Konya'da bir doktorumuz daha katledilmiş, yüreğimiz yandı...

Ahmet Ağaoğlu'nun "Ben Neyim? Gönülsüz Olmaz" adlı kitabında Anadolu insanının sağlık için çaresizliğini ve yoksunluğunu görürüz... Keşke, günümüz imkanlarına o zaman ulaşmış olsaydık, diye hayıflanırız...
Günümüz şartlarında da gördüğümüz aksaklıklar bizi üzmekte...
Son altı ay içinde hem annem hem de kendim için sağlık birimlerini sıklıkla ziyaret etmekteyim. Sağlık teşkilatımızda çok çok iyi ilerlemeler olmuş ve bu bizi sevindirdi...
Çok iyi binalar yapmışız, çok iyi aparatlar almışız ve çok çok mükemmel sağlık personeli de yetiştirmişiz... Tıp alanında ülkemizdeki gelişmeleri de görüyoruz... Daha mükemmel çalışmalar da olabilir...
Tabii ki, bu güzelliklerin yanında, çok duyarsız ve ne yaptığını bilmeyen sağlık çalışanları da gördük...
Annemin yoğun bakımda yattığı dönemde sadece telefonla ve günde bir kere görevliye görüşüp bilgi alıyorduk. Önce telefonla bağlantı sağlayan kişiye, yetişkin yoğun bakım nörolojiyle görüşmek istediğimizi ilettik. İlk gün hiç aksamadan bağlandı ve görüştük... İkinci gün telefon bağlantısı, aynı beyanımıza göre önce Nöroloji servisine bağlandı görüşemedik. Sonra tekrar aradık, bu sefer acil servise bağlandık, yine görüşemedik! Tekrar aradık ve bu sefer de çocuk yoğun bakıma bağlandık ve yine görüşemedik... Artık" yeter " bu kadar da olmaz, dedik. Dördüncü defa nihayet görüştük...
Yine, görüştüğümüz sağlık personeli tavırları da çok faklı.
Birinci gün, kendimizi tanıttık ve annemin durumu hakkında bilgi istedik. Görevli servisten geldiği gibi durumunda değişiklik yok, dedi.
İkinci gün, mutad beyanımızı ilettik, görevli:"Böyle bir hasta mı var? Dosyaları bir inceliyeyim, dedi. Sonra, dönerek  annemin durumunun dünküyle aynı olduğunu söyledi...
Üçüncü gün, mutad dileğimiz ilettik, görevli:tabii ki, dedi ve anneme adıyla hitap ederek oğlunuz arıyor, ona ne diyeyim, diye seslendi. Annem, bilinçsizce bir şeyler söylemiş ve bana biraz daha iyi olduğunu ifade etti. Annemiz, bu gün biraz daha iyi, diye telefonda bilgi aktardı. Biz de çok mutlu olduk ve o gün çok sevinmiştik. İnşallah iyi olacak, diye umutlandık...
Dördüncü gün, mutad dileğimiz ilettik ve görevli, benim bilgi verme yetkim yok, doktoruyla görüşün, deyip telefonu kapattı.
Burada gördüğümüz her sağlık görevlisinin hastaya bakış tarzı farklıydı. "Annemiz!" diye hitap eden görevli dışında diğer görüşmelerde, hastaya, kim olursa olsun sevgiyle yaklaşım görmedik. Sadece, maaş almak için gelen ve görev bilinci açısından itici tutum ve davranışları görüyoruz.
Yine, hasta yakınlarını eğitme ve bilgi aktarma konusunda çok çok gerideler. Sadece bir görevli nöbetçi olduğu dönemde, neredeyse 90 dakika bizimle ilgilendi. Anneme nasıl bakılması gerektiğini uygulayarak gösterdi. Diğerlerinin bu tür bir tavrı yoktu. İletişim kurma ihtiyacı hissetmeyen bir tavır vardı. Bizimle ilgilenen, dertlenen görevliyi, kendi kızımız gibi sevdik. Çok da mutlu olduk...
Doktorlarımız "size bu konuda bilgi verilmedi mi?" dediklerinde "Hayır! Verilmedi! dedik...
Görevliler ve doktor bir birlerine bakarak çekip gittiler... Sonraki dönem bir faciaydı... Biz, hastalığın seyri hakkında  bilgilendirilmediğimiz için ne yapacağımızı bilemedik.. Sonra, çok hasta var, siz çıkın baskısına maruz kaldık.
Biz de, hasta eve gidecek ama, evi bu hastaya göre düzenlemek gerek, dedik. Hastanede ne varsa evde de onu yapmak için çalıştık. Önce hastane yatağı aldık. Sonra,Annemin  belinde hastanede oluşan yaralar için havalı yatak aldık. Hastaya sürekli oksijen vermek gerekiyordu. Oksijen aparatı tedarik ettik. Yaz mevsimi olduğu için hasta odasına klima taktırdık ve hastane şartlarını oluşturduk. Bu sıradan ve ekonomik durumu iyi olmayan kişilerin başaracağız bir iş değildi... Bu konuda, devlet hasta yakınlarına gerekli desteği de vermeli... Evde beslenme için, hasta, karında açılan ve bir aparat yardımıyla beslenen bir hasta. Enjektör, temizlik petleri devletçe karşılanmıyor. Hasta yatağı hiç karşılanmıyor. Havalı yatağın da dört de biri karşılanıyor. Yani, evde hasta bakımı çok zor...
Evde Bakım Birimi, çok hasta olduğu için her yere yetişemiyor... Hastanız acele hastaneye gidecekse bu hemen olmuyor. Yine, serum ihtiyacını biz görüyoruz, artık işi öğrendik, ancak, bunu uzman bir doktorun yazması gerek. Evde bakım birimi bunu yapamıyor. İlle de hasta hastaneye taşınmak zorunda.
Burada işleyişle ilgili sıkıntılar var...
Bunları neden anlattım.
Sağlıkta acil reform şart.
Acil olarak gelen hastanın yakınları, hastanın yatırıldığı yeri görecek şekilde küçük bir odaya alınmalı ve monitörde hastayı görmeli. Hangi  doktorun hasta ile ilgilendiğini bilmemeli...
Bu arada, acil servislerde, sosyal ilişkilerde uzman personel olmalı. Kısa aralıklarla hasta yakınlarına bilgi verilmeli...
Hastane içinde daha fazla görevli olmalı ki, hasta yakınlarından yardım istenmemeli. Siz, hasta yakınlarını içeriye kalabalık bir şekilde alırsanız, şiddete de davetiye çıkartmış olursunuz...
Daha, çok yazacak şey var.
Benim gördüğüm, özel ve gizli sağlık müfettişleri olmalı. Bağımsız gözlemciler olmalı. Hastane girişlerinde, kantin çevrelerin de, sigara kahve molası veren personeller de görülmeli...
Sağlık eğitimi almış ve sosyal psikoloji konusunda iyi yetiştirilmiş kişiler ilk etapta hasta yakınlarıyla temasta olmalı...
Bir de, sağlıkta taşeron firmayla torpille girip siyasetten arkalanmış kişiler geldikleri yere iş yapmayarak zarar veriyorlar, derim.
Sağlık personeli, benim yaptığım gibi yapıcı tenkit de açık olmalı...
Sağlıkta, sağlık personeline saldırıyı şiddetle kınarım. Ayrıca acil tedbir için gereken yapılmalı...
Yine, sağlıkta, hukukta ve güvenlikte çalışanların işi bırakma, boykot gibi hakkı olamaz. Siz, görevinizi yapmadığınız bu iki gün içinde, hastanede bakılmadığı ve tedbir alınmadığı için ölecek olanların yakınlarına ne diyeceksiniz?
Bence, sekiz saatlik mesainizi, bu iki günde on saate çıkarttık, deyin!
Ölümler, cinayetler görev yapmamızı engelleyemez, deyin!
Bizde sizi alkışlayalım...
Çok sevdiğim, aile hekimimize, akrabalarım olan doktorlarımıza, kendi doktoruma baş sağlığı dileklerimi iletirim.
Sağlık personelinin bizim en yakın dostumuz olduğunu, bizim için çalıştığını da unutmamamız gerektiğini ifade ederim...
Milletimizin başı sağ olsun...