Yapılan araştırmada müsilajın yapı ve beraberinde getirdiği organizmaların, balıklar ve yavru balık besinlerini oluşturan canlı yem olarak bilinen rotifer ve artemialara kontaminasyonu nedeniyle su ürünleri üretiminde ciddi ekonomik kayıplara neden olduğunu belirtildi.

 

Deniz salyası olarak bilinen müsilaj daha önceki yıllarda öbek şeklinde Çanakkale boğazında zaman zaman kendini gösteriyordu. İlk büyük müsilaj felaketi 2021 yılının Mart ayında Çanakkale’de başladı. O tarihte ortaya çıkan müsilajın kısa süre sonra yok olup gideceği beklerken Çanakkale’den Marmara’ya yayıldı. Marmara Denizi çevresindeki Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova, Kocaeli, İstanbul ve Tekirdağ’da büyük sorunlara yol açtı. Çevre felaketi olarak kayıtlara geçen ve dünyada birçok ülkede haber konusu olan müsilaj, yaz aylarında hem balık sektörünü hem de turizm sektörünü çok etkilemişti. Jel tabakası Marmara’dan sonra Ege ve İstanbul boğazına kadar ilerledi. Bu felaketin önüne geçmek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından o dönem 7 ilde temizleme çalışması da başlatıldı. Haziran aynın sonlarına doğru bu jel tabakası daha sonra deniz dibine çekildi.  

GERİ GELECEK Mİ? ENDİŞESİ

O büyük felaketten sonra her yıl bu dönemlerde müsilajın geri geleceği korkusu yaşandı. Uzmanlar bu yıl hava değişiminden dolayı da müsilajın tekrar ortaya çıkabileceğini belirtiyor. Uzmanlar, geçen yıldan buyana Marmara denizindeki sıcaklığın 4 derece arttığına vurgu yaptı. Bu sıcaklık artışı ve devamında yaşanan kuraklığın, müsilajın yeniden ortaya çıkabileceğini belirtiyor.

DERS ÇIKARILMADI

Uzmanların 2021 yılında müsilaj üzerinde yaptığı araştırmada, yaşanan felakete kirliliğin neden olduğu ifade etmişti. Marmara denizi çevrsinde çok sayıda fabrika olduğu ve bu fabrikaların denizi hem kirlettiği hem de su sıcaklığını arttığı için müsilajın ortaya çıktığını belirtmişti. O dönemde müsilajı etkileyen bu fabrikalara yaptırım uygulanacağı ifade edilmişti. Geçen süre içinde ders çıkarılması ortaya çıktı. Çanakkale’deki fabrikaların hiç önlem almadığı da belirtiliyor. Halen Çanakkale boğazı kıyısında çok sayıda tesis bulunuyor. Bu tesisler aynı zamanda deniz suyunu da kullanıyor. Kullanılan bu su sıcak olarak denize geri bırakılıyor. Bu da Marmara denizindeki su sıcaklığı seviyesini mevsim normallerinin üzerine çıkarttığı ifade ediliyor.

MÜSİLAJIN ZARARLARI ORTAYA KONULDU

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Su Ürünleri Yetiştiriciliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevdan Yılmaz yürütücülüğünde Çanakkale Boğazı'nda müsilajın özellikle balıkların canlı yemleri olan rotifer ve artemialara zarar verdiğini, buna bağlı olarak da ciddi ekonomik kayıpların yaşandığını söyledi.

Doç. Dr. Yılmaz, musilajın uzun zamandır görüldüğünü belirterek, “Türkiye'de çok büyük boyutlara ulaşınca fark edilmiş olmasına rağmen aslında uzun yıllardır belirli mevsimlerde müsilaj hadisesi gerçekleşmektedir. Su yüzeyinde görülmese de suyun farklı derinliklerinde meydana gelebilen bir durumdur. Su ürünleri yetiştiriciliği üzerine etkileri konusunda çok fazla bir çalışma yoktu. Bu nedenle böyle bir çalışma planladık. Çalışmamızın başlangıcı 2020 Eylül ayına dayanıyor. Çünkü daha önceki takiplerimizden, her yıl eylül ayında müsilaj olayının belirli süreyle devam ettiğini biliyoruz. Eylül ayında başladığımız çalışmayı 2023 başlarında tamamlamış olduk ve bununla ilgili makalelerimizi yayınladık.

Bu yıl itibarıyla su ürünleri yetiştiriciliğindeki üretim 514 bin tonu aşmış durumda. Bu noktada özellikle çipura ve levrek, deniz balıkları üretimimizde önemli bir yere sahip. Genelde bu balıkların üretimi 'kuluçkahane' dediğimiz kara tesislerinde yapılıyor. Kuluçkahaneler suları denizden almak zorunda. Denizde de müsilajlı yapıyla birlikte birçok mikroorganizma, patojenler, özellikle bakterilerden tutun da virüslere, parazitlere kadar tesise bu balıkların yaşamı üzerinde zarar verebilecek organizmalar ulaşmış oluyor. Bunların balık besinlerine kontaminasyonu, üretimde ciddi ekonomik kayıplara neden oldu. Yapmış olduğumuz çalışmada elde ettiğimiz bulgular ışığında bunları tespit ettik. Özellikle balıkların yemlerini oluşturan canlı yem dediğimiz rotifer, artemiada dahi müsilajlı yapıdan kaynaklı üretim problemleri gerçekleşti. Bu küçük canlıların dahi müsilajla ilişkili olarak bazı hastalıklara yakalandığını ve birbirlerine yapıştığını tespit ettik.

Her ne kadar kara tesislerine su alındıktan sonra çeşitli filtrasyonlardan geçse de müsilajlı yapıyla gelen canlıların tekrardan çiftlik koşullarında, tanklarda çoğalarak, balık larvalarında bile birbirlerine yapışmalara, toplu ölümlere neden olduğunu tespit etmiş olduk. Özellikle balık larvalarında doğrudan veya dolaylı yolla müsilajlı yapı veya müsilajlı yapının beraberinde getirdiği zararlı organizmalar nedeniyle kayıplar olduğunu belirledik. Yetiştirildikten sonra kafeslerde porsiyonluk boya getirilmesi planlanan larvaları eğer bu aşamada kaybedersek 'balık yetiştiriciliği'

de olumsuz etkilenecek, önemli bir sorun haline ortaya çıkacaktır. Müsilajlı yapı ve beraberinde getirdiği organizmalar artemiaya yapışıp hareketlerini kısıtlıyor ve yeterli zenginleşmesine engel oluyor. Artemia zenginleşemediği zaman da dolayısıyla balıklara da zengin bir besin verememiş oluyoruz. Yine rotiferde de probleme neden oldu. Özellikle rotiferler hastalandı, hareketleri kısıtlandı ve balığın sindiremeyeceği yani sindirim problemi yaşayacağı bir forma dönüşmüş oldu.” dedi.

 

Arzu Baladur

Foto: Arşiv