Marmara bölgesinde bulunan Avşa Adası İstanbul’a yakın olması yaz tatili için tercih sebebi olmaktadır.  Ayrıca kendi üzümleriyle üretilen şaraplarıyla ünlü olan Avşa Adası’nda  gece hayatı ile eğlenebilir ve denizin tadını çıkarabilirisiniz. 
Eğlencenin sabah saatlerine kadar devam ettiği Avşa Adası, Balıkesir’e bağlıdır. Yaz tatili için alternatifler arasından yer alan ada, İstanbul’a yakılığı ile tatilciler için kolaylık sağlıyor.  Sakin ve huzurlu bir tatil için vazgeçilmez olan Avşa Adası mutlaka düşünmeniz gereken yerlerden biri. Adanı denizi oldukça temiz, ince kumlu plajlarıyla tatilcilere vazgeçilmez bir tatil fırsatı yaratıyor. Ayrıca adada konaklama masrafları da oldukça hesaplı. Adanın dört bir yanını, koylarını her gün gezi motorları ile veya kendi vasıtanızla gezmek mümkündür. Avaşa Adası’nın bir diğer özelliği ise günbatımıdır. Güneşin denizden giderek kaybolması, gökyüzünü renk cümbüşüne döndürürken seyredilmesi büyüleyici bir manzara sunar. 
"AVŞA" ADI NEREDEN GELİYOR
Avşa'nın yüzyıllar içinde değişerek gelen birçok ismi vardır. Kyzikos'lu Diogenes, Propontis adalarını anlatırken Ofiousa ile Fisia'yı birbirinden ayırmıştır. Plinius bu adaya OPHiUSSA der. Bizans tarihinde ise adanın ismi AFOUSiA'dır. La Mottraye 17.yy başında, adaya buradaki Meryem Ana Manastırı nedeniyle Pnagia adı verildiğinden bahseder. Marmara Adalarında tarihi incelemeler yapan Gedeon'a, Patrikhane tarafından verilen 1892 tarihli vasiyetnamede ise, adanın ismi AOSiA şeklinde yazılmıştır. Rumlar adayı terk etmeden önce ise AFISSIA ismini kullanmışlardır. Ada'nın ismi daha sonraki zamanlarda Araplar Adası olarak da anılmıştır. Yakın zamanlarda adanın resmi adı Türkeli olmuştur. Daha sonraları günümüzde adanın tarihi isminin Türkçeleştirilmiş şekli olan AVŞA kullanılmaya başlanmıştır.
ADA TARİHİ VE ARKEOLOJİSİ
Adanın ilk yerli halkı hakkındaki ilk yazılı bilgiler coğrafyacı Strabon ve tarihçi Plinius'un kitaplarında bulunmaktadır. Toprak durumu bakımından hiç bir zaman zengin olamamış, bağımsız bir idareye kavuşamamış olan ada, tarih içinde, çevresinde hakim olan kuvvetin arkasından gitmiştir. Avşa'nın tarihi bir haritası Hristiyan din adamları için bir sürgün yeri olarak kullanılmış ve bütün Ortaçağ boyunca boş kalmıştır. Şimdiye kadar hiç bir sistematik kazı yapılmamıştır. Ancak adada, anakara Kapıdağ Yarımadası'ndan ayrılmadan önce bazı ilkel toplulukların yaşadığı, avcılıkla geçindiği, anakara ile bağlantı kesilince yeni bir yaşam biçimi geliştirdikleri, avcılığı azaltarak tarım, besicilik ve balıkçılıkla geçindikleri bazı buluntular nedeniyle anlaşılmaktadır.

Son yıllarda Avşa kumsallarında bulunan çeşitli çakmaktaşı, kemik, vb. aletler, ağırsaklar değirmen taşları, değişik baltalar adadaki yerleşimlerin yazılı kaynaklardan çok eskilere gittiği fikrini kuvvetlendirmektedir. Adanın tüm yüzeyi Neolitik - İlk Tunç çağı - Kalkolitik - Hellenistik - Roma - Bizans - Osmanlı çanak-çömlek parçaları ile doludur. Bu yüzey buluntularından başka tüm çeşitli Roma kapları, mezar stelleri, amphoralar, yazılı kitabe parçaları, sunak, sütun gövde parçaları, Bizans mimari parçaları ev temellerinde veya herhangi bir şekilde bulunmaktadır. Adanın kuzeyinde Çiftlik mevkiinde, tepede ve deniz kenarında, kumsalda, sıra halinde dizilmiş "kiremit mezarlar" rahatlıkla görülebilecek bir biçimde "in situ" durumunda, denizin sahili aşındırması sonucunda ortaya çıkmıştır. Ancak gün geçtikce kırılarak yok olmaktadırlar. Kukuma Sırtı'nda, Osmanlı mezarlığının hemen üzerinde, büyük mermer levha örtülü bir Roma mezarı ve içindeki kemikler kırılarak ortadan kalkmıştır. Belediye binasının yapımı sırasında temel kazısında bulunan "İstanbul tipi steller" olarak isimlendirilen Roma stellerine benzer muhtemelen bir Trak Steli olan yarısı kırık parça muhafaza altına alınmıştır. Bu da adanın çeşitli toplumlara ev sahipliği yaptığını gösteren önemli bir kanıttır. Bugün Erdek'te açık hava müzesinde teşhir edilen Roma sunağının üzeri girlant ve kurban tabakları, bukranyonlarla süslüdür. Bu "in situ" buluntu ilgisizlik nedeniyle götürülmüştür. Sunak adadaki Roma kültürünün ne kadar muhteşem olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir. Manastır Mevkii'nde, deniz içinde 4 metre derinlikte küpler (Pithoslar) içlerinde iskeletleri ile durmaktadır. İlk Tunç Yortan Kültürü, Manastır Mevkii'nde çok yaygındır. Deniz içindeki küp mezarlar ve içlerinden çıkan adak eşyaları (Piksisler, kapaklar, ağırsaklar) dışında, Manastır'da açılan 4 metre derinlikteki bir kuyu içinde 8 adet Yortan testi ve maşrapaları "in situ" durumunda bulunmuştur. Manastır ve çevresinde Roma ve Bizans kültürlerinin kalıntıları çok fazladır. Denizden çıkan altın diademler ve küpe parçaları da vardır. Örnekler sayılamayacak kadar çoktur.

Buluntuların durumundan Marmara Denizi'nin en az 3-4 metre yükseldiği veya adayı 4 metre çökertecek şiddette bir yer sarsıntısının olduğunu kabul etmek gerekir. Manastır Mevkii'nde, ayrıca ismini Manastır Mevkii olarak da isimlendiren Manastır, 360 yıl önce inşaa edilmiştir. 40 oda veya hücreden oluşan Agios Georgios (Panagia-Meryem Ana) Manastırı ile şapel kalıntısı adanın tek eseridir. Bu kalıntı ilgisizlik ve taşranın muhtelif kullanılmasından dolayı çok kötü durumdadır. Pek yakın tarihlere kadar o çevrede oturanların verdikleri bilgilere göre freskler vardı. Maalesef bugün bu fresklerden hiçbirşey kalmamıştır. Gelecekte Manastır kalıntıları tamamen yok olma tehlikesi içindedir. Zira deniz de Manastır kıyılarını sürekli aşındırmaktadır. Halen bu kalıntıları gezmek ve görmek mümkündür. Bütün bu buluntular, adada Neolitik-Osmanlı devrinin sonuna kadar birçok kültürlerin yaşadığını göstermektedir. Bu bulgular ile ilk yazılı belgeler arasındaki boşluğu doldurmak için adada sistematik şekilde kazıların yapılması gerekmektedir.
TÜRKELİ KÖYÜ
Adanın batısındaki kıyı ovasının üzerinde kurulmuş olan köy, adadaki diğer yerler gibi Avşa ismiyle anılıyor. Köyün 1,5 km güney batısında adanın geçmişine dair ipuçları veren bir manastır kalıntısı mevcut. Rumlar köyü yıllar önce terk etmiş, köyün şimdiki halkını ise tamamen yerli ve göçmen Türklerden oluşuyor. Şarapçılık ve balıkçılık ada halkının başlıca geçim kaynakları ancak turizmdeki büyük patlama nedeniyle balıkçılıkta gerileme olsa da şarapçılığı hala sürdüren aileler bulunuyor.
Adanın batısında kıyı ovasının üzerinde kurulmuştur. Bütün ada için olduğu gibi bu köy için de daha çok Avşa ismi kullanılmaktadır. Bu köyde Gedeon, batıl bir inanış nedeniyle bahsettiği Triniti kilisesinin yıkıntılarının olduğunu, ada Rumlarının aksi rüzgarlarla yolundan kalan gemici yakınlarının bu yıkıntıları dolaşırlarsa rüzgarın değişebileceğine inandıklarını anlatmıştır. Adada böyle bir kilise yoktur. Köyün 1,5 km güney batısında bir manastır kalıntısı vardır. Rumlar köyü yıllar önce terk etmişlerdir, köyün şimdiki ahalisi yerli ve göçmen olarak tamamen Türktür. Şarapçılık ve balıkçılık başlıca geçim kaynaklarıydı. Ancak turizmdeki büyük patlama nedeniyle balıkçılıkta gerileme olmuştur. Şarapçılığı sürdüren aileler vardır.

YİĞİTLER KÖYÜ
Adanın doğu kıyısında yer alır. Eski adı Araplar olan köyde önceleri Arapların oturduklarını Dapper anlatmaktadır. Bu insanların Arap donanmasının, İstanbul'u 672-678 yılları arasında kuşatmaları sırasında buralarda kışladıklarını ve Arap büyüklerinden bazılarının köyde kaldıklarından bahsetmektedir. Daha sonraları Rumlar ve onlardan sonra Trakya göçmeni Türkler yerleşmişlerdir. Şarapçılık, balıkçılık ve taşçılık gibi işlerle uğraşan köy halkının yaşam standardı yüksektir.
Koyun Adası, Marmara denizi'nde Paşalimanı Adası ile Avşa Adası arasında kalan adadır. Yüzölçümü 1,7 km2'dir. Adanın güney ucunda 19 yazlık yapı ve iki adet iskele mevcuttur. Ada Balıkesir iline bağlı olup İstanbul'a 65 deniz mili mesafededir. Genellikle yılın büyük kısmında kuzey doğu rüzgarı (poyraz) etkindir.
KOYUN ADASI
Yaklaşık 400 dönüme tekabül eden kısım 1970'li yıllarda parselasyona tabii tutulmuş olup müstakil tapuları mevcuttur. Geriye kalan 1300 dönüme yakın kısım müfrez tarla vasfında bulunup, özel mülkiyete tabidir. 7 hissedar mevcuttur. Kullanım suyu ihtiyacı kıyıya açılmış kuyularla, elektrik ihtiyacı güneş enerjisi panelleri ile veya jeneratör ile sağlanmaktadır.. İçme suyu ve her türlü erzak yakında bulunan adalardan taşıma yoluyla temin edilebilmektedir. Adada birbirinden güzel plajların yanı sıra; berrak, temiz ve doğal bir deniz bulunmaktadır. Adanın güney burnunun yaklaşık 0.5 mil açığından Paşalimanı adasına elektrik gelmesini sağlayan Avşa-Paşalimanı adası arası deniz altı elektrik kablosu geçmektedir. Bu olaya binaen; şehirleşmenin artacağı düşünüldüğünde elektrik iletimine yakın ve elverişli durumundan dolayı ve önemli kentlere yakınlığına rağmen temiz ve doğal yapısıyla uzun vadeli yatırımlar için elverişli bir ada olma özelliğini de korumaktadır.

İbrahim Akın Kazancı