Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Araştırma Merkezi ile ÇOMÜ TV ortak yayını olan Kent ve Tarih sohbetleri Programının bu konuğu Almaya’da hayatını sürdüren Çanakkaleli, Çanakkale savaş koleksiyoneri Atilla Aşçı oldu.

30 yıldır dünyanın bir çok noktasından Çanakkale’de savaşmış askerlere ait objeleri toplayan Aşçı, Çanakkale Savaşları Koleksiyonerliği tutkusunun çocukluk yıllarında, henüz Çanakkale Şehitliği yokken, İngiliz Mezarlığına gittiği yıllarda  doğduğunu anlattı.
 
30 yıldır dünyanın bir çok noktasından Çanakkale’de savaşmış askerlere ait objeleri toplayan koleksiyoner  Atilla Aşçı Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Araştırma Merkezi ile ÇOMÜ TV ortak yayını olan Kent ve Tarih sohbetleri Programının konuğu oldu.
Çanakkale’de geçirdiği çocukluk yıllarını da unutamayan Aşçı, kozmopolit bir yapısı olan Çanakkale’de herkesin barış içerisinde yaşadığını vurgulayarak  kentleşmeden de dem  vurdu.
İşte o programın detayları…
 
“ÇANAKKALE TABİ KENDİ İÇERESİNDE BİR DİNAMİK KAZANARAK BÜYÜDÜ”
‘’Ben Atilla Aşçı, 12 Nisan 1956’da Çanakkale Cevatpaşa mahallesinde doğdum, tüm çocukluğunu gençliğini orada yaşadım. 18 Mart İlkokulunda okudum, 5 sene sonra Merkez İlkokulu, onun akabinde de Çanakkale Lisesinin 1973’te bitirerek, İstanbul'a İngilizce okumaya gittim. Tabi siz şimdi eski Çanakkale deyince, yeni Çanakkale'ye baktığımda arada çok büyük farklar görüyorum. En azından kordon boyuna çıktığımda kordon boyunda sahilde, kefal balık nasıl avlardık onu hatırlıyorum. Buzhaneye giderdik, yolda en az Golf’ten buzhaneye gelip geçerken, 2 saatlik zamanda 100 kişi sohbet ederken, şimdi 3 dakikada aynı bölgeye gidiyorum tabi bu her kentte olan kentleşmenin de bir sonucu, üniversitenin açılması herkesin bir şekilde, geleceğini araması sonucunda Çanakkale tabi kendi içeresinde bir dinamik kazanarak büyüdü.’’ dedi.
 
“YAHUDİ VE ROMAN ÇOCUKLARI İLE BİRLİKTE OKUDUK”
 
Öğrenciliğini yaşadığı ilk yıllarda Çanakkale sosyolojisi hakkında da değerlendirme yapan Aşçı; ‘’İlk Çanakkale yıllarım tabi benim sahilde geçti, Bir sahil kasabası olarak hatırlıyorum. Golf’ün önünden şimdiki Akhol otelin önüne kadar, kumsaldı biz orda, çarpma dediğimiz elimizde ilkel oltalarla kefal avlardık, o zaman uzaktan gördüğümüz kefalleri gördüğümüz zaman, bizim oranın hastane bayırı derlerdi, orda vali konağı vardı. Daha sonra çıraklık eğitim merkezi oldu. Her ramazan saya giderdik. Vali beyde bize, fındık fıstık verir doldururduk, çocuklar tabi her gün ordaydık. Şu anki ordu evinin karşısında İngiliz konsolosluğu vardı, Madam Kety vardı. Yahudi çarşısı vardı, Yahudilerin oluşturduğu silme Yahudi esnafı ile doluydu. Kozmopolit bir dünyada büyüdüm, Zaten biliyorsunuz Çanakkale’de bir Rum mahallesi vardı. Ermeni mahallesi, Türklerin olduğu bir mahalle vardı. Biz onu yaşadık. Sınıfımızda Yahudi çocuklar, roman çocukları hep birlikte okuduk güzeldi.’’ diye konuştu.
 
 
‘’Üzülürdüm yani biz niye tarihimize sahip çıkmıyoruz diye’’
 
Koleksiyoner Aşçı 1915 savaşları, Çanakkale tarihi ve savaşlar ile ilgili bir şeyler biriktirmeye nasıl başladığını ifade eden Atilla Aşçı; ‘’Karşı kıyıya bir arkadaşın babası sayesinde sık sık gittim. Çünkü o İngiliz mezarlıklarını denetleyen bir amcaydı. Doğan amca onun oğlu Engin ile ben çok samimiydim. Ve ben çok sık giderdik karşı tarafa beni çok etkileyen konu şuydu 1924’de nerdeyse savaştan 7-8 sene sonra İngilizler o bölgede yani Gelibolu yarımadasında, tüm harp mezarlıklarını düzenlemişlerdi ve Enginin babası, bu mezarlıkları denetleyen temizleyen, her türlü işleri organize eden, ben de sorardım ona çok küçüktüm 10 yaşında 11 yaşında, ya doğan amca bizim şehitlikler nerde biz kazanmışız savaşı, zafer bizim ama onlara verdiğimiz değer nerede? Derdim hakikaten beni çok etkilerdi. Hala çok etkilenirim. O da derdi ki bak şurada keçiler otluyor. Belki oralar olabilir oğlum derdi. Üzülürdüm yani biz niye tarihimize sahip çıkmıyoruz diye, tabi bu duygularla zaman geçtikten sonra, elimde fazla imkanlar olmadığından ama Almanya'ya gelip, ben işte Çanakkale'den geliyorum. İşte biz Çanakkale'deyken zamanında siz bizim başkomutanımızdınız liman san wanders göndermiştiniz, biz aldık savaşı ama kimsenin bundan haberi yoktu. Şaşırdım, bizim için Çanakkale savaşı, Çanakkale zaferi, 18 Mart bizim ilkokul, beyaz yakalarımız bahriye paleti gibiydi. İşte bahriye bandosu gelir bizim 1 hafta çalıştırır, biz öyle yürürdük rap rap rap, marşla birlikte onun gurunu yaşardık Şimdi Almanya'ya geldim diyorum sonra bilmeyince başladım bu konuda çalışmaya, ya biz Dardanel'de beraberdik Çanakkale'de beraberdik. Hatta benim arkadaşlarım arasında da benim doğum tarihim 18 Mart diye bilinir. O kadar özdeşleşmişim. Bir arkadaşım var orda rahmetli oldu, onda bir iki obje gördüm. Demek ki böyle bir şey var dedim. 30 sene önce başladım böyle bir araştırmaya ve sonra sonuçta ta İngiltere'den, Avustralya'dan, Yeni Zelenda'dan, Fransa'dan Çanakkale'de savaşmış askerin objelerini toplamaya başladım ki, Tabi 30 senelik bir süreç son 5 senede biraz yavaşladım. Malum nedenlerden ötürü ama içimde hala uhde var. Şimdi şöyle bir şey oldu. İngiltere'ye gittim. İngiltere'de bazı malzemelerin olduğunu öğrendim. Gittim ve bir antikacı buldum elimde de Çanakkale'ye çıkarma yapan İngiliz birliklerinin adı da var. Adama soruyorum şu birliğin brovesi var mı? Önüme koyuyor. Ben tabi iyice coştum tabi ama cebimde 80 pount var. İki iç parça var ama ne koparsam kar diye, arkadaş dedi. Yardım et bak bu adam Gelibolu'dan savaşın olduğu yerden geliyor. Deyince adam dedi ki biliyorum bu hastalık koleksiyonculuk neyse 80 pounta hayal edemeyeceğim şeyleri aldım koleksiyonculuk böyle bir şey hele Çanakkale konusu olunca’’ şeklinde ifade etti.

Dilek Akşen