Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mühendislik Fakültesi Dekanı, Deprem Araştırma Uygulama ve Araştırma Merkezi  (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Tolga Bekler, deprem olsa da olmasa da binaların belli bir hareket tarzına göre inşa edilmiş olması gerektiğini belirterek, “Üniversiteden 4 sene okuyup mezun olmakla iş bitmiyor.  Mutlaka en az 1 sene yetkin mühendis olabilme şartlarını yerine getirilmesi gerekiyor, bununla ilgili mevzuatın olması gerekiyor.” dedi. Prof. Dr. Bekler, ayrıca belediyelerde 3 mühendislik branşının çalışması gerektiğini vurguladı.
 
Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler, büyük yıkımlara neden oldu. Son açıklanan rakamlara göre 45 bin civarında kişinin hayatını kaybettiği deprem sonrası yeni depremler de meydana geldi. Yaşanan bu depremlerin ardından alınması gereken önlemler gündeme geldi. Prof. Dr. Tolga Bekler, vatandaşların bina seçiminde estetik görünümden çok sağlamlığına dikkat etmeleri gerektiğini söyleyerek, tüm belediyelerin jeofizik, jeoloji, inşaat mühendislerini bünyesinde çalıştırılmasının önemine vurgu yaptı.
Depremlerin büyüklüğünün yanı sıra çok geniş bir alanda meydana geldiğini dile getiren Prof. Dr. Tolga Bekler, Ağırlıklı olarak da aynı Kuzey Anadolu Fay Zonu gibi Doğu Anadolu Fay Zonu’nun farklı segmentleri diye tabir ettiğimiz  kırık bölgelerinde depremlerin hali hazırda devam ediyor olması bu bölgeye yoğunlaşmamızı, deprem kavramının hem toplumsal, ekonomik boyutlarıyla hem de gelecek nesillerde ne gibi önlemleri almamız gerektiğini gösterdi. Doğu Anadolu Fay Zonu çok büyük bir bölgeye hakim. Farkı tektonik sebepler fay zonunun hareket etmesine sebep oluyor. Kayaç gerilmelerinin mukavemetini yitirmesi sonucunda çok ciddi bir sürtünme enerjisi ve buna bağlı olarak da farklı fiziksel özelliklerden kaynaklanması nedeniyle bu depremleri yaşadık. Arkasından artçı depremler gelmeye başladı, gelmeye de devam edecek. Belli bir azalım payıyla beraber artçı depremlerin en az 3-4 yıl sürmesini bekliyoruz. Ama asıl deprem kadar büyüklükte değil. Çünkü çok büyük bir fayın ve fayların kırılması söz konusu oldu. Teorik olarak da, sahada da işin, tektonik kısmında da görüyoruz ki; fayın özellikle Kuzeydoğu ucunda ve Güneybatı ucunda bu gerilmeler toplanmaya başladı. Bunun da etkisini Hatay’da artçı şoklarda ya da müstakil depremlerle gördük. En son 6.4 büyüklüğünde yine ayrı bir deprem oldu. Bu yapı unsurlarının da bölgedeki hassasiyetin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Benzer hassasiyeti 2011 yılında Van depreminde yaşadık. Önce bir ana şok, arkasından gelen ‘after şok’, takip eden benzer büyüklükte değil ama yine yıkım özelliğine sahip bir deprem yaşadık. Hatay’da da benzer durum yaşandı. Artık oturulamaz durumdaki orta hasarlı yapı bile ağır hasar alarak ya da çökerek vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmesine neden oldu. ” diye konuştu.
 
‘MALATYA, ELAZIĞ, BİNGÖL DEPREM GÖRME İHTİMALİMİZ OLDUKÇA FAZLA’
Anadolu topraklarının çok büyük bir kısmı fayların kontrolü altında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tolga Bekler, “Doğu Anadolu Fay Zonu üzerinde farklı parçalardaki farklı geometrilerde ama hemen hemen aynı karakterde, yani baskın olan sol yanal faylanma özelliğini pek yitirmeden, kimi zaman ters faylanma dediğimiz blokların birbirinin üzerine bindiği, saha gözlemleri de bunu doğrular nitelikte, burada kırılan ya da kırılacak olan tüm faylar aşağı yukarı benzer karakterde. Benzer enerjileri nispeten birbirlerine göre artan ya da azalan şekilde gösteriyor.  Hatay’daki depremlerde böyle. Muhtemelen bundan sonra olabilecek, olma potansiyeli yüksek gördüğümüz, bunu da sismolojik ve geoteknik çalışmalar neticesinde göreceğiz. Doğu Anadolu Fay Zonu’nun her iki ucunda Malatya, Elazığ, Bingöl deprem görme ihtimalimiz oldukça fazla. Çünkü bu bölge ilk defa deprem üreten bir yer değil, 100 yıllardır deprem üretiyor ve üretmeye de devam edecek.” diye konuştu.
 
“3 MÜHENDİSLİK BRANŞININ BELEDİYELERDE ÇALIŞTIRILMASI LAZIM”
Depremi üreten fayın görevini yaptığını söyleyen Prof. Dr. Tolga Bekler, “Deprem olsa da olmasa da binalar belli bir hareket tarzına göre inşa edilmiş olmasını bekleriz.  Binaların seçiminde vatandaşlara düşen bir takım görevler de var. Binaların estetik tarafına değil, oturmaya müsait olup olmadığıyla alakalı devletin ya da ilgili kurumların imzasının, onayının olduğu raporlar dikkat etmeleri gerekiyor.  Vatandaşlar binanın durumundan teknik olarak anlayamayabilirler. Burada çok önemli bir görev, bu binaya ruhsat veren kurumlarda, binanı teknik kontrolünü yapan kurumların altına imza atarak, gerekiyorsa sigorta anlaşması yaparak geleceği yönelik garanti davranması gerekiyor. Bunları yapabilmenin en önemli şartı bilime, bilimin sonuçlarına, sürdürülebilir hale getirilmesine katkıda bulunmamız gerekir. Mutlaka belediyelerde, kamu, kurum ve kuruluşlarda deprem konusuyla alakalı mutlaka mühendis olması gerekiyor. Bunu yıllardır söylüyoruz.  Üniversiteden 4 sene okuyup mezun olmakla iş bitmiyor.  Mutlaka en az 1 sene yetkin mühendis olabilme şartlarını yerine getirilmesi gerekiyor, bununla ilgili mevzuatın olması gerekiyor. Özellikle 3 mühendislik branşının tüm belediyelerde çalıştırılıyor olması lazım. Bunlar jeofizik, jeoloji, inşaat mühendisleri. Bu 3 mühendis olmazsa olmaz. En küçük belediyeden en büyük belediyeye kadar bu 3 mühendisle çalışması gerekiyor” dedi.
 
Mine Yel