Gölcük; ‘’Müzenin adı Troya Müzesi olmasına rağmen içindeki koleksiyon Troya ile sınırlı değildir. Assos’tan, Pario’dan , Çanakkale seramiklerinden, şehitlerimizin mezar taşına kadar geniş bir koleksiyonu barındıran bir müzedir.’’dedi.
Troya Müzesi 2018 yılı 10 Ekim’de ilk defa kapılarını ziyarete açtı. Açıldıktan kısa bir süre sonra ise dünyada ve ülkede etkili olan müze büyük beğeni topladı. Hem de Türk müzeciliğinde ayrı bir yer sahibi oldu. Ayrıca Troya Müzesi, Times dergisinde dünyada mutlaka görülmesi gereken 100 Muhteşem Yer listesine girdi! Troya Müzesi çok dikkat çekmiş ve aynı yıl Avrupa Yılın Müzesi ödülüne aday gösterilmiştir. Daha sonra 2020 yılında Avrupa Yılın Müzesi Özel Takdir ödülünü aldı. Troya Müzesi 2020 ve 2021 yıllarında Avrupa Müze Akademisi ödülünü aldı. 2021 yılında ise Homeros Bilim Kültür Sanat ödülünü aldı ve yılın en başarılı müzesi seçildi. Ödüllere doymayan Troya Müzesi hem dünyada hem Türkiye’de popüler mekanlardan birisi haline geldi.
Programda konuşan Müzenin geçtiğimiz dönemde neler yaptığına dair konuşan, Gölcük, “Müzelerin kapandığı gün bizim için tam bir kabustu çünkü çok genç bir müzeyiz kapanacağız ve kapandıktan sonra insanları tekrar buraya davet edebilmek güçtü. Daha sesimizi bulamadık, rengimizi bulamadık, kimliğimizi bulamadık. İstanbul’da arkeoloji müzesi kapanır 150 yıl orda durur eski kitleyi kazanır ama Troya Müzesi’nde o durum söz konusu değil. Dolayısıyla biz pandemi döneminde kriz iletişimi yürütmeye başladık bakanlıktan yazı geldi tüm müze ve ören yerleri kapanıyordu. Biz kapanmadık yeni bir kapı açtık” mottosunu kaleme aldığını söyledi. “Bu zor dönemde ziyaretçilerimize dayanışmaya çağırdık müze olarak sorumluluklarımızın bilincinde olduğumuzdan bahsettik. Türkiye’de sosyal medya canlı yayınlarına başlayan sadece ilk müze değil tüm sektörler arasında da ilk kurum olduk.” dedi.
Çanakakle müzesi geçmişi hakkında konuşan;‘’Çanakkale’de Çanakkale Müze şubesi ilk kez 1911 senesinde kuruldu ve çok prematif bir başlangıcı olan şube mekanı belli, hademesi belli, koleksiyonu belli olan bir müzeye ihtiyaç duyulmuştur. Buna ihtiyaç duyulmasına sebep olan en önemli şey Troya Antik Kent’tir. 1911 yılı müzecilik bakımından karanlık bir çağa sahiptir. Çünkü Çanakkale Savaşı öncesinde Balkan Savaşları, Mürefte depremi gibi çok yıkıcı ve hafızalarda kötü etki bırakan süreçler olduğundan yaşantı kesintiye uğramış ve 1932 yılına kadar müzecilikte yol alamamıştır. 1932 yılından sonra yeni bir başlangıç yapılmıştır. 1915 yılında dönemin valisinin girişimiyle beraber küçük bir müze girişimi yapılmıştır burada amaç yabancıların ilgisini çekebilmek oldu. Bu nedenle buraya bir alt yapı çalışması başlandı.’’diye ekledi.
‘’İlk kez 2011 yılında Troya Müzesi Projesi Mimari Yarışması yapılmıştır. Gölcük, Troya Müzesi için “Dünyada çalınmış bir mirasımız var. Bu bina eser geri iadesi konusunda bir mesaj niteliğinde yapılmıştır.1873’te bulunan ve onun hatayla adlandırıldığı hazine grubunu o sırada bir eski eser kanunu varken ve o eski eser kanunu tarihi eserlerin yurt dışına çıkarılmayacağını söylemesine rağmen yurt dışına kaçırıldı. Troya'ya Schliemann’ın 150 yıl önce verdiği zarar giderilmeye çalışılıyor’’diye devam etti.
‘’Troya Antik Kenti'ndeki kazı çalışmaları tarihe ışık tutuyor’’
Müzenin eserlerinin çıkış hikayesini anlatan Gölcük; ‘’Çanakkale'nin merkeze bağlı Tevfikiye köyü sınırlarında bulunan ve 5 bin 500 yıllık geçmişe sahip Troya Antik Kenti'nde, 150 yıl önce kazı yapan Heinrich Schliemann'ın verdiği tahribatlar günümüzde giderilmeye çalışılıyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) Dünya Kültür Mirası Listesi'nde bulunan, açık hava müzesi niteliğindeki Troya Antik Kenti'ndeki kazı çalışmaları tarihe ışık tutuyor. Schliemann için kazıya nereden başlaması gerektiğine karar vermek zor olmamıştı. Zira kendine kılavuz edindiği Yunan mitinde, Miken Kralı Agamemnon önderliğindeki Yunanların Truva Savaşı öncesi Aulis’ta (günümüzde bu şekilde adlandırılmayan Yunanistan’ın doğu kıyısındaki bir bölge) toplandığı belirtilmekteydi. Bundan yola çıkarak Schliemann, Troya Hazinesi’nin, Aulis adlı liman kentinde yer aldığı çıkarımına varır. Schliemann, bölgede çeşitli yerleri kazdıktan sonra, rotayı Çanakkale Boğazı (Hellespontus) taraflarına çevirir ve “Hisarlık” bölgesine gelir. İçgüdülerinin yanıltması yüzünden zaman kaybettiğini hisseden Heinrich, Hisarlık’a vardığında bir an önce kazı çalışmalarına başlamak istiyordu. Ne Osmanlı hükümetinden ne de arazi sahibinden gelecek izni beklemiş, doğruca işe girişmiştir. Efsanevi kentin kalıntılarının yerin en alt tabakasında bulunduğuna inanmaktaydı. Bu sebeple, yanındaki işçilere ellerinden geldiğince süratli bir şekilde yukarı tabakaların içinden geçmeleri komutunu vermiştir. Lakin, Schliemann’ın bu üstünkörü metodu, yerin her katmanının titizlikle incelendiği modern arkeoloji ile taban tabana zıttır. Heinrich’in bu trajikomik eylemi, “düzenbaz arkeolog” iddialarını güçlendirmektedir.’’dedi.
Müzede Troya eserleri dışında bir çok eser bulunduğunuda ifade eden Gölcük; ‘’Müzenin adı Troya Müzesi olmasına rağmen içindeki koleksiyon Troya ile sınırlı değildir. Assos’tan, Pario’dan , Çanakkale seramiklerinden, şehitlerimizin mezar taşına kadar geniş bir koleksiyonu barındıran bir müzedir. Müzede ilk eser Çanakkale’deki ilk kadın tasviridir. Son eseri ise 18 Mart günü şehit olan zabıt nameleri Hüseyinoğlu haliminin mezar taşıdır. Müzenin en eşsiz eseri olan Poliksel Lahdi; kurban edilmek üzere olan kız Poliksan ve onu kurban eden Yunanlı kahraman Akhilleus ‘u anlatan eser 2500 yıllık olup 1994 yılında bir kazı ile ortaya çıkmıştır. Anadolu’nun sesi olan Troya Müzesi her geçen gün önemini ve ilgisini arttırmaya devam ediyor ve etmeye devam edecektir çünkü bu bizim öykümüzdür. ‘’ diye ekledi.
Bünyamin Nami Tonka