Sağlık, bireylerin olduğu kadar toplumların da en değerli hazinesidir. Ekonomik kalkınma, sosyal refah ve sürdürülebilir yaşamın temelinde sağlık yer alır. Çalışanlarımızın sağlığı, iş dünyamızın verimliliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Bir işletmenin sürdürülebilirliği, ancak güvenli ve huzurlu çalışma ortamıyla mümkündür. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliğini yalnızca yasal bir zorunluluk değil, toplumsal bir sorumluluk olarak görüyoruz. Günümüzde medikal sektörün önemi daha da artmış, koruyucu ve geliştirici ürünler hem yaşam kalitesine hem de ekonomimize katkı sağlamaktadır.

Son dönemlerde Çanakkale’mizin farklı bölgelerinde çıkan yangınlar hepimizi derinden üzmüştür. Bu yangınlar yalnızca doğamıza ve çevremize zarar vermekle kalmamış, aynı zamanda toplum sağlığımızı ve iş güvenliğimizi tehdit eden ciddi sonuçlar doğurmuştur. Bu olaylar bize, afetlere karşı hazırlıklı olmanın ve bilinçlenmenin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Sağlık ve İş Sağlığı–Güvenliği: Günümüzün Vazgeçilmez Önceliği

Çalışma hayatında en önemli önceliğimiz, çalışanlarımızın sağlığı ve güvenliğidir. Sağlık, bireyin en temel hakkıdır; iş güvenliği ise bu hakkın iş yaşamı içerisinde korunmasının garantisidir. Hepimizin bildiği gibi, iş kazaları ve meslek hastalıkları yalnızca çalışanlarımızı değil, aynı zamanda ailelerini, işverenlerimizi ve ülke ekonomisini de olumsuz yönde etkileyen ciddi sorunlardır. Bugün geldiğimiz noktada iş sağlığı ve güvenliği, artık bir tercih değil, vazgeçilmez bir zorunluluktur. İşletmelerimizin gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmesi, dünya standartlarında üretim yapabilmesi ve sürdürülebilir bir geleceğe adım atabilmesi için güvenli çalışma ortamlarını tesis etmesi şarttır. Çanakkale’de faaliyet gösteren işletmelerimizin de bu bilinçle hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü iş sağlığı ve güvenliği kültürünü içselleştiren bir iş dünyası, yalnızca çalışanlarını korumakla kalmaz; aynı zamanda üretimde verimliliği artırır, kaliteyi yükseltir ve uluslararası pazarlarda daha güçlü bir konum elde eder. Burada özellikle vurgulamak isterim ki, iş güvenliği yalnızca makinelerin, binaların ya da teknik ekipmanların güvenliği anlamına gelmiyor. Çalışanlarımızın eğitiminden, risk farkındalığının artırılmasına, düzenli sağlık kontrollerinden acil durum planlarının hazırlanmasına kadar çok geniş bir alanı kapsıyor. Bu nedenle işverenler olarak üzerimize düşen sorumlulukları eksiksiz yerine getirmemiz gerekiyor.

Medikal Sektörün Önemi ve Çanakkale Ekonomisine Katkıları

Medikal sektör, yalnızca sağlık sisteminin değil, aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının da temel taşlarından biridir. Bugün kullandığımız koruyucu ekipmanlardan tanı ve tedavi cihazlarına, medikal tekstil ürünlerinden acil müdahale setlerine kadar pek çok unsur, hem yaşam kalitemizi yükseltmekte hem de çalışma hayatımızı güvence altına almaktadır. Bu alanın ekonomik büyüklüğü ve stratejik önemi, her geçen yıl daha da belirginleşmektedir. Çünkü medikal ürünler, yalnızca sağlık kurumlarının değil, işyerlerinin, fabrikaların, şantiyelerin ve eğitim kurumlarının da vazgeçilmez bir ihtiyacı haline gelmiştir. Bugün dünya genelinde medikal ürün ve hizmetlere olan talep, pandemi sonrası dönemde her zamankinden daha fazla artmıştır. Koruyucu ekipmanlar, dezenfektanlar, solunum cihazları, ileri görüntüleme sistemleri ve dijital sağlık çözümleri; yalnızca hastanelerde değil, iş yerlerinde de standart haline gelmiştir.

Son Dönemde Çanakkale’de Yaşanan Yangınlar ve Toplum Sağlığına Etkileri

Son aylarda Çanakkale’mizde peş peşe yaşanan yangınlar hepimizin yüreğini yaktı. Sadece ormanlarımızı ve doğal güzelliklerimizi kaybetmekle kalmadık; aynı zamanda yangınların yarattığı duman, hava kirliliği, psikolojik etkiler ve ekonomik kayıplar, toplum sağlığımızı da derinden etkiledi. Bu felaketler bize bir gerçeği bir kez daha hatırlattı: Afetlere karşı hazırlıklı olmak, toplum sağlığını korumak için atılması gereken en önemli adımdır. Yangınla mücadele ekipmanlarının modernize edilmesi, yangın anında kullanılacak medikal cihazların ve koruyucu ekipmanların yeterli seviyede bulundurulması, toplumun bilinçlendirilmesi ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, gelecekte yaşanabilecek felaketlerin etkilerini en aza indirecektir.

Toplumsal Dayanışma ve Kurumsal Sorumluluk Çağrısı

Çanakkale’mizde yaşadığımız yangınlar, bize bir kez daha gösterdi ki afetler karşısında en güçlü silahımız, toplumsal dayanışmamızdır. Vatandaşlarımızın canla başla yangın söndürme çalışmalarına destek verdiğini, kurumlarımızın özveriyle görev yaptığını, gönüllülerin can güvenliğini hiçe sayarak sahada mücadele ettiğini gördük. Bu tablo, Çanakkale’nin tarih boyunca sahip olduğu birlik ve beraberlik ruhunun hala dimdik ayakta olduğunun en önemli kanıtıdır. Ancak bu dayanışmanın süreklilik kazanması için kurumsal sorumluluk bilincimizi daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Afetler, yalnızca devletin kurumlarının üstlenmesi gereken bir yük değildir. İş dünyası, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve bireyler olarak hepimiz sorumluluk sahibiyiz. Yangınlarla, depremlerle, sel felaketleriyle mücadele ancak ortak akıl ve iş birliğiyle mümkün olabilir.

SAĞLIKLI BİR TOPLUM, GÜVENLİ BİR İŞ DÜNYASI VE BİLİNÇLİ BİR TOPLUMSAL YAPI İLE MÜMKÜNDÜR

Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olarak amacımız, üyelerimizin ve kentimizin, sürdürülebilir bir ekonomik ve sosyal yapı içerisinde büyümesini sağlamaktır. İş sağlığı ve güvenliği kültürünü yerleştirmek, medikal sektörü geliştirmek ve afetlere karşı hazırlıklı olmak, sadece bugünün değil, yarının da güvence altına alınması anlamına gelmektedir. Sonuç olarak şunu vurgulamak isterim: Çanakkale’de sağlıklı ve güvenli bir iş ortamı, sadece çalışanlarımızın değil, tüm toplumun refahını artıracaktır. Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum, güvenli bir iş dünyası ve bilinçli bir toplumsal yapı ile mümkündür. Çanakkale için çalışmak, hem bugünü hem de geleceği güvence altına almak demektir. İşte bizler, bu bilinçle yolumuza devam edeceğiz.

Haber Merkezi