Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Duran 2022 yılın Turizmi ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Duran; ‘’ Turist sayıları bakımından yüksek bir noktada tamamlamış gibi gözükmekle birlikte, gelirler bakımından aynı başarıyı yakalamış gibi gözükmemektedir. Zira 2021 yılında turist başı ortalama harcama 1000 doların üzerinde iken bu rakam, 2022 yılında 800 dolarlara gerilemiştir’’dedi.
 
 
2022 yılı Pandemi ardından Turizm gelişmeleri açısından nasıl gerçekleşti? Sizin yıl sonu değerlendirmeniz nasıl oldu?
 
Bildiğiniz üzere 2021 yılı turizm açısından hayli zorlu geçti. Bu süreç hem sektör, hem de sektöre yön veren kamu başta olmak üzere diğer tüm paydaşlara, ağır bir yük ve sorumluluğu ve aynı zamanda 2022 ye yönelik yeni umutları miras bıraktı. Sektörün pandeminin ortaya çıkardığı travmayı atlatması kolay olmadı. Tüm bu sorunlara karşın yaşanılan süreç ülkemiz turizm sektörünün ayakta kalabilmesi açısından önemli bir sınav vermesini sağladı. Ülkemiz turizm açısından bu sınavı tam başarıyla olmasa da geçti diyebiliriz. Bunun iki ana sebebi olduğunu düşünüyorum. Birincisi her ne olursa olsun insanoğlunun sosyalpsikolojik, sosyokültürel ve sosyoekonomik ihtiyaçları ve bunları gidermeye dönük temelinde tüketimin ve deneyimsel hazzın yattığı turizm davranışıdır. İkinci sebep ise ülkemizin bulunduğu coğrafyanın tüm çevre boyutlarıyla sektörü değişik dönemlerde, değişik pek çok krize maruz bırakması ve bundan dolayı turizm sektörünün tam olmasa da benzer krizlere hazırlıklı ve dayanıklı bir sektör haline gelmiş olması diyebiliriz. Bunların bir sonucu olarak turizm sektörü 2022 yılını gelen turist sayıları bakımından yüksek bir noktada tamamlamış gibi gözükmekle birlikte, gelirler bakımından aynı başarıyı yakalamış gibi gözükmemektedir. Zira 2021 yılında turist başı ortalama harcama 1000 doların üzerinde iken bu rakam, 2022 yılında 800 dolarlara gerilemiştir.
 
Bu rakamları birkaç şekilde yorumlamak mümkündür. Birincisi ülkemizde yaşanan ekonomik sorunların yabancı turistin alım gücünü arttırmasıdır. Dolayısıyla bir yabancı turist çok daha az para harcayarak çok daha fazla ürün ve hizmete ulaşabilmiştir. İkincisi bu duruma bağlı olarak artan nicelikle birlikte daha az nitelikli turistin (buradaki nitelik hem özel ilgiye dayalı/amaçlı hem de bu kapsamda yüksek harcama yapma potansiyeli olan turisttir) ülkemizi tercih etmesidir. Üçüncüsü ise bu gelişmeler çerçevesinde sektörün geçmiş yıllarda yaşadığı travma ve sektöre yön veren tüm paydaşlar bağlamında, nitelikli ve katma değeri yüksek ürün ve hizmet bandı oluşturmada sorunların ortaya çıkmasıdır diyebiliriz. Tüm bu gelişmeler, nicelik açısından olumlu fakat sürdürülebilirlik ve bunun bir sonucu olarak tüm süreçlerde yüksek oranda nitelik açısından olumsuz bir dönemi işaret etmektedir. Bunu aşmak biraz da sektöre yöne veren paydaşlar arasında dengeye bağlıdır kanaatimce. Özellikle günümüzde bu dengenin koruyucu, teşvik edici ve denetleyici rolüyle kamudan sektöre doğru bozulduğunu belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Tüm sektörlere yön verici icra makamlarında paydaşlara ilişkin denge bozulduğu zaman dengenin yönü çerçevesinde sorunlar, bozulmalar ve istikrasızlıklar ortaya çıkabilmektedir. Günümüzde bunun üzülerek turizm sektörü açısından bozulduğunu belirmek durumundayım.
 
Marmara Bölgesinde tatil sezonu da özellikle Akdeniz bölgesindeki gibi geniş bir yere yayıldı. Ekim ayı sonuna kadar geldi. Hatta Kasım ayında günlük gelişler arttı. Bunu siz neye bağlıyorsunuz?
 
Yine bu durumu iki sebebe bağlamak mümkündür. Öncelikle içinde bulunduğumuz Çanakkale özeline ek olarak tüm Marmara açısından 2022 yılı için etkin bir tanıtım faaliyeti yürütüldüğünü ve sektörün de en az kamu kadar tanıtımda etkin rol oynadığını belirtmek isterim. Tabii Çanakkale açısından bakarsak paydaş işbirliğinin en etkin yürütüldüğü ve pek çok yönüyle Çanakkale’nin önemli bir turistik çekim merkezi haline gelmesi için çaba sarf edildiği bir dönem yaşadık. Başta Sayın Valimizin önderliğinde bu konuda yapılan tüm çalışmalarda, sektöre yön veren ve etkileyen ve aynı zamanda sektörel faaliyetlerden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen tüm paydaşların katılımına özen gösterildiğini rahatlıkla belirtmek mümkün.  Uzun dönemde bu çalışmaların Çanakkale turizmi açısından elzem ve çok faydalı olacağını düşünüyorum. Elzem çünkü ortadan kalkan ulaşım problemi, daha ulaşılabilir hale gelen Çanakkale’yi turizm açısından önemli fırsatlarla karşılaştırdığı gibi önemli tehditlerle de yüzleştirmektedir. Fırsat,  malum olduğu üzere Çanakkale’nin giderek artan popülaritesi ve çok yönlü turistik cazibesinin artık daha fazla turisti kentimize çekmesidir. Tehdit ise koruma, sürdürülebilir kılma, geliştirme ve yereli önceleyen nitelikli ürün ve hizmet bandı yaratma felsefesi olmadan, niteliksiz turistlerin yarattığı yüksek rakamlara ulaşan ve maalesef tüm turizm kaynaklarını yağmalamaya dayalı, alt ve üst yapıyı bitiren bir turizm girdabına düşme ve turizm çöplüğü olma riskidir. Mevcut çalışmalar önümüzdeki dönemlerde de geliştirilir ve sürdürülebilir kılınırsa (ki buna inancım yüksek) Çanakkale turizmi açısından tehditten ziyade fırsatların, gelecek yıllarda karşımıza çıkacağını düşünüyorum. Diğer sebep ise maalesef yaşadığımız ekonomik sorunlar ve kur probleminden dolayı komşularımız için alışveriş cenneti haline gelmiş olmamızdır. Bu durum sadece Marmara için değil, Doğu Anadolu bölgemizin Gürcistan sınırına yakın illeri için de geçerlidir diyebiliriz. Bu kitleleri, amaçlı ve özel ilgiye dayalı turizm faaliyetlerinden çok, ucuz alışveriş ve kısa eğlenceler ilgilendirmektedir. Bunun yanında Bölgenin ve ülkenin lokomotif kenti İstanbul başta olmak üzere sağlık turizmi faaliyetlerinin de önemli bir artış kalemi olduğunu belirtmek mümkün. Bu kapsamda medikal turizm amaçlı yoğun seyahatler de gerçekleşmekte. Çanakkale olarak sağlık turizminde de iyi bir potansiyel yaratmamız gerektiğini düşünüyorum. Henüz bu yolun başında sayılırız.
 
Türkiye turzimde geçtiğimiz seneye göre daha çok misafir ağırladı, ama döviz etkisi ile TL değer kaybı ile  gelirleri hak ettiği ölçüde arttığı tam anlamıyla söylenemez. Bu da Avrupada ve gelişmiş ülkelerde herşey dahil tatillerin 1 haftasının 350-400 Dolara satılmasına sebep oldu. Bu uzun vadede turizm için sürdürülebilir mi?
 
Tabii ki değil. Maalesef bu tür turizm kampanyalarına Avrupa’da canlı olarak şahit oldum. Temel mesele turist niceliğini arttırmak olmamalıdır. Bu alt ve üst yapının aşırı yıpranmasına ve turizm kaynaklarının sürdürülebilirlikten uzak bir şekilde tarumar edilmesine yol açar. Aksine temel mesele nicelikle birlikte çok boyutlu olarak niteliği arttırmak olmalıdır. Buradaki nitelik hem turizm faaliyeti için gelen turisti hem de turizme sunulan ürün ve hizmeti kapsar. Bölge’de ekonomik ve tarımsal gelişim ile turizm aynı anda genişleyebilir mi? Bu konuda öneriniz nedir?  Kesinlikle genişleyebilir ve öyle de olmalıdır. Zira turizmin sürdürülebilir bir perspektifte gelişimi demek aynı zamanda kaynak sağlayan diğer sektörlerin de gelişmesi demektir ki tarım bunların en önünde gelmektedir. Turizm amaçlı faaliyetlerin pek çoğu (kısal turizm, çiftlik turizmi, tatuta, gastronomi… vb ) tarımsal faaliyetleri olumlu/olumsuz yoğun bir şekilde etkilemekte ve bunlardan etkilenmektedir. Fransa örneği bu anlamda çok başarılı bir örnektir. Ülkemizin de ve özelde Çanakkale’nin de (ki 2023 turizm stratejisinde burası tarım/zeytin ve turizm koridorudur)bu başarılı örnekten hareket ederek tarım ve turizm gelişimini birlikte ele alması elzemdir.
 
Sizce ülkemiz ve kentimiz 2023 yılında Turizm anlamında hak ettiğini bulabilecek mi?
 
Açıkçası bu sorunun cevabı pek olumlu olmamakla birlikte net de gözükmemektedir. Öncelikle turizme yön veren bakanlı başta olmak üzere tüm kurumlarda sektörel gelişimin yanında koruma/denetleme ve teşvik dengesini gözetecek bir yönetsel paydaş dengesinin sağlanması elzemdir. Bunun olmadığı yerde dengenin ağır bastığı unsur hangi yönde ise oraya dönük bir bozulmadan kaçmak mümkün görünmemektedir. Uzungöl, Göreme milli parkı, Ayder yaylası örnekleri bunun yakın zamandaki olumsuz örnekleridir diyebilirim. Dolayısıyla bu dengenin sağlandığı bir turizm gelişimi salt niceliği değil nicelikle birlikte artan niteliği de yanında getirecektir. İşte o zaman Türkiye turizmi hak ettiği yeri alır demek mümkündür. Bir akademisyen olarak açık yüreklilikle belirtmek isterim Türkiye turizminin hak ettiği yer hem turist sayısı hem de gelirler bağlamında dünyada ilk üçtür. Çanakkale’nin ise özelde her sene daha iyiye gideceğini düşünüyorum. Tabii burada temel kriter günümüzde adımları atılmış olan yüksek paydaş işbirliğinin daha da geliştirilmesi ve niteliğin daima ön planda tutulmasıdır. Ben bu kapsamda 2023 yılında tam olmasa bile takip eden dönemlerde Çanakkale’nin yüksek geceleme sayısına ulaşan nihai bir turistik destinasyon olmaya başlayacağını düşünüyorum.
 
 
İbrahim Akın Kazancı