Merkeze bağlı Damyeri köyünde başlayan ve kısa sürede Atikhisar barajını geçerek Radar tepesine ve oradan da önüne aldığı her yeri yakıp giden yangın hasar tespitleri yapılıyor. Yangının bir daha çıkmaması bölgede soğutma çalışmaları sürerken, kentte yangının bu kadar hızlı yayılması sorgulanıyor. Herkes bir birine “Yangın barajı nasıl geçti” sorusunu soruyor.
 
Felaket, Çanakkale merkeze bağlı Damyeri köyünde Salı günü öğle saatlerinde başladı.  Yangının çıkış anı köylüler tarafından kaydedildi. Görüntülerde alevler, rüzgarın da etkisiyle kısa sürede yayıldı. Köylülerin ihbarı üzerine Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü'ne ait 10 uçak, 38 helikopter, 3 bin 174 personel, 790 kara aracının yoğun müdahalesi sonucu yangın, 48 saat sonra kontrol altına alındı. Yangından 12 köy etkilenirken, 2 bin 650 hektarı orman olmak üzere 4 bin 80 hektar alan zarar gördü. Köylüler ise yangının ilk anlarını cep telefonlarıyla saniye saniye kaydetti.
Köylülerin elinde imkan olmadığı için yangının başlama noktasını elleri belinde sadece izlediler. Bir yandan ihbar yapan köylüler diğer yandan alevlerin ne kadar hızlı ilerlediğini cep telefonları ile kaydettiler. Yangını ilk görenlerden biri olan çiftçi Ahmet Gezer olay anını şöyle anlattı; “Biz geldiğimizde buradaki direğin altından çıkan ateş ormana doğru ilerledi. Hemen su tankerleriyle yangının çıktığı noktaya geldik. Yangını önleyemedik. Ardından itfaiye geldi. Müdahale edilirken ateş karşı tepeden görüldü. Rüzgarın da etkisiyle direkteki teller birbirine çarpıyordu. O kıvılcımlardan buraya ateş düştü, yandı. Biz yol boyuna su tankerlerini çekip, köye alevlerin gelmemesi için yol boyunca suladık. Rüzgarın da etkisiyle alevler büyüdü, ormana yayıldı. Sonrasında hayvanlarımızı kurtarmaya gittik. Bazı arkadaşlarımızın hayvanları ve ahırları yandı. Bütün araziler yandı. İnsanların çok zararları oluştu. Eğer rüzgar ormana değil, köye doğru esseydi, köy komple yanmıştı."
Yangının ilk çıkışında olay yerinde olduğunu belirten Damyeri köyünden Selma Durmaz felakete dönüşe yangını şöyle anlattı; “Yangının ilk çıktığı anlara birebir şahit olanlardanım, olay yerindeydim. Yangın anında köyümüzde sular yoktu. Köyümüz su konusunda sıkıntı yaşıyor. Hemen yangına kova kova su ile müdahale etmeye çalıştık. Köylüler, akrabalarımız yangının evimize sıçramaması için yardımcı oldu. Hepimiz köyümüzü kurtarmanın derdine düştük. Herkes panik halindeydi. Rüzgarın etkisiyle yangın büyüdü. Görenler yangının direğin olduğu noktadan çıktığını söylediler. Bağırarak bize haber verdiler. Gerçekten canımız çok yanıyor. Bir Çanakkaleli olarak bu topraklarda büyüdüm, ciğerim yandı. Alevleri söndürürken sanki o alevle birlikte ben de yandım"
 
YANGIN İHMALLERİ KONUŞULUYOR ÇEVRECİ AYTEKİN ER OLAY GÖZLEMLERİNİ ANLATTI
Yıllarca arkadaşları ile yangının çıktığı köylerde yürüyüş yapan çevreci Aytekin Er, yangının ardından bölgede yaptığı incelemeleri şöyle anlattı; “Yangının üçüncü günü Kayadere'ye giderek dostlarımızın durumunu yüz yüze konuşup öğrenmek istedim keşke gitmez olaydım, senede iki veya üç kez yürüyüş rotamız olan Kayadere köyüne yangın nasıl ulaştı diye Mazılı yani eski yerleşim yeri yönündeki köy çıkışındaki son hayvan damlarına gittim ve gördüklerim içimi acıttı, mağdur köylüm yanan damından geriye kalanları toparlamaya çalışıyordu, selam verip dertleştik keşke dertleşmeseydik. Dam içindeki 80 balya saman kurtarılamayan tavuklar, traktör römorku, bal süzme makinası ve daha niceleri  gözlerinin önünde yanıp kül oluyor. Ha bu ara şu tankeri de köyde yardım istediğini ve emir bekliyoruz kendi başımıza müdahale edemeyiz denmiş. Şükür koyun ve keçilerini kurtarabilmiş, yangının Mazılı dan doğru kulenin sağından ve solundan dağ yamacından geldiğini ve köylerine gelene kadar karadan ve havadan hiç bir müdahale edildiğini görmediğini söylüyor. Jandarmanın kendisini ve diğer köylüleri köyü boşaltmaları çağrısını dinlemeyerek kendi imkanları ile yangına kürek ve evdeki hortumlar ile mücadele ettiklerini gelen iki tankerin hiç bir şekilde kendilerine destek vermedikleri o kızgınlık ile anlattıkça benim sinirlerim bozuldu. Hasar için gelindi mi diye sordum ‘evet sizin önünüzden geldiler yazıp çizip aşağıdaki dama gittiler’ dedi, bende bunun üzerine yanından ayrılıp dama doğru giderken eski taş ocağı yerinde bir ağacın altından dumanlar yükseldiğini görünce üstten uçan helikopterlerin orayı es geçtiklerini görünce 112’yi arayıp bir tanker isteyeyim dedim ancak telefon çekmedi bende bunun üzerine tam oradan ayrılırken hasar tespiti ekiplerini gördüm ve bağırmama rağmen yanımdan geçip gittiler. Ben son dama indim ve oradaki manzara korkunçtu. Devasa dere ve karşıda yangın gözetleme kulesi sağlı sollu alevler aşağı inmiş dereyi geçip 200 metrelik kayalıkların üzerinden Atikhisar kalesine köyün her iki yakasından ulaşmış.
Ancak köy içerisinde jandarmanın köyü boşaltın çağrısı karşılıksız kalıp kimse köyünü terk etmiyor ve orada bulunan tankerlerin yardım çağrılarına aynı bahaneler ile su desteği vermemeleri düşündürücü. Yakın aile tanıdığım köylüler ellerinde kürek ve su hortumları ile evlerinin bahçesine düşen kozalaklara anında müdahale ederek köyde zayiatın olmasını önlemişler. Peki şimdi soruyorum; o köylüler boşaltma çağrısına uyup köyü boşaltsaydılar o köy bugün yerinde olabiliriydi maalesef hayır, konuştuğum köylülerin hemen hepsi destek vermek için bir emir bekliyorlardı’diyorlar. Böyle zamanlarda tankerin su dolu olacak ve sen emir bekliyeceksin bu olmaz olmamalıydı. Yangın rüzgarın etkisi ve müdahalenin gecikmesi ile alevler Atikhisar mahallesi ve Kayadere köyünden doğu ve batı yününden baraja inip 400 metrelik baraj mesafesini karşı ki Belen köyü vadisinden yüksek tepeye ulaşıp Ulupınar, Yağcılar, Sarıcaeli, Aşağıokçular ve Kalabakliya yönelmiştir. Bu yolculuk 15 km ve 5 saatte oluşmuştur. Rrüzgarın hızı 60 km civarı ve artık mücadelenin çok zor olacağı ortaya çıkmıştır.  Medyada yayınlanan yangının başlangıcı elektrik direğinden ufacık bir kıvılcım düşmesi sonucu oluştuğu söyleniyor ve görüntüler paylaşıldı, işte burada önemli olan ilk müdahalenin etkin yapılmasıydı,
O Mazılı denen eski yerleşimde su sorunu var yani çeşmeler var ancak kurumuş, su yok fakat kürekler ile o görüntüdeki 5-6 kişi ilk mücadeleyi yapmak yerine elleri bellerinde sadece yangının büyümesini çaresizce seyrediyorlar. O yangının karşı yakasında bulunan yani Kayadere'ye 3 km uzak olan kulede görevli olsaydı ve telsiz ile ilk etapta hava desteği istense idi bu kaos yaşanmazdı. Bu konuda ilgili bakanlıklar bir an önce yangın gözetleme kulelerini aktif hale getirip, köyleri de yangına ilk müdahaleyi yapacak donanım ve eğitime kavuşturmak gerek. Diğer bir önlem de tüm şişelere yüksek depozito uygulaması getirilmeli ormanlarımız şişe ve kutu dolu.
 Miğdemi bulandıran konuyu sonraya bırakıyorum, ancak ip ucu vereyim bir muhtar ve meclis üyesinin su tankeri ve iş makinasını kendi imkanları için kullanmış köylü dertli ve kızgın bilsinler.”
 
İDDEF EKİPLERİ ÇANAKKALE ORMAN YANGININDA GÖREV ALDI
 İDDEF, Çanakkale’de Salı günü öğle saatlerinde başlayan orman yangınına karadan müdahale eden ekiplere ve yangın etkilenen vatandaşlar için canla başla çalıştı. İDDEF ekipleri ayrıca Balıklıçeşme OSB bölgesinde çıkan yangına müdahale eden ekiplere de ikramda bulunarak destek verdi.
 
İnsana Değer Veren Dernekler Federasyonu (İDDEF) Türkiye’de meydana gelen sel, deprem ve yangın gibi afetlerde her zaman ülkesinin, görevlilerin ve vatandaşların yanında olmaya devam ederken, son yaşanan Çanakkale orman yangınında da 8 kişilik ekibiyle çalışmalara katıldı.
 
Çanakkale’de 22 Ağustos Salı günü öğle saatlerinde başlayan orman yangınına müdahale çalışmaları aralıksız sürüp Perşembe sabah saatlerinde kontrol altına alınırken, yangının ilk saatlerinde yangın bölgesine ulaşan İDDEF Çanakkale Temsilciliği, söndürme çalışması yapan ekiplere destek oldu. Akabinde bölgeye intikal eden Genel Merkez ekipleri, Kocaeli ve Balıkesir Temsilciliği görevlileri orman yangını bölgelerinde çalışma yürüten ekiplere ve mağdur olan vatandaşlara gıda yardımında bulundu.
 
AFAD koordinasyonunda çalışmalarını gerçekleştiren İDDEF, ilk olarak yangının çıkış noktası olan Damyeri bölgesindeki ekiplere yardım ulaştırdı. Ardından Kalabaklı, Yağcılar, Uluçayır, Belen ve Aşağıokçular köylerinde çalışmalara katılan İDDEF ekipleri, sabah saatlerinde sandviç, meyve suyu, kek ve su ikramında bulunurken, ilerleyen saatlerde ise döner ve ayran ikramında bulundu. Mobil ekibiyle yangından etkilenen tüm köylerle beraber arazöz ve iş makinalarının görev yaptığı yerlere ulaşan İDDEF, başta su ihtiyacı olmak üzere gıda desteğinde bulundu.
 
İDDEF’ten yapılan açıklamada, “Şehitler diyarı Çanakkale’de meydana gelen orman yangını hepimizi derinden üzerken, ilk saatlerden itibaren bölgeye intikal eden ekiplerimiz canla başla çalışarak temel ihtiyaç malzemelerini, cansiperane çalışan görevlilere ve vatandaşlarımıza ulaştırdı. Gece gündüz demeden çalışmalara katılan ekiplerimiz 48 saat süren yangının yaralarını sarmak için elinden geleni yaptı. Başta su olmak üzere, sandviç, döner, ayran, meyve suyu ve kek ikramında bulunan ekiplerimiz yangının söndürüldüğü saatlarde Biga’da meydana gelen yangın bölgesine intikal ederek ekiplere döner, ayran ve su ikramında bulundu. Yangın bölgesindeki keiplerimiz, yangından 2 bin 650 hektarı ormanlık, 1430 hektarı tarım alanı olmak üzere 4 bin 80 hektarın etkilendiğini, 7 evin hasar gördüğünü, 29 ahır, ağıl ve benzeri yapı, bazı sebze-meyve bahçeleri hasar aldığını yetkilerden öğrendi. Özellikle Kayadere, Damyeri, Yağcılar, Ulupınar, Belen, Kalabaklı, Aşağıokçular, Kızılcaören ve Taşlıtarla köylerinde yangından etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Rabbim ülkemizi afetlerden korusun” ifadelerine yer verildi.
 
Mine Yel