.

Batıdaki parlementer sistemin hepsi bir birinden farklıdır.Biz de, daha önce tek meclis vardı... ABD'ye öykündük ve 1961'de bir de Senato ihdas ettik... 1982'de yine tek meclise döndük.. Sonra 550 ve şimdi 600 milletvekili var..
Yine, Termik Santral meselesinde 15 kuruluş 2 yıl filtre takmasın, diye kanun çıkarttık... Meclis'te bu irade ikili grup tarafından çıkarıldı... Muhalefetin çığlığı duyulmadı... Sonra, Cumhurbaşkanı, kantarın topuzunun kaçtığını görünce kendisinin çıkarttırdığı kanunu yine kendisi veto etti... Bu tavır hilkat garibesi gibi oldu...
Önce yap, yaptığının yanlış olduğunu gör, sonra dön... Biz, döne döne icraat yapar olduk...
 
Yine, yabancı sermaye gelsin, diye uğraş ve tepki alınca yabancı sermayeyi kov... Önceden aklın neredeydi... Güvenilirliğin ne oldu? Bu tavır da yanlıştı... Ben yaptım oldu tavrı, ekonomik güçün varsa bir değer olabilir... Ekonomik gücün yoksa kayaya toslarsın...
Bir de meclisin hiç tartışmadan kabul ettiği yanlış olan kanunlar için Cumhurbaşkanı'nın devreye girmesini beklemek de yanlış... Meclis kanunu çıkarırken hür iradeyle çıkarmalı...
Bu da uygulanır olmalı...
Bizim meclis devre dışı olduğunda da, dikta başlar. Bazen kaliteli yapı da oluşur. Bu, iyi yetişmiş ve bilgili parlamenterlerle olur... Biat eden yapılarla meclis, etkili ve doğru karar veremez... Tabii ki, her ülkenin bir demokrasi kültürü vardır. Biz hesap verir konum açısından hep parlementer sistem dedik. Yine öyle diyoruz. Seçtiğin parlementer halk adına yanlış olan bir şey için hesap soramıyorsa o sistem adına ne dersen de, diktatörlüktür... Hesap verir ve hesap sorar bir parlemento olmalı.Mesela, şu Kızılay meselesi Mecliste tartışılmalı ve kanunu farklı yorumlamadan herkesin uyacağı bir üslupla yazıp uygulanmalı...
Kaçırmak ve kaçınmak gibi sufli kavramlar gündemimizde olmamalı...
Yine, Cumhurbaşkanı eğer dışarıdan bakan ataması yapacaksa iki aday sunmalı ve parlemento bu iki kişiden birisini seçmeli. Bakan, hem parlementoya hem de Cumhurbaşkanına karşı sorumlu ve hesap verir olmalı.
Şimdiki Bakanları tanımayan milletvekili olmamalı...
Parlamentoyu dikkate almayan bir Bakan da olmamalı...
Eğer parlemento sadece yasama işi yapacaksa o zaman parti üyelerinin oy kullandığı bir ön seçimle liste belirlenmeli ve 4 milletvekili çıkaran bir yer için 8 aday belirlenmeli ve tercihli oy olabilmelidir. Hatta fert tercihinde farklı parti adaylarını da seçebilmelidir. İşte o zaman gerçek demokrasi olur.
Cumhurbaşkanı da istediği gibi kabine oluştursun problem olmaz.
Şimdi, Milli Eğitim Bakanı, Sağlık Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı başarısız...
İçişleri ve Milli Savunma Bakanı başarılı...
Dış İşleri Bakanı vasat...
Ekonomik işlerle ilgili bakanlar da vasatın altında...
Diğerleri çok zayıf...
Şimdi, vatandaş olarak böyle bir değerlendirme yaptığımızda, başarısız ve zayıf bakanları Meclis değerlendirebilir mi? Değiştirebilir mi?
Bu düşüncelerini Cumhurbaşkanına sunabilirler mi?
Bence bu mümkün değil!
Yani, demokrasimiz sancılı...
Biz önce ev ödevimizi iyi yapıp mıntıka temizliği yapıp liyakatli kişileri yönetimlere getirmeliyiz...
Ha!
Muhalefet mi?
Sadece biz yaptırmayız, demekteler...
Fikirleri yok?
Yine, muhalefet güzel şey sunsa da benim gözümde yok hükmündedir, demek de demokrasiyi içselleştirmemek demektir...
Bu da yanlıştır...
 
Yine 18 yaş, milletvekilliği için bence yanlış olmuştur...
Burada 25 yaş daha liyakatli kişilik olur, derim... Ha! Fatih örneği verirseniz ben de, onun hocalarını getirin sözüm olmaz, derim...
Ha!
18 yaşında vekil varsa ki, var ;o zaman 12 yaşındaki çocuklar da dernek kurabilmeli ,derim.
Peki biz bu kadar demokrat mıyız? Asıl problem burada.
Ferdi düşünceyi geliştirirsek iyi olur,derim.
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam....