Mahalli seçimler dönemindeydik. Boğaz Televizyonu'nda bir program yapmış ve tam ayrılacağım sırada, Sayın Belediye Başkanımız Ülgür Gökhan Bey geldi.

Biz, Çanakkale Ruhu adına ,Sayın Başkan'a hayırlı olsun,dedik.
Oturup biraz sohbet ettik.
Ben ,Çanakkale için yapılması gerekenleri anlattım. Zafer Meydanı'nı daha iyi kullanmamız gerektiğini bu konuda bir projelerinin olmadığını ifade ettim. Yine ,Aynalı Çarşı'nın ziyareti için sıkıntı olduğunu ,bu arada turizm sezonunu yayarak sonbaharda da aktif turizm sezonu olması için Çanakkalelilerden oluşan konferansçılar yetiştirerek tüm Türkiye'de tanıtım faaliyetinde olalım,dedim. Böylece turizm sezonunu genişletip Çanakkale' ye ekonomik katkı sağlayalım,görüşümü ifade ettim. Yine,dergi ve kitaplar çıkaralım. Çanakkale' yi tanıtalım,dediğimde,günahına girmeyelim,ilgilendi ve o zaman restorasyonu devam eden Ece Ayhan Evi'nin diğer yarısını size verelim, faaliyetlerinizi yapın,dedi.
Ben de çok mutlu oldum.
İlk defa bir yerel yönetici Çanakkale meselesine sahip çıkıyor,diye düşündüm.
Seçimler bitti.
Bey Efendi tekrar seçildi.
Hemen seçimlerden sonra faaliyete geçmek için Sayın Başkan'dan Haziran ayı içinde görüşmek üzere randevu talep ettim.
İkinci Haziran geliyor,hâlâ bir cevap alamadım.
Başkan, çok yoğun ,pilav işlerinden vakit bulup zaman ayıramadı.
Tabii İsmail Özay'ı mumla arıyoruz.
İsmail Bey,nerede olursa ki yolda bile davet ederek, görüşürdü.
Bizim ki enerjisini bitirmiş ve seçim öncesi sözlerini de unutmuş her halde.
Bu gün Meclis Toplantısı'nda söyledikleri ile kimin ne olduğu ortaya çıktı.
Ben önce şunu soruyorum. Söz vermek başka şeye benzemez. Söz verdiğiniz Ece Ayhan Evi'nin bir bölümünü "Çanakkale Şehitlerini Tanıtma ve Araştırma Oluşumu"na verdi mi? Yoksa vermedi mi?
Orada ,böyle bir şey olmadığına göre.
Siz bu zata ne dersiniz?
Yine, bir Meclis Toplantısı'nda, Ak Partili Meclis Üyesi Huriye Doğancı,Alan Kılavuzları'nın meselesini anlattığında:
Huriye Hanım! Huriye Hanım! Bu tavrınızla burada, bu dört yıl geçmez,diye aba altından sopa göstermişti.
Yine,Benim bir şikayetimi dile getiren Tülay Ömercioğlu'na, Bünyamin Bey, komşularını ihbar etmiş ,muhbirlik yapmış. Biz de gerekeni yaparız,diyerek beni de muhbirlik suçlamıştır ki biz yol parası için sadece bize ödeme emri gönderiyorsunuz. Neden herkese eşit şekilde tebliğ yapmıyorsunuz? Diye soruyoruz. O da alakasız cevaplar veriyor.
Yine babama yol masrafları çıkarıyor ama hemen çevre komşularımıza ödeme emri çıkarmıyor.
Yani Belediye herkese eşit iş görme becerisini yitirmiştir.
Son olaya gelince, ben yedi göbek atamı arşiv belgelerine girerek söylerim.
Genel Kurmay'da da şehit dedelerimin kayıtlarını bulabilirsiniz.
Dikmetaş Şehitliği'nde de iki tane vatan için şehidimiz vardır.
Bu vatanı emlakçıdan da almadık.
Şimdi Sayın Başkan aileleri Karıştırarak bir polemik başlatmakta. Biz, Sayın Tülay Ömercioğlu'nun ailesini ve aile köklerini biliyoruz.
Hepsi ,halis öz Türk olarak maruflar.
Bu polemiğin sahibi de olan zat salnamelerden hareketle yedi göbek atasını saysın da biz de takdir edelim.
Çanakkale' den önce neredeymişler de sonra buranın eşrafı olmuşlar.
Ha!
Başkan, Şehir içi ulaşım işinde yolsuzluk suçlaması için bir dahlinin olmadığını ifade ederek başka bir meclis üyesini zorlamıştı.
Bizim teklifimiz,tapelerde adının geçtiği yerleri bir basın toplantısıyla açıklasında biz de ne başkanımız varmış,diye sevinelim.
Tabii ki festival ses cihazları kurulum ihalesinde de na hoş kokular var. Kendi dönemindeki tüm festival ses ihaleleri meblâğlarını bir açıklarsa
çok iyi olur,derim.
Biz de kendisini bu şom ağızlara! Karşı savunalım...
Böyle bir başkanı az buluruz!
Kıymetini bilin! ,derim.
Değirmenlik Sokaktaki gömme ve çıkma balkon meselesini ,1989 yılından bu yana bir incelemek lâzım,diyorlar...
Yine,Sağlık Koleji,Merkez Orta Okulu' ndan Stadyuma gidişte sağdaki son bina meselesi.
Askeri Alan içindeki belediye arazisi...
Daha neler.
Ben derim ki !
Sayın Başkan!
Belediye Meclis üyelerine daha saygılı olun...
Kendinizi bir de televizyondan izleyin,derim.
Tüm dostlara selamlar.