş yaşayan mekanlar olması gerektiğini de ifade etmiştim.
Ben Müslüman bir kişiyim. Dini hayatı da saf, temiz olarak yaşama gayreti içindeyim. İman meselesinin  de tamamen kendi ruh dünyamı ilgilendiren  bir mesele olduğunu ifade ederim.
Bir uygulama...
Cuma namazlarında genel olarak bir ayet okunur ve yüce Allah'ın insanlardan beklediğinin daima iyilik olduğu, kötülüğü men ettiği ve bu kurala tüm insanların uyması gerektiğini İman Efendilerin  hutbede okuduklarını ve bu konuda  da üç hadis örneği vererek hutbeyi bitirdiklerini görüyorduk. Bu mutantan, değişmeyen üslupla okunan hutbelerin toplumda karşılığının olmadığını çünkü, toplumun hayat pahalılığı içinde kıvranırken  soyut yargılarla "güzel yaşayalım" hutbesi verilmesi düşünen beyinlere bir yol gösterici mesaj olmuyordu...
Bence, diyanet hutbe metni göndermemeli...  O hafta okunacak hutbe metninin imam efendiler tarafından hazırlanıp müftülüğe gönderilmesi gerektiğini ve böylece dini hayatımızın daha muhkem bir yapıya kavuşacağını hep ifade etmiştim. Uygulamalardan ve başka saikle de olsa bunun olmayacağını da  gördüm! Bizim, milli Bayramlarımızda, o gün hutbede hayvan sevgisi işleniyordu ama, vatanımızın kurtuluşu ve şehitlerimiz de usulen hatırlanıyordu.
İşte, ilk defa bu gün çok faklı bir üslupla hutbeyi dinledik. Yine, mutantan anlatım sürdü ve ilk defa hutbenin sonunda, aşağıda örneğini verdiğim mesaj verildi.
Evet!
Türkiye, Azerbaycan'a saldıran ve yetmiş bir Türk'ü katleden Ermeni barbarlığını gündeme getirip kardeşlerimize Allah 'tan rahmet diledi...
Kulaklarımızın duyduğuna inanamadık!
Bu gerçek miydi?  "Türk Diyanet Teşkilatı" mezhep ayırımı yapmadan Azerbaycan Türk' ü olup şehit düşen bizim kardeşlerimiz için  Allah'tan rahmet istemiş oldu.
Bu büyük bir eksen değişikliği mi? Diye düşünmeden edemedik...
Allah inancı içinde olup da, mezhep farkı gözetmeyip" Sünni - Şii" demeyip küffarın  saldırısında şehit düşenler için  Allah'tan rahmet dileğinde bulundu.
Hem de mezhebi farklı, diye daha önce siyasi saikle küçük gördüğü kardeşlerimiz için böyle bir beyanda bulundu.
Artık;  mezhep farklılıklarını dikkate almadan  İran, Irak, Suriye, Lübnan gibi ülkelerle daha dostane ilişkiler içinde olacağımızın işareti mi verildi?   
Bunu bize zaman gösterecek...
Zaman zaman tenkit ettiğimiz " Diyanet Teşkilatı" nı, kucaklayıcı üslubundan dolayı tebrik ederim...
İnşallah arkası gelir...
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...
*****'
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******