Yargıtay, banka hesabındaki parası bilgisi dışında çekilen kişinin aksi bir durum kanıtlanmadığı sürece bankanın sorumlu olacağını ifade ederek “Banka, hesap sahibinin parasını korumakla yükümlü” kararı verdi. Karar hakkında özel değerlendirmeler yapan Avukat İkbal Aytaç; ‘’ Bankalar, yeterli ve gerekli tedbirleri almamasından, eksiklikler ve sistem hatalarından doğacak zararlardan sorumlu olacaktır.  Bunun sebebi de müşterilerin hesap güvenliğini bankanın sağlamak zorunda olmasından kaynaklanmaktadır.’’ dedi.
 
Yüksek mahkeme Yargıtay, banka hesabındaki parası bilgisi dışında çekilen kişinin aksi bir durum kanıtlanmadığı sürece bankanın sorumlu olacağını ifade ederek “Banka, hesap sahibinin parasını korumakla yükümlü” kararı verdi. ‘’Bankalar, Yeterli ve gerekli tedbirleri almamasından, eksiklikler ve sistem hatalarından doğacak zararlardan sorumlu olacaktır’’ diyen Avukat İkbal Aytaç verilen Yargıtay kararı ile özel değerlendirmelerini gazetemize verdi.
 
Avukat Ikbal Aytaç; ‘’Gelişen teknoloji ile birlikte bilişim ürünlerine yönelik talepler de aynı oranda ivme kazanmıştır. Özellikle gündelik hayatta birçok işlemin kolay bir şekilde dijital araçlarla yapılıyor olabilmesi bu alanda ki kullanım oranını da arttırmıştır. Fatura işlemlerinden banka işlemlerine kadar tüm işlemlerin yer, zaman ve mekan farkı olmadan, istenilen zamanda yapılabilmesi dijital araçları daha da cazip hale getirmiştir. Teknolojinin hayatımıza katmış olduğu bu değerli, kolaylaştırıcı olumlu gelişmelerin yanında birtakım olumsuz durumları da beraberinde getirmiştir. Gelişen teknoloji bilişimde ne kadar gelişmeye yol açmışsa da bununla birlikte bilişim suçlarına, dolandırıcılık yöntemlerinde de yeni gelişmelerin oluşmasına sebebiyet vermiştir. ‘’dedi.
 
Aytaç; ‘’Bazı kişiler tarafından, sistem kaynaklı boşluklardan yararlanarak ya da  internet ve telefon yoluyla hileli davranışlarda bulunarak insanları ikna ve kandırma yöntemleri gibi kişileri yanıltabilecek düzeydeki yöntemlerle haksız kazanç elde etmeye yönelik birtakım eylemler vuku bulmaktadır. Özellikle banka kullanımına yönelik arz ve talebin artması aynı düzeyde mobil bankacılık, internet bankacılığı ve telefon bankacılığında kullanımın artması ile birlikte bu durum ayrı bir boyuta gelmiştir. Son zamanlarla telefon ve internet yoluyla yapılan dolandırıcılıkların hız kesmeden artması bu suçun artmasına ve doğal olarak mağdurlarının çoğalmasına neden olmuştur. Suçun failinin  kendisini telefonda bankacı olarak tanıtması, kimi zaman banka numaralarına benzer numaralardan aramalar yapılması, mağdurun bankada bulunan hesap bilgileri ile parasına ulaşması ve kendisinin bankacı olduğuna ve işlem yapılması gerektiğine mağduru ikna etmesi şeklinde işlemlerle dolandırıcılık işlemleri gerçekleştirilmektedir. Yine kişilerin kendilerini hakim, savcı, polis gibi farklı sıfatlarla tanıtması yada mağdurların bilgisi olmadan hesaplarından para aktarması gibi işlemlerin yapılması gibi durumlarda söz konusudur.’’ diye ekledi.
 
 
Suçun ayrıntılı şekliyle kanundaki halinden bahseden Avukat İkbal Aytaç; ‘’Türk Ceza Kanunun 157. Maddesinde dolandırıcılık suçunun basit hali şu şekilde düzenlenmiştir;“ Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir. ”Nitelikli dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158. Maddesinde düzenlenmiştir. Nitelikli dolandırıcılık suçu, dolandırıcılık teşkil eden fiilin şu şekillerde işlenmesi halinde söz konusu olur:(1) Dolandırıcılık suçunun; a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle, b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle, c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle, j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, k) Sigorta bedelini almak maksadıyla, l) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) (Ek fıkra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.” denilmektedir.’’dedi.
 
‘’Bankaların sorumluluğuna vurgu yapan örnek mahiyetinde bir karar Yargıtay tarafından verilmiştir’’
 
Peki internet ve telefon dolandırıcılığı konusunda bankaların sorumluluğu nedir?  sorusuna cevap veren Avukat İkbal Aytaç; ‘’Bankalar, dolandırıcılık olaylarının artması ile birlikte müşterilerine uyarılarda bulunan bu konu da dikkatli olmaya vurgu yapan mesaj ve e-postalar göndermektedir. Ancak bu uyarı mesajlarının oldukça yetersiz kaldığı açık ve nettir. Bu çerçevede bankaların özellikle internet bankacılığı kullanan müşterilerinin hesapları ile paralarının güvence altına alınması hususunda bankalara önlem alma yükümlülüğünün düştüğü, yine banka veya kredi kartlarının ele geçirilmesi suretiyle işlenen ve TCK m.245’de tanımlanan banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun önlenmesi için gerekli altyapı çalışmalarının bankalarca yapılması gerektiği açıktır. Bu konuda bankaların sorumluluğuna vurgu yapan örnek mahiyetinde bir karar Yargıtay tarafından verilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararına göre banka hesabındaki parası, bilgisi dışında çekilen kişi, yapılan bu işlemde, üçüncü kişilerle işbirliği ile veya başka şekilde kusurlu davrandığı kanıtlanmadıkça, hesaptan çekilen tüm paradan bankanın sorumlu olacağı belirtilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, bankaların hesaplarda bulunan paranın güvenliğini tam olarak sağlamak zorunda olduğuna dikkat çekerek, etkili bir güvenlik önlemi geliştiremeyen bankaların müşterilerinin mevduatından sorumlu olduğunu ifade etmiştir.’’ dedi.
 
 
‘’Kısacası bankalar, yeterli ve gerekli tedbirleri almamasından, eksiklikler ve sistem hatalarından doğacak zararlardan sorumlu olacaktır.’’ diyen Avukat İkbal Aytaç; ‘’Bunun sebebi de müşterilerin hesap güvenliğini bankanın sağlamak zorunda olmasından kaynaklanmaktadır. Bankaların önlem alma yükümlülüğü çerçevesinde tüm hususları düşünerek hareket etmesi gerekmektedir.  Aksi takdirde bankanın yeterli olarak önlem almaması sebebiyle meydana gelecek her türlü zarardan banka sorumludur. Bu suçlara ilişkin oranların her geçen gün arttığı, faillerin tespitinin yapılmasının zor ve uzun süreçler aldığı, uzun süreçler sonunda cezaların caydırıcılığını yitirdiği ve cezaların caydırıcı olmadığı açıktır. Açıkladığımız hususlar doğrultusunda internet ve telefon dolandırıcılığına ilişkin ilgili düzenlemelerin yetersiz kaldığı izahtan varestedir. Bu nedenlerle internet ve telefon dolandırıcılığı suçlarına karşı Anayasa m.13 dikkate alınarak Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İnfaz Kanunu ve ilgili kanunlarda hükümlerin geliştirilmesi ve somut adımların ivedilikle atılması gerekmektedir.’’ şeklinde ifade etti.
 
 
İbrahim Akın KAZANCI