Deprem Uzmanı Prof. Dr. Doğan Perinçek, İzmir’de AFAD verilerine göre 6.6 büyüklüğünde gerçekleşen ve büyük bir yıkıma neden olan çok sayıda insanının hayatını kaybettiği deprem sonrasında Çanakkale bölgesi kapsamında değerlendirmelerde bulundu. Perinçek, deprem bölgelerinde deprem eğitimleri verilmesi gerekliliğinin altını çizdi.

İzmir’de geçtiğimiz hafta gerçekleşen deprem sonrasında, tüm Türkiye yıkılan binaları ve burada gerçekleştirilen arama kurtarma çalışmalarını ekranlar başından takip etti. Gerçekleşen deprem sonrasında, Birinci derece deprem bölgesinde yer alan ilimizin gündemine deprem konusu geldi. Çanakkale olarak 3 buçuk tane fay zonunun ortasında olduğumuzu söyleyen Deprem Uzmanı Prof. Dr. Doğan Perinçek, yaptığı açıklamalarda AFAD’a bir çağrı da bulunarak, “En kısa zamanda Biga, Çan, Bayramiç köylerine bizzat gidip eğitim vermeleri lazım. Çok basit bir eğitimle birçok canı kurtarabiliriz. Köyde binalar yığma binalar, bu eğitimle onların hayatını kurtarabiliriz. Maliyeti neredeyse sıfır olan bu eğitimi bir önce halkımıza versinler” dedi.

‘’BÜYÜK DEPREMLER YÜZYILDA, 200 YILDA BİR TEKRARLANIYOR”
Perinçek, yaşanan İzmir’deki deprem felaketine değinerek,  İzmir civarındaki veya içindeki fayların deprem yaratmadığını, Güney’de Kuşadası Körfezinde Doğu-Batı uzanan ve Aydın yönünde uzanan bir fayın harekete geçmesi sonucu oluştuğunu söyleyerek, “Faydaki olan 6.9 olan depremin artçıları, 2 bine yaklaşıyor. Defalarca Aydın için de uyarılarımız oluyordu çünkü Aydın’da uzun zamandır deprem olmuyordu. Denizli, Aydın, Nazilli, Germencik, Kuşadası ve depremin olduğu yer, burası graben dediğimiz çöküntü alanı. O çöküntü alanında bu depremi yaşadık. Şu anda artçılar oluyor ve bu artçılar Torbalı yönünde yönlenmeye başladı. 1928’de Torbalı’da bir deprem olmuştu, o deprem alanında artçılar görüyoruz. Turgutlu’ya doğru artçılar giderek yayılıyorlar. Yani bir tetikleme söz konusu. Bu tetikleme ne kadar ileri gidebilir, Aydın yönünde büyük deprem yaratır mı ya da İzmir’deki fayları tetikler mi, onu henüz bilmiyoruz. Ama biz şunu biliyoruz; büyük depremler yüzyılda, 200 yılda bir tekrarlanıyor” ifadelerini kullandı.

‘’ZEMİN BİR PROBLEM’’
Perinçek, İzmir civarında 1688’den günümüze kadar 7 tane büyük deprem olduğunu söyleyerek, “İzmir civarında bu deprem olduğunda, en çok yıkım olan yerler Alsancak, Karşıyaka, Bayraklı yani alüvyon dolgusunun, nehir dolgusunun olduğu alan. Biz bunlardan hiç ders almamış. Bir örnek var; 1855’te Sancak Kalesi deprem sonrasında zemin sıvılaşması nedeniyle toprağa gömülüyor ve duvarlar üzerindeki topların bile gömüldüğünü net bir şekilde görebiliyoruz. Zemin bir problem” şeklinde konuştu.

“ALÜVYON ZEMİN ÜZERİNDE DEPREMİN ŞİDDETİ ARTIYOR”
“İzmir’de alüvyon zeminde su tabyası yüzeye çok yakın. Deprem olduğunda o su yüzeye çıkıyor ve balçık oluşturuyor. Sağlam bir zemin üzerinde olsa o bina yıkılmayacak ama balçık üzerinde zemin sıvılaşmasına bağlı olarak, binalar sağlam bile olsa yan yatabiliyor” diyen Perinçek, “İzmir’de örneklerini gördük. Bizim bu alanda kentimizin önemli bir kısmı merkezi alüvyon zemin üzerinde. Sarıçay, bütün malzemeyi topluyor alanda ve körfezi dolduruyor bir delta oluşturuyor. O delta nehir dolgusu nedeniyle oluşuyor ve o dolgu üzerinde biz bina yapmışız. Yakında bir temel atsanız hemen su çıkıyor, bu zemin sıvılaşması olacak demek. 1 buçuk metreden su çıkıyorsa o su, deprem sırasında yüzeye çıkacak demek. Deprem sırasında o su yüzeye çıkıyor ve akmaya başlıyor. O kadar ciddi bir su yükselmesi oluyor deprem sırasında ve zemin taşıma gücünü kaybediyor, olan depremin şiddeti artıyor. Biz depremi büyüklük ve şiddet olarak alıyoruz. Esenler gibi zemin sağlamsa depremin şiddeti artmıyor. Ama alüvyon zemin üzerinde depremin şiddeti artıyor ve daha yıkıcı oluyor” ifadelerini kullandı.

FAYLAR ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ’NÜN ALTINDAN GEÇİYOR
Çanakkale’de bu konuda sürekli uyarılarda bulunduklarını söyleyen Prof. Dr. Perinçek, “Büyük depremler 250-300 yılda bir tekrarlanıyor. Bu istatiksel olarak bildiğimiz bir veri. Geçmişteki depremlere bakıyorsunuz, 7 büyüklüğünde bir depremi aynı fay tekrarlıyor. Marmara depremini de bu nedenle bekliyoruz. Bizim burada da sabıkalı bir fayımız var, Çan civarındaki bir fay. Yenice’deki fay zonu Edremit Körfezine doğru uzanıyor. Erdek, Biga, Çan, Bayramiç hattı ayrı bir hat Ezine’ye doğru uzanıyor. Bana göre bir de boğazın içinde aktif faylar var. Bunun elle tutulur verileri var. 1875 Güzelyalı depreminde 6.8 civarında olduğunu düşünüyoruz. Güzelyalı’da bir deprem oluyorsa bu boğazın içindeki faylar ve karadaki faylar. Bu deprem olduğunda İntepe’nin sırtlarında ve İntepe’nin daha da batısındaki alanlarda 8 tane yerde büyük heyelanlar oluyor. Belki de Türkiye’nin ve Çanakkale’nin gördüğü en büyük heyelanlardan bir tanesi. Çanakkale Boğazı içinde, boğazın tabanında izler olan faylar var ve bu faylar köprünün altından geçiyor. Belki köprüyü yapanlar bu makaleleri okumuşlardır ama okumadan köprüyü yapıyorlarsa bir felaket olabilir. Köprüye paralel bir fay çok etkilemez ama köprünün gövdesine dik bir fay çok daha büyük zararlar verebilir. Bu tip yapılarda daha hassas olmalıyız” uyarılarında bulundu.

‘’MERKEZDE ÇOK KATLI BİNA YAPMAMALIYIZ’’
Perinçek, Çanakkale’de alüvyon üzerinde yapı izninin verilmemesinin önemli olduğunu vurgulayarak, “Eğer herhangi bir şekilde grup haline yıkacaksak, o alana iki katlı bina ve zemine uygun yapmamız lazım. Merkezde çok katlı bina yapmamalıyız, yenilenmesi gereken binaları iki katlı yapmamalı ve zemine uygun yapılmalı. Hatta bazı alanları mümkünse yeşil alan bırakılmalı. Alüvyonla, sağlam zeminin birleşim noktalarını da yeşil alan bırakalım. Bu noktalar en tehlikeli yerler. Binaların yarısı alüvyon zeminin diğer yarısı sağlam zeminin üzerinde olduğunda, deprem olduğu şiddetleri farklı olacak ve bu binalar en tehlikeli alanlar. Bu alanları ya yola bırakacaksınız ya yeşil kuşak yapacaksınız. Kesinlikle buralara bina yapılmaması lazım” ifadelerini kullandı.

‘’ÇAN TAM FAYIN ÜZERİNDE”
1999’dan sonra birçok yasanın çıktığını belirten Doğan Perinçek, “O yasaya uygun bina yapmamız gerektiği söyleniyor. Yapı denetim diye bir sistem var fakat bu sistem Türkiye’de çalışmıyor. O denetimi yapacak belediyeler, devlet kuruluşları görevlerini iyi yapmıyorlar. Biz akıllanmıyoruz, İzmir depremini de iki ay sonra unutacağız. Fay yasası hakkında ne düşündüğümü söylüyorlar ve dedim ki, palavra. Fay yasasını yaparız, onu da rafa koyarız. Önceki yasaları uyguladık mı? Bırakın fay yasasını önceki yasaları uygulayalım. Fayın üzerinde 16 tane şehrimiz var. Bu şehirlerimizin zamanla fay zonundan uzaklaşması lazım. Erzincan’ın tümü fayın üzerinde, Erzincan faya doğru gelişiyor. Çan tam fayın üzerinde” dedi.
 
“ÇANAKKALE OLARAK 3 BUÇUK TANE FAY ZONUNUN ORTASINDAYIZ”
Perinçek, “Yeni yapılaşmanın alüvyon üzerinde olmaması lazım. Eğer o alüvyon üzerindeki tarlalara bina yaparsanız tarım alanlarını da kaybediyorsunuz. Alüvyon zemin sağlam değil, ona göre masraf artıyor. Eğer yasalara uygun yapılmamışsa, bunu yıkımını görüyoruz. İzmir’de iki bina yan yana, biri yıkılıyor biri yıkılmıyor. Yıkılmayan binalarda ciddi hasar gördü belki 500 binayı yıkılacak zaman içerisinde. Sonuç olarak, Çanakkale olarak 3 buçuk tane fay zonunun ortasındayız. Bunun için adımlarımızı sağlam atmamız lazım. Halkımıza söylüyorum;  bu ülkede üç kuruş parası olan adam müteahhitliğe başlıyor. Buna müsaade edilmemesi gerekiyor. Bütün müteahhitleri demiyorum. İnşaatların hakkıyla görevini yapan, inşaat mühendisleri tarafından kontrol edilmesi gerekiyor. Zeminin de jeologlar ve jeofizikçiler tarafından denetlenmesi gerekiyor. Japonya’da büyük depremler oluyor ama orada hiçbir şey olmuyor. Yani biz binamızı sağlam yaparsak zemine göre yaparsak o zaman hiçbir sorun yaşamayacağız. İzmir’de şu an halk sokaklarda çünkü yıkılan binalar yüzünden de öyle bir hava yaratmışız ki insanlar evine girmeye korkuyor. Eğer eviniz sağlamsa hiçbir şey olmadıysa rahat rahat uyuyun. Ben deprem olduğunda evimden çıkmıyorum çünkü evimin sağlam olduğunu biliyorum. Yeni ev alacaklar bunlara dikkat etsinler. Kapkaççı müteahhitlerin evleri ellerinde kalsın. Halka düşen görev var, belediyeye düşen görevler var, devlete düşen görevler var’’ dedi.
 
Mehmet Kuzey