Müsilaj konusunda birisi yerel yönetimin başı, diğeri bir bilim adamı olmak üzere iki kişi değerlendirmeler yapmış...

Müsilaj konusunda birisi yerel yönetimin başı, diğeri bir bilim adamı olmak üzere iki kişi değerlendirmeler yapmış...
Önce yerel yönetimin başına...
Sarıçay( Çöpçay) içine verilen ve  arıtıldığı iddia edilen atık suların temiz olduğunu, iki arıtma tesisinin olduğunu ve Marmara Denizi'ni kirleten unsurların akıntıyla  Çanakkale Boğazı'na gelerek müsilaja sebep olduğunu iddia etmektesiniz... Biz de gülmekteyiz...
Boğazı kirleten unsurların en başında Sarıçay( Çöpçay) gelmektedir... Yine, akıntının yön değiştirmesiyle bazen Kordon' a bazen de güneye, Sarısığlar Mevkisinde kirliliği yaymakta ve böylece müsilaja sebep olmakta...
Yine, Kepez Çayı'na verilen atık sular sonucu da, Dalyan' da ve Dardanos bölgesinde Müsilaj oluşmakta... Ayrıca, şu an Güzelyalı Arıtma Tesisi'nden salınan sular da müsilaja sebep olmakta... Erenköy Altı, Gençlik Kampı bölgesinde bu yüzden yoğun bir Müsilaj vardır... Yani, yerel yönetimin başı doğru bilgi vermemektedir... Sadece biyolojik arıtma denizin temizliğini önleme için yetmez... Çevre ve Şehircilik Bakanlığı normları arıtmadan çıkan suyun temizliğini değil sadece bakteri açısından temizliği ifade eder... Burada, genel iktidar ve yerel iktidar, bir birlerini aklama yarışı içindedir... Şimdi, sorumuz şu olsun:
Sarıçay ( Çöpçay) dan, Kepez Çayı'ndan, üç arıtma tesisinin denizle buluştuğu yerden alınacak numune sulardaki Koliform miktarı ne kadardır?
 Ayrıca, kimyasal maddeler açısından Mangan ve diğer ağır metaller hakkında kamuoyuna bilgi versinler ki, biz de kendilerinin ne yaman çevreci ve yerel yönetimin başıdır, diye ilan edelim...
İşte, bu yerlerden gelen kirli sularla, denizdeki temizleyici ve oksijen verici unsurlar olan süngerleri, pinaları, deniz hıyarlarını, midyeleri, yosunları ve diğer deniz canlılarını sizin uygulamalarınız sonucu öldü...
Buralarda bulunan, bu deniz canlılarının, vahşi şekilde toplanmasına göz yuman kamu yöneticileri de, deniz diplerinde hayatın ölmesine sebep olmuştur...
Sonucunda, kontrolsuz balıkçılık faaliyetleri de algleri yiyecek balık bırakmadığı için Müsilaj oluşmakta... İşte, deniz müsilajının sebepleri bunlardır...
Şimdi" bizim kirliliğe katkımız yok" diyerek kamuoyunu yanıltmakta bu olsa gerek... Kendi yandaşlarınızı aldatabilirsiniz ;ama, bilimi aldatamazsınız...
Gelelim, diğer beyan sahibi bilim adamına...
Marmara Denizini kirleten unsurlar tam sayılmadan hüküm vermek mümkün değildir...
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı normları, çevreyi temiz tutmaya yetmemektedir... Tüm Bursa, Kocaeli, İstanbul, Trakya sanayisinin atıkları legal veya illegal Marmara Denizi'ne  verilmiştir. Kirliliğin sebebini sadece Bandırma'da gübre fabrikasına yıkmak da, bilimle çelişmenin başka bir yolu... Termik Santrallerin atıklarının Marmara Denizi kirliliğine etkileri konusunda da bir çift sözünüz olmalı... Ha! Çanakkale 'de beş termik santral faal. On bir tane daha  yapımı için ruhsat vermişiz... Toplam on altı tane termik santral faal olduğunda da, Pm-2,5 değeri sebebiyle sirkadyen etki sonucu ve kirli hava sebebiyle MS, Alzheimer, kanser, kısırlık, hafıza bozukluğu, aritmi, diyabet gibi hastalıklar kol gezecek... Çanakkale ve çevresinde yaşayan bir milyona yakın kişi bundan etkilenecek ve elektrik enerjisinden elde ettiğimiz kazancın beş mislinden fazlasını da, sağlık harcamalarına sarf etmiş  olacaktır...
Yani, kar ve zarar meselesinde, şirketler karlı olacak , devlet zararda olacak ve vatandaş da yaşama savaşı verir durumda olacaktır...
Biz şimdiden bu konuda da uyarılarımızı yapmış olalım...
Yine konumuz dönersek, Ege Denizi'ne doğru Kirlilik Marmara'nın kirliliğinden çok Boğazın kirliliğinden kaynaklanmaktadır. Boğaz ve hemen çıkışında deniz temizliği yapan canlı bırakmazsanız, sonucu bu olur...
Saroz Körfezi şu an temizdir.
Orada yapılacak olan doğal gaz çevrim tribünü için gerekli olan liman yapıldığında da Müsilaj tüm Kuzey Ege Denizi'nde görülecektir...
Bilim Adamı, meselelere bütüncül bakmadığı için yanlış sonuçlar verecek yarım bilgiler sunmaktadır... Bunlar yanlış işlerdir...
Gerçek ve Doğru bilgiler için, Çanakkale Çevre ve Doğa Dergimizi okumanızı ve yazarımız Hidrobiyolog Sayın  Levent Artüz'ün beyanlarını dikkate almanızı salık veririm...
Gerisi laf u güzaftır...
Bizim incelediğimiz her iki görüş de, tam doğruları söylemiyor...
Yarım yarım söyleniyor... Rahmetli İnönü'nün bir sözü vardır..." Bin tane yarım bir tam etmez" diye...
Durum tam da budur...
Son sözümüz : Marmara Denizi komada, ölmek üzeredir... Acil tedbir alınmalıdır.
Ne yapılması gerektiğini de daha önce yazmıştık... Lütfen okuyunuz ve gereğini yapınız...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...