Türkiye'de, basın mensubu olmak çok zor...

Türkiye'de, basın mensubu olmak çok zor... Gelir elde etmek için reklam almalısın... Reklam veren firma, enerji şirketi Pm-2.5 salınımıyla sağlığımızı bozuyor... Aleyhte yaz da, görelim...
Müsilajın sebebi kirlilik... Kirliliğin kaynağı olan kuruluşun adını söyleyen bilim adamına, kirliliğin kaynağı olan kuruluşun temsilcisi, Türkiye'nin en büyük prestijli kuruluşuna böyle söyleyemezsiniz, diye ayar verebiliyor... Çünkü, o kuruluşun büyük olması, Marmara Denizini kirletme hakkını ona tanımaktadır! Öyle düşünmektedir... Bu kuruluşa, çevreyi kirletiyor, diye ceza da, kesemezsiniz... Denetleme de, hak getire...
Türkiye'de yabancı devletlerce fonlanan gazeteler ve gazeteciler de var...
ABD, Türkiye'deki imajını düzeltmek için geçtiğimiz yıllarda, 10 milyon dolar para dağıtıyor... Liberal sol düşünce içinde olan anlı şanlı gazetecilerimize dört yüz bin dolar, kişi başı para dağıtılıyor...
Eski tüfek bir gazeteci de, yine ABD tarafından fonlanıyor...
Aleni fonlanan gazeteciler de var... Kendileri ifşa ediyor... Köln, Amsterdam, İstanbul ve Diyarbakır merkezli ve dört ayaklı bir oluşum da Germenler tarafından fonlanıyor...
Bizim basın da, havuzdan beslenenler ve belediyelerden beslenenler olmak üzere iki gruba ayrılmış durumda...
Aslında, basın, doğruları halka aktarmak için var olmalıydı. Dördüncü kuvvet olmalıydı... Diğer üç kuvvet, tek kuvvete dönüşünce basın da ikinci kuvvete terfi etti... İşte ikinciliğe terfi eden bu basın da iki gruba ayrılmış durumda... Yalnız yalakalıkta, her iki taraf da birinciliği kimseye bırakmıyor... Olan da, bizim gibi gerçek ve sadece gerçeği yazan basın mensuplarına oluyor... Soluğumuz kesiliyor... Ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranamıyoruz. Ha! Öyle yaranma derdimiz de yok!
Neyse...
15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimiyle, darbecilerin hakim olduğu( kendi ifadelerine göre 204)medya kuruluşları kapatıldı... Buralarda çalışıp  yurt dışına kaçmayan 320 gazeteci kılıklı zat da tutuklandı... Hüküm giydi... Şimdi, yurt dışına kaçan arkadaşları da, yine fonlanmakta ve Türkiye aleyhinde faaliyetlerine devam etmektedirler...
Hani, Franko, Madrid'e dört koldan saldırır. Sonra, içerideki adamları da, yıkıcı faaliyete başlayarak beşinci koldan hücum eder... İşte, böylece Madrid, Franco'nun eline geçer... Faşizm başlar... Bizdeki basın da, tabii ki, istisnaları var, beşinci kol gibi, Türkiye ve Türklük aleyhine faaliyet göstermekte bir beis görmemektedir...
Biz, yine ülkemizin ve milletimizin çıkarları için çalışan, doğrudan ayrılmayan, kurucu lidere ve iradeye saygılı olan, sayıları az da olsa, dik duran, kan kusup kızılcık şerbeti içtim, diyen gazetecilerin ve basının "Basın  Günü" nü kutlayalım...
Bağımsız gazetecilerin sayısının artması dileğiyle "Basın Günü" müz kutlu olsun...
24 Temmuz Basın Günümüz Kutlu Olsun...