Gündem

Truva Efsanelerinin İzinde, Doğa ve Tarihin İç İçe Geçtiği Büyülü Durak

Kazdağları’nın eteklerinde, mitolojinin gölgesinde saklı duran Güvercinkaya Mağarası, binlerce yıllık hikâyeleri ve doğal güzelliğiyle ziyaretçilerini büyülüyor.

Truva efsanelerinin kahramanı Paris’in sığındığı yer olduğuna inanılan mağara, hem tarih tutkunlarını hem de doğaseverleri kendine çekiyor.

 

Efsaneye göre, Truva Kralı Priamos’un oğlu Paris, doğmadan önce felaket getireceği kehaneti üzerine saraydan uzaklaştırılmıştı. Çobanlar tarafından Kazdağları’nın eteklerinde büyütülen Paris’in bir dönem Güvercinkaya Mağarası’nda yaşadığı rivayet edilir. Bu anlatı, yüzyıllardır bölge halkı arasında dilden dile aktarılırken, mağarayı Kazdağları’nın en gizemli duraklarından biri haline getiriyor.

 

Yerel halk, mağara çevresindeki kaya oluşumlarını ve su kaynaklarını “Paris’in ayak izleri” olarak tanımlıyor. Bu efsaneler, Güvercinkaya’yı yalnızca bir doğa harikası olmaktan çıkarıp mitolojik bir açık hava müzesi kimliğine büründürüyor.

 

Doğanın kalbinde bir tarih tanığı

 

Bayramiç’in Evciler Köyü sınırlarında, Babadağ Tepesi’nin (1.765 m) eteklerinde yer alan mağara; Düden Deresi’nin ana su kaynağının doğduğu noktada bulunuyor. Çevresi karaçam, kestane, meşe, çınar, gürgen, akçaağaç ve fındık ormanlarıyla çevrili. Bu yönüyle hem ekolojik hem de görsel anlamda büyük zenginlik sunuyor.

 

Kazdağları’na kar yağdığı dönemlerde “At Çukuru Mevkii” olarak bilinen bölgede toplanan yılkı atları da mağara çevresinde gözlemlenebiliyor. Bu da ziyaretçilere hem doğa yürüyüşü hem de vahşi yaşam gözlemi imkânı sağlıyor.

 

Kaya duvarlarında tarihin izleri

 

Çanakkale’nin doğal güzelliklerini belgeleyen Orman Yüksek Mühendisi Mehmet Akkan, mağaranın tarihçesine ilişkin önemli bilgiler paylaştı:

 

“Güvercinkaya, çok eski dönemlerden beri insanlar tarafından kullanılmış. Duvarlarında 18. yüzyıldan kalma yazılar, gemi çizimleri ve semboller bulunuyor. En dikkat çekici olanları 1809 ve 1846 tarihli, İngiliz konsolosu Meyer Calvert Ailesi’ne ait yazıtlar. Bu çizimler, mağaranın tarihi bir belge niteliği taşıdığını gösteriyor.”

 

Akkan ayrıca, Çanakkale merkezdeki Valilik ve Halk Bahçesi’nin bulunduğu alanın bir dönem Calvert Ailesi’nin çiftliği olarak bilindiğini hatırlatarak, bu bağlantının mağaranın tarihsel önemini artırdığını vurguladı.

 

Mitolojiden günümüze uzanan yolculuk

 

Mitolojik anlatıya göre Paris’in doğumu, Truva için bir yıkım habercisiydi. Kehanet üzerine öldürülmek istenen bebek, bir uşak tarafından gizlice Kazdağları’na bırakılmış; burada bir çoban ailesi tarafından büyütülmüştü. İşte bu döneminde barındığı yerin, bugün Evciler Köyü yakınlarındaki Güvercinkaya Mağarası olduğu söylenir.

 

Akkan, bu hikâyenin hem bölgenin tarihsel kimliğini hem de turizm potansiyelini güçlendirdiğini belirterek şöyle konuştu:

 

“Bu mağara, hem mitolojisiyle hem doğal dokusuyla adeta bir cennet. Doğa yürüyüşçülerinin, tarih meraklılarının ve fotoğraf tutkunlarının mutlaka görmesi gereken yerlerden biri.”

 

Mitolojiyle doğayı buluşturan durak

 

Güvercinkaya Mağarası, gün batımında mağara duvarlarında oluşan ışık oyunlarıyla masalsı bir atmosfer yaratıyor. Kuş sesleri ve orman kokusu arasında, ziyaretçiler adeta geçmişe bir yolculuğa çıkıyor.

 

Kazdağları’nın mistik atmosferiyle bütünleşen bu eşsiz mağara, Çanakkale’nin doğa ve tarih turizmine yeni bir soluk kazandırmaya devam ediyor.

 

Atakan Alkış

Foto: sosyal medya