Çanakkale’nin yaşam damarını oluşturan Atikhisar Barajı’nda doluluk oranının yüzde 37,4’e düşmesi, kentte uzun vadeli kuraklık riskini yeniden gündeme taşıdı. Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek, iklim krizinin etkileri ve barajdaki düşük doluluk oranı nedeniyle su yönetiminde “topyekûn bir stratejiye” ihtiyaç duyulduğunu belirterek kritik uyarılarda bulundu.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Kasım ayı Belediye Meclisi toplantısında konuşan Başkan Erkek, yağışların başlamasına rağmen beklenen doluluk artışının gerçekleşmediğini açıkladı. Başkan Erkek, kısa sürede düşen yoğun yağışların barajda kayda değer bir yükselmeye neden olmamasının, iklim değişikliğinin su döngüsünü nasıl bozduğunu açıkça gösterdiğini söyledi.
Başkan Erkek, kentin en önemli içme ve kullanma su kaynağı olan Atikhisar Barajı'nın mevcut durumunu paylaştı ve yağışların başlamasına rağmen barajdaki artışın yetersiz kaldığını belirterek, doluluk oranının yüzde 37,4 seviyesinde olduğunu açıkladı. Başkan Erkek'in Kasım ayı Meclis toplantısında Atikhisar Barajı'nın kritik seviyesine dikkat çekmesi, şehirde su güvenliği tartışmalarını alevlendirdi.
Erkek; “Çok kısa sürede çok yoğun yağış alıyoruz fakat barajın oranı artmıyor. Bu mevsim için yüksek bir oran değil.” Açıklamasıyla tehlikenin boyutunu ortaya koydu. Ani ve yüzeysel akışa neden olan bu yağış tipleri, toprağın su tutma kapasitesini ve barajlara süzülen su miktarını önemli ölçüde azaltıyor.
Uzun vadeli risklere karşı proaktif bir yaklaşım sergilediklerini belirten Başkan Erkek, belediyenin su kayıplarını en aza indirmek için altyapı yatırımlarına büyük önem verdiğini vurguladı.
Su kaynaklarının büyük bir kısmını tüketen tarım sektörü için de önemli uyarılarda bulunan Başkan Muharrem Erkek, vahşi sulamadan derhal vazgeçilerek damlama sulama sistemine geçilmesi gerektiğini belirtti. Tarım Bakanlığı'nın bu yöndeki çalışmalarını desteklediklerini aktaran Başkan Erkek, tarımsal üreticilere de çağrıda bulundu.
Başkan Erkek, Çanakkale'nin kısa vadede içme suyu sorunu bulunmadığını ve kentte çeşmeden akan suyun Türkiye'nin en kaliteli suları arasında olduğunu, her hafta Sağlık Müdürlüğü tarafından kontrol edildiğini hatırlattı. Ancak bu kısa vadeli rahatlığın, uzun vadeli riskleri göz ardı etme lüksü vermediğinin altını çizdi.
Son olarak, su yönetimi konusunda tüm kurumların ve vatandaşların ortak sorumluluk alması gerektiğini dile getiren Erkek, kurumlar arası iş birliğinin ve halkın bilinçlendirilmesinin su güvenliği için kritik olduğunu sözlerine ekledi.
Susuzluğu tetikleyen üçlü tehdit
Çanakkale'nin gelecekteki su krizi ile baş başa kalma riski, sadece yağışların azalmasından değil, üç ana faktörün kesişiminden kaynaklanıyor:
Tek kaynağa bağımlılık: Şehrin ana içme suyu kaynağının Atikhisar Barajı olması, herhangi bir kuraklık döneminde veya barajı etkileyecek çevresel bir krizde kentin su sistemini doğrudan felç etme potansiyeli taşıyor.
Madencilik faaliyetleri: Atikhisar Barajı'nın çevresindeki potansiyel veya mevcut madencilik faaliyetleri, su havzasını kirletme ve ekolojik dengeyi bozma riskiyle, zaten azalan su kaynakları üzerindeki baskıyı artırıyor.
Hızlı nüfus artışı: Yükseköğretim ve turizm potansiyeli sayesinde sürekli artan kent nüfusu, mevcut su kaynakları üzerindeki talebi sürekli yükseltiyor ve kaynak-talep dengesini bozuyor.
“Çanakkale susuzlukla nasıl mücadele edecek?”
Nüfus artışı, iklim krizinin hızlanması, yağış rejiminin bozulması ve Atikhisar havzasındaki madencilik faaliyetleri, Çanakkale’nin gelecekte ciddi bir su sıkıntısıyla karşı karşıya kalabileceğine işaret ediyor. Başkan Erkek’in açıklamalarının ardından kent gündeminde “Çanakkale susuzlukla nasıl mücadele edecek?” sorusu giderek daha yüksek sesle sorulmaya başlandı. Kamuoyunda tartışılan öneriler arasında; su kaynaklarının çeşitlendirilmesi, yeraltı su rezervlerinin korunması, Atikhisar havzasındaki çevresel risklerin azaltılması, arıtılmış atık suyun tarımda yeniden kullanılması, su tasarrufu bilincinin güçlendirilmesi gibi başlıklar öne çıkıyor.
Çanakkale’nin su geleceği artık sadece belediyenin değil, kentteki tüm kurumların, üreticilerin ve vatandaşların ortak sorumluluğu olarak görülüyor.
Atakan Alkış