İskele Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında İda Dayanışma Derneği ve Lapseki Çevre Koruma Üretim ve Dayanışma Derneği temsilcileri bir araya gelerek tehlike altındaki zeytinlikler, ormanlar ve tarım alanları için dayanışma çağrısı yaptı.
İki haftadır Ankara’da nöbet tutan Akbelen köylülerine selam gönderilen açıklamada, direnişin yanında olunduğu ifade edildi. İda Dayanışma Derneği’nden dört yönetim kurulu üyesinin de dün saat 11.00’de TBMM Dikmen Kapısı’nda yapılan çağrıya katılmak üzere Ankara’da olduğu belirtilirken, Halilağa köylülerinin de aynı amaçla başkentte bulundukları aktarıldı.
Açıklamada, “Bizler bir avuç insan değiliz, biz halkız. Verdiğimiz oylarla bizleri şirketlere satmalarına izin vermeyeceğiz” ifadelerine yer verilirken, tüm siyasi partilere seslenilerek yaşamdan yana kararlar almaları istendi.
İskele Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi; “Bugün bu saatlerde TBMM’de Zeytin Yasası ve Madenci şirketlere verilmesi planlanan yeni imtiyazlar ile ilgili görüşmeler yapılmaktadır. 2 haftadır Ankara’da nöbet tutan Akbelen Köylülerini selamlar , direnişlerinde yanlarında olduğumuzu belirtiriz. Temsili olarak İda Dayanışma Derneği yönetim kurulundan 4 arkadaşımızda bugün saat 11:00’de TBMM Dikmen Kapısı’na yapılan çağrıya katılmak için Ankara’dalar. Ayrıca Halilağa Köylüleri de aynı şekilde topraklarına sahip çıkmak ve Cengiz’e dur demek için Ankara’dalar. Bizler de ileri ki günlerde yasa meclisten geçerse ya da görüşmeler ertelenirse Çanakkale’den Türkiye’deki tüm ekoloji ve çevre örgütlerine yapacağımız çağrıyla kitlesel olarak Ankara’ya gitmeyi planlıyoruz. Bugün burada komisyondan geçipte Meclis Genel Kurulu’na gelen torba yasa içerisine sıkıştırılmış yaşam hakkımızı gasp etmeye yönelik maddelere itiraz etmek ve TBMM’nin yaşamdan yana karar almasına çağrıda bulunmak için toplandık. Bizler bir avuç insan değiliz, biz halkız. Verdiğimiz oylarla bizleri şirketlere satmalarına izin vermeyeceğiz. Milletvekilleri milletin vekili mi şirketlerin vekili mi göreceğiz. Sizler bizim oylarımızla bizleri yok sayarak, bir kaç şirketin talepleri doğrultusunda kararlar alamazsınız. Bir taraftan İklim Kanunu çıkarıp diğer taraftan ormanlık alanların, zeytinliklerin, meraların hiçbir izne tabi olmadan madencilik faaliyetleri için şirketlerin talepleri doğrultusunda diledikleri gibi kullanmasına izin veremezsiniz, siz verseniz de biz vermeyiz. Peki delinmeye çalışılan Zeytin Yasası ve Madencilik Yasası neleri kapsıyor?? Önce Zeytin Yasasına bakalım; Türkiye’de zeytinliklerin korunması için 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun var. Bu yasa zeytinliklerin en az 3 km yakınına madencilik, sanayi tesisi gibi faaliyetlerin yapılamayacağını söylüyor. Yani zeytinlikler özel koruma altında. Akbelen köylüleri neden nöbet tutuyor, hayvanını, toprağını, sevdiklerini bırakıp konfor alanlarından çıkıpta neden parklarda yatıyorlar? Çünkü başlarına bela bir şirket var, Limak. Limak Holding istiyor ki enerji üretimi yaparken kömürlü termik santralini çalıştırırken zeytincilik yasası önüne engel çıkarmasın. Projeleri zeytinlik olarak kullanılan arazilere denk geliyor , mevcut yasa izin vermediği için yatırım adı altında toprakları yok etmek, sömürmek zorlaşıyor. Şirket TBMM’ye baskı yapıyor ve lobi faaliyetleri ile enerji üretimini durdumayı dahi koz olarak kullanarak yasanın delinmesi için var gücüyle uğraşıyor. Limak Türkiye enerji üretiminin %2’sine sahip bir şirket kendini Türkiye’nin enerji patronu olarak görüyor. Kömürlü termik santraller zaten İklim Kanunu çerçevesinde kapatılması gereken santraller ve bu nedenle enerji üretimini durdurmaya yönelik tehdidi bir lütuf sayılabilir. Keşke kapatsa, keşke üretimi durdursa. 2022 yılında da Zeytincilik Kanunu delinmeye çalışılmış Danıştay kararı ile iptal edilmişti. Biz şimdi bu aşamaya gelmeden bu yasanın görüşülmesini oy birliği ile red etmesini Genel Kurul’dan talep ediyoruz. Hiçbir siyasi parti ayrımı yapmadan Yaşamdan Yana Kararlar Alınmasını Talep Ediyoruz. Torba Yasaya Zeytin Yasası atılır da Madenci şirketler unutulur mu? Onlara sahip oldukları imtiyazlar yanında yenileri neden vermesinler değil mi? Ne kadar imtiyaz o kadar sömürü, o kadar kölelik. Madencilikle doğrudan ilgili önemli maddeler; 1. Zeytinlikler, ormanlar, meralar, tarım alanları ve korunmuş bölgeler maden ruhsatlarının verilmesiyle madencilik faaliyetlerine açılabilecek. Zeytin ağaçları nasıl korunacak, sökülecek başka bir yere dikilecek. Nereye dikilecek? Kim dikecek? Yüzyıllık ağaçların sökülüp nereye dikileceğine kim karar verecek? 2. Süper izin…ÇED süreci ile ilgili izinler büyük ölçüde hızlandırılacak, zavallı maden şirketleri bekletilmeyecek, zaman kayıpları engellenecek. Üstün kamu yararı gerekçesiyle tüm engeller kaldırılacak. ‘’Kamu Yararı’’ nedir? Türkiye’de madencilik sektörünün Türkiye GSYH’ya katkısı %1,2 civarındadır. %1 katkı için ormanları, tarım arazilerini, meraları yok etmeye değer mi? Madencilik kimin için, hangi bedeller uğruna yapılmalıdır? 3. Ruhsatsız işletilen kaçak madenler af kapsamına alınacak. Neden? Kaçak işletilen ruhsatsız madenlerin bilincinde iseniz buna bugüne kadar nasıl izin verdiniz? Soma’da ölen 301 madenci sizler için ne ifade ediyor? Soma’da mahkeme sürecinde şirket yetkilileri biz ekonomi mezunuyuz ne anlarız madencilikten dediklerinde oğlunu kaybeden İsmail abi tüm şirket yetkililerini dinledik, görünüşe göre herkes suçsuz bir biz suçluyuz böyle bir madene çocuklarımızı çalışmaya gönderdiğimiz için demişti. İsterseniz onları değil bizi yargılayın, ne oldu sonra mahkeme başkanı tahliye etmekle kalmadı bir de bu kişilere madencilik yapabilir de dedi. Bu yasa da geçtikten sonra mücadele sadece ekolojik bir mücadele değil bir sınıf mücadelesi olacaktır. 4. Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, sulak alanlar, yaban hayatı sahaları, turizm merkezleri, sit alanları için kurumlardan 4 ay içinde görüş verilmezse ‘izin verilmiş’ kabul edilecek. Neden ve niçin bu koruma alanları korunmayacaksa uluslararası sözleşmelere imza atıldığı tarafımızca anlaşılamamıştır. 5. Stratejik madenler için acele kamulaştırma yetkisi geliyor, kamulaştırma belgeleri resmi tapu gibi sayılacak ve mülkiyet itirazları zorlaşacak. 6. Rehabilitasyon bedeli ruhsat bedelinden ayrılıyor, ruhsat bedeli %30 düşürülüyor. 2019’da Kanadalı şirket Alamos Gold’un Türkiye temsilcisi Doğu Biga Madencilik için başlattığımız Su ve Vicdan Nöbeti sonrası şirketin 10 yıllık süre içerisinde herhangi bir işletme faaliyetine geçmediği için işletme ruhsatının uzatılmaması üzerine şirket sahayı bırakıp gitti. Rehabilitasyon bedelinin Orman Bölge Müdürlüğü’ne ödendiğini belirtti aradan 6 sene geçti tek bir ağaç dahi dikilmedi. Daha var olan yasalarla durum bu haldeyken verilen imtiyazların arttırılması durumunda şirketlerin nasıl bir keyfilikle çalışacağı merak konusu. Tüm bu saydığımız maddelerin hiçbirinde ne bir kamu yararı ne de bir yaşam hakkı var. Var olan tek şey bir kaç zenginin daha da zengin olması için bizleri sömürü düzenini kabul etmeye zorlamak. Irgat maaşıyla, tüm haklarımızdan feragat edip, 10 yıllık çalışma süresi boyunca bizlere bırakacakları meslek hastalıkları ve ölümlerle , yok olmuş bir doğayla, koca bir hiç içinde yaşam sürmemizi bekliyorlar. Bunu bizim vergilerimizle maaşlarını ödediğimiz, oylarımızla seçtiğimiz milletvekilleri istiyor. Bunları komisyonlarda görüşüyor ve oyluyorlar. Lütfen artık yeter. Artık insanca yaşamak adına atılacak adımlar için bir araya gelin. Ülke zaten dört bir yandan yangın yeri, artık her anlamda kritik bir eşikteyiz. Ya bu deveyi güdecek ya bu diyardan gideceğiz.”
Atakan Alkış