Hayvanseverler yaptıkları basın açıklamasında, çıkarılan yasanın öngördüğü bakımevlerinin kurulmadığını, kısırlaştırma çalışmalarının yapılmadığını, buna karşın belediyelere ve idarelere hayvanları “toplama alanlarına” kapatma fırsatı tanındığını ifade etti. Açıklamada, bakanlık genelgeleriyle “ara toplama istasyonları” adı altında kanunda olmayan uygulamaların hayata geçirildiği, bunun da hayvanların ölüme terk edilmesine yol açtığı vurgulandı.

Basın açıklamasında, kanunun ruhuna aykırı uygulamaların bizzat İçişleri Bakanlığı'na bağlı birimler tarafından teşvik edildiği iddia edildi. Açıklamada, kanunun belediyeler ve özel idarelerin bakımevi kurmasını ve kısırlaştırılan hayvanların doğal yaşam alanlarına bırakılmasını şart koşmasına rağmen, bakanlık genelgeleri ve müfettiş talimatlarıyla bu zorunlulukların aşındırıldığı vurgulandı:

"Yer çevirin, hayvanları doldurun" talimatlarıyla yasal olmayan "Ara Toplama İstasyonları" oluşturulduğu iddia edildi. Bu durumun, bakımevi kurmayan kanun tanımaz belediyelere hayvanları açlık, donma ve yanma gibi vahşet koşullarına mahkûm etme fırsatı verdiği belirtildi.

İçişleri Müfettişlerinin, belediyelere "klübe korunak koymanıza gerek yok, yer çevirip köpekleri doldurun" şeklinde talimatlar verdiği öne sürüldü.

Kanunun hayvanlar lehine olan maddelerinin, genelgelerdeki "kelime oyunlarıyla" uygulamaya konulmadığı ve merhametli insanların hayvanları beslemesinin bile engellendiği ifade edildi.

Kanunun "sahiplendirme kanunu" olduğu söylenmesine rağmen, İl Hayvanları Koruma Kurulları'nda sahiplendirme sayısına sınırlama getirildiği ve süreçlerin zorlaştırıldığı dile getirildi. Hatta bazı bakanlık bürokratlarının sahipli hayvanları da hedef aldığı iddia edildi.

Hayvanseverler, Bakan Yerlikaya'ya hitaben, "Sayın Bakan, 'Kanun, kanundur' dediniz... Ama kanunun sadece zulüm ve vahşet getiren maddelerini uygulatma peşindesiniz... Oldu Sayın Bakan olmadı! Siz sadece fırsatçı belediyelere fırsat verdiniz!" sözleriyle tepkilerini dile getirdi.

Açıklamada, belediyelere göz yuman Valiler de eleştirildi. Hayvanların "güvenlik sorunu" ilan edilmesine karşı çıkan hayvanseverler, son iki yılda basına yansıyan 3.800 silahlı şiddet olayı, 2.300 cinayet ve 3.800 yaralama olayına dikkat çekerek, gerçek güvenlik sorunlarının bunlar olduğunu sordu: " 3800 silahlı şiddet olayını köpekler mi yaptı? Gücünüz hayvanlara mı yetiyor?" ifadeleriyle valilerin güvenlik odaklarını eleştirdi.

Valilere, Hz. Peygamber'in (s.a.v) merhamet örnekleri hatırlatılarak, "Yavrularını emziren bir köpeği rahatsız etmemek için ordusunun yolunu değiştiren... Ümmeti olan bir toplumda olduğunuzu unutmayınız" çağrısı yapıldı.

Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Müdürlükleri de eleştirilerin hedefindeydi. Kanunda belirtilen bakımevi ve doğal yaşam alanlarının fiziki şartlarını denetlemedikleri, yıllardır görev yapmadıkları ve şu anda belediyelerin kurduğu yasa dışı "ölüm zulüm vahşet koşullarındaki alanlarına" göz yumdukları belirtildi.

Milletvekillerine ve bürokratlara çağrı

Açıklama, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin tüm milletvekilleri ve bakanlık bürokratlarına seslenerek son buldu. Hayvanların sayısının artmasının sorumlusunun görevini yapmayanlar olduğu belirtilerek, özellikle kanunu çıkaran AK Parti ve MHP milletvekillerine; “Çıkardığınız bu kanunla binlerce hayvan zulüm altında diri diri gömülüyor, işkenceyle öldürülüyor! Vicdanlarınız hiç mi sızlamıyor? Bu mu sizin çıkardığınız kanun!” diye soruldu.  Tüm partilere, üremeyi kontrol altına alacak, üretimi durduracak gerçek çözümler için TBMM'de Hayvan Hakları Komisyonu kurma çağrısı yapıldı.


Atakan Alkış