Özellikle unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını yaşatmak için mücadele veren ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen el sanatları ustalarının ürünleri ilgi gördü. Vatandaşlar, nadir görülen el sanatları görme şansını yakalarken, aynı zamanda yıllar önce kullanılan ürünleri de aldılar.
Osmanlı ve Selçuklu döneminden beri devam eden zanaatkârlık mesleği, alanlarında Türkiye’de bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar az sayıda bulunuyor. Çanakkale’ye Denizli’den gelen Boynuz Tarak yapımı ustası Hasan Hamza Aydın, Ankara’dan gelen Cam Üfleme Sanat Ustası Feridun Pekeş ve Eskişehir’den gelen Lületaşı Ustası Emre Akın unutulmaya yüz tutmuş Türk Geleneksel El Sanatlarının inceliklerini anlattı. Hayvan boynuzlarından tarak yapan usta Hasan Hamza Aydın, Denizli’nin Yatağan ilçesinden geldiğini belirterek, atalarından gelen bir mesleği devam ettirmeye çalıştığını söyledi. 1220’li yıllarda Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nde yapıldığını hatırlatan Aydın, kılıç yapımının da ahala devam ettiğini söyledi. Kendisinin şu anda; bıçak, tarak, av bıçağı, hançer ve boynuzdan tarak yaptığını ifade eden Aydın,“Koçboynuzu, manda boynuzu, bizon boynuzu, boğa boynuzu, bufalo boynuzu bu tür boynuzlardan tarak yapılabilir. Bizler de bu mesleği devam ettirme derdindeyiz. Boynuz tarak yapımı Türkiye’de 5-6 ustanın mücadelesi ile devam ediyor. Yoksa devam ediyor. Ben de en genç ustalarından birisiyim. Diğerleri 60-70 yaşına gelmiş durumdalar. Bırakma noktasındalar. Plastik tarak çıkınca boynuz tarak ikinci planda kalmış. İnsanlar sağlıklı yönünü düşündüğü zaman boynuz tarağa dönmeye çalışıyor. Bu sefer üretim yetersiz. Ham madde olan boynuz yetersiz. Hayvanlar belli bir seviyeye gelince yaşları beklenmeden kesime gidiyor. Boynuzları da büyümüyor. Boynuzları da küçük kalında üretim kalmıyor. Örneği mandanın Türkiye’deki sayısı pek azdır. Bu manda elimize geçip boynuzundan tarak yapılasıya kadar çok zaman geçecek. Artı çok yetersiz. Şu anda boynuzları Afrika’dan ithal ediyoruz. Bütün halde geliyor. Kendimiz parçalıyoruz. Ondan sonra tasfiye işlemi yapılıyor. Zeytinyağı ile parlatarak tarağımızı yapmış oluyoruz. Benim esas mesleğim bıçakçılıktı. Sürekli farklı bir şeyler ararken bu sefer kemik tarak yapmaya karar verdim. Kemik işçiliğini temelde bildiğimiz için yapmaya başladık. Tarak, yüzük, kolye yapmaya başladık.
KEMİK TARAĞININ SAÇA ÇOK FAYDASI VAR
Kemik tarağı faydalarından da bahseden Aydın, “Kemik tarağı saçtaki kırılmayı, yağlanmayı, kepeği, kırığı önler, saçları parlatır. Tararken masaj yaptığı için kan dolaşımını hızlandırır. Günlük bir iki defa kullanıldığı zaman stresi azaltır. Bunlar profesörlerin araştırması ile bulunmuş faydalar. Büyük taraklar 40 lira. Küçükler 20-25 lira. Bu tür etkinliklere geldiğimizde kemik tarağı halka, insanlara ulaştırmaya çalışırız. Çanakkale’de boynuz tarağı bulma ihtimali hemen hemen yok. Ne kalkıp Sivas’taki ustaya gidebilir ne de Denizli’deki ustaya gidebilir. Bu tür etkinliklerle bir şekilde halkla buluşmuş oluyoruz. Önceden Türkiye’nin her yerinde vardı. Şimdi ise Denizli’de ben varım. İstanbul’da bir tane ustamız var. Sanırım o da geçen sene bıraktı. Bolu Ereğli’de var. Sivas’ta bir tane var” dedi.
DİRENİYORUZ
Kemik tarağı yapımı işini ilerletmek için direndiklerini belirten Aydın, oğlunun kemik tarağı yapabilmesi için yetiştirdiğini belirtti. 16 yaşında oğlu olduğunu söyleyen Aydın, “ Oğlum tarağı kendi başına yapabilecek düzeye gelmek üzere. Boynuz işçiliğini öğrendi. Devam ettirmek istiyorum. Ben ilkokul mezunuyum Çırak eğitimini okudum. İlkokulu bitirdikten bir sene sonra bu işe çırak olarak verildim. Üç buçuk yıl çırak olarak çalıştım. Bir kişinin o işe yeteneği varsa yeterince bilgi ve beceriye sahip olur. Bunu yaymak için bir üniversite öğrencisine bunu öğretemem. Öğretirsin yapamazsın. Temelden başlaması lazım. 20 yaşında bir insana bunu öğretemezsin. 14-15 yaşındaki birisine bunu bir seferde anlatırsın. Hele hele günümüzdeki çocuklar daha bilgili” diyerek sözlerini noktaladı.
800 DERECELİK ISI İLE ÇALIŞIYORUZ
Ankara’dan gelen Cam Üfleme Sanatı Ustası Feridun Pekeş Turizm ve Kültür Bakanlığına kayıtlı üfleme cam sanatçısı. O da mesleğin devamlılığı konusunda Ankara Yeni Mahalle Belediyesi’nde cam üfleme sanatı öğreticisi. Mesleğin Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalma bir sanat dalı olduğunu belirten Pekeş, unutulmaya yüz tutmuş sanat dallarından biri olan cam üfleme sanatının derslerini vererek ve bu şekilde yapılan organizasyonlarla tanıtımını ve kendilerinden sonrası nesil için aktarımı sağlamaya çalıştıklarını söyledi. Çanakkale’ye ilk defa geldiğini belirten Pekeş,“6 yıldır bu işi yapıyorum. Baba mesleği. Babadan oğula geçti. Bizden sonrakilere devam ettirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Devam ettirmek için dersler veriyorum. Aynı zamanda özel dersler veriyorum. İnsanların ilgisi geçmiş yıllara göre daha artmış durumda diyebilirim. İnsanlara bunu yalnızca sanatsal olarak yapmadığımızı, gelenekselliği yansıttığımızı biraz da öğreterek gidiyoruz. Örneğin çift başlı bir kartal işlediğimde üzerine şekil çizdiğimde herkes onu iki başı kuş olarak görüyor. Ama o normalde Selçuklu’nun doğuya ve batıya bakan başlarını temsil eden bir şey olarak bakıyorum. Bunu yavaş yavaş lanse etmeye başlıyoruz. Sanata tarihimizi yansıtmak zorundayız. Geleneksel Türk El Sanatları Birliği bunun adı. Tarihteki Türk devletlerine baktığımızda her biri bize bir şeyler çıkarıyor. Oğuz boylarından tutun da Hun İmparatorluğu, Göktürkler, Hazerhanlar gibi tüm Türk devletlerinden geyik bile işlesek Hitit dönemine aitliğini yansıtmaya çalışıyoruz”
MEŞAKKATLİ BİR OLAY
Cam üfleme sanatının zor bir meslek olduğunu belirten Pekeş, “Alevle ve camla çalışıyorsunuz. 700-800 derecelik bir ısı ile çalışmak durumundayım. Benim kullandığım camlar ısıya dayanıklı bor katkılı borosilikat dediğimiz camlar. Ama takı ve boncuklarda ise murano camlarını daha çok yumuşak camları kullanıyoruz. Muranoda çeşit ve renk çok olduğu için ve kadınlar ilgisini daha çok çekeceğini düşünüyoruz. Genelde takı ve hayvan figürü olarak çalışıyoruz. Üflemelerde ise daha çok nar takımlar, semazen, ibrikler, çeşm-i bülbüller çalışıyoruz” dedi. Ürünlerin yapım sürelerinin ne kadar sürdüğüne dair de konuşan Pekeş, “Havalı, sağlam bir ocakla, ısıyı çabuk alan bir ocakla çalışıyorsam 5 dakikada da ir semazen yapabilirim. 3 dakikada da 15
dakikada da. Bitirmek şekline göre değişiyor” şeklinde konuştu.
LÜLETAŞI YALNIZCA ESKİŞEHİRDE ÇIKIYOR
Lületaşı ustası Emre Akın ise Eskişehir’den Çanakkale’deki etkinliğe katılmış bir diğer sanatçı. Lüle taşının faydaları hakkında bilgi veren Akın da diğer sanatçılar gibi zanaatkârlık mesleğinde çalışan kişi sayısının azlığından yakındı. Lületaşının Türkiye’de yalnızca Eskişehir’de çıktığını belirten Emre Akın, taşın kütlesi en hafif, işlenebilirliği en yumuşak taş olduğunu söyledi. Hafif ve yumuşak bir yapısının olduğunu söyleyen Akın, taşın ele alındığı zaman kırılgan gibi bir yapısının göründüğünü ancak aslında çok sağlam bir taş olduğunu belirtti. Darbeye dayanıklı olduğunun da altını çizen Akın, “Defalarca yere vursan kırılmaz. Ateşe de bir o kadar dayanıklıdır. Ayrıca nem, kir, nikotin ve radyasyonu emme özelliği var. Buradan nikotini, darbeye dayanıklılığını ve ateşe dayanıklılığını alırsak genellikle pipo yapılıyor. Pipo yapımında kullanılmasının nedeni ise nikotini yüzde 60-70 oranında filtre görevi görüyor. İlk ismi zaten pipo taşı olarak çıkıyor. Zamanında Almanya’yı araştırıyorlar ve Merşan diyorlar. Merşan’ın Türkçe anlamı denizköpüğü. Eskişehir çok eskilerde denizde kalmış bir bölge. Bunların da deniz fosillerden kaldığı söyleniyor. O yüzden denizköpüğü deniliyor. Lületaşı ayrıca vücuttaki stresi alıyor. Toprakla aynı etkiyi gösteriyor. Toprağın 100 metre derinliğinden elde ediliyor. Bu taşlar da mermer gibi sınıf sınıf ayrılıyor. Bölgesine göre değişiyor. Gittikçe parlama özelliği var. İp kesme yapmaz. İp kesmeyen tek taştır. Çoğu kadın ve erkekler ip kesmesinden şikayetçi. Ama bunda böyle bir şey kesinlikle yok” dedi.
TAŞIN ÜZERİNE 3 BOYUTLU ÇALIŞIYORUZ
Lületaşlarından anahtarlık, kolye, küpe, bileklik, yüzük vs yaptıklarının altını çizen Akın, Çanakkalelilerin lületaşına ilgilerinin az olduğunu söyledi. Stanta gelen çoğu insanın ‘Biz bilmiyoruz, duymadık’ dediğini söyleyen Akın, “İşin sanatkarları çok azaldı. Bu meslek bana babamdan gelen bir meslek. 42 yıldır devam ediyor. Onun dışında özel sipariş üzerine de çalışıyoruz. Biblo, pipo üzerine üç boyutlu resimlerinin işlenmesi isteyen kişiler oluyor. Onları yapıyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.
Simge Özden
Kaynak: Haber Merkezi