Turizm

Çanakkale’nin en meşhur köyü Kilitbahir

Tarihi, konumu ve manzarasıyla Çanakkale’nin en çok tanınan köylerin başında geliyor Kilitbahir.


 
Denizin kilidi anlamına gelen köy, son zamanlarda tarihi evleri ile de dikkat çekiyor. Özellikle şehir dışında birçok kişi buradaki eski evleri alarak onarıyor ve yazın buraya tatile geliyor. Köy son zamanlarda çok turist de ağırladığı için birçok pansiyon da açıldı.
 
Kilitbahir boğazın en dar bölgesinde olan bir yerleşim yeridir. Çanakkale'nin karşısında yer almaktadır. Çanakkale'nin ilçesi olan Eceabat'ın yaklaşık 3 km güneyindedir. Dik bir yamaç üzerine kurulmuştur. Kilitbahir denizin kilidi anlamına gelmektedir ve köyün özelliği ile bu adı almıştır. Çanakkale Savaşının ruhunu anlamak ve tarihle iç içe bir zaman geçirmek isteyen kişilerin sürekli ziyaret ettiği bir köydür. Doğal güzellikleri, denizi ve tarihi ile Çanakkale Kilitbahir mutlaka görülmesi gereken yerler arasında yer almaktadır.
 
Kilitbahir'de ilk yerleşimin oldukça eskilere dayandığı düşünülmektedir. M.Ö. 411 senesinde büyük bir zafer kazanarak anıt yapmışlardır ama bu anıtında kalıntıları henüz bulunamamıştır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul'u fethinden sonra buraya yaptırdığı kale ile köyde yaşamın başladığı düşünülmektedir. Köyde ayrıca Osmanlı zamanında yapılmış olan camiler, çeşme ve hamamlar bulunmaktadır.
 
               
Çanakkale Savaşında Türk Askerinin verdiği mücadeleye şahit olan Kilitbahir Çanakkale geçilmez denilmesini sağlayan bir bölgedir. O zamanın ruhunu anlamak ve atalarımız yad etmek için Kilitbahir’in mutlaka ziyaret edilmesi gerekmektedir.
 
Osmanlı Devleti döneminde yapılan eserler yaptıran kişinin ismi ile adlandırılırlardı. Ülkemizdeki eserlerle bunun sayısız örneği bulunmaktadır. Anadolu ve Rumeli olarak iki ayrı noktada Çanakkale Boğazı ve dolaylı yoldan İstanbul’un güvenliğini sağlamak maksadıyla yaptırılan Hamidiye tabyaları da 1892 – 1896 yılları arasında II. Abdülhamit tarafından yaptırılmış ve onun ismi verilmiştir.
 
Hamidiye Tabyaları da Çanakkale Boğazı Merkez Tahkimat noktasında karşılıklı olarak yer alır. Günümüzde Çanakkale şehir merkezi içinde kalan Anadolu Hamidiye Tabyası ve Kilitbahir bölgesinde bulunan Rumeli Hamidiye Tabyası kilit savunma noktasında yer almaktadır. Tahkimat kelimesinin anlamı , bir yeri düşman saldırısına karşı koyabilecek duruma getirmek için yapılan hendek, siper, haberleşme gibi savunma tesislerine verilen ad, olmakla birlikte merkez tahkimat ise ana savunma merkezi yada hattı anlamında kullanılır.
 
 
Rumeli Hamidiye Tabyası
Rumeli Hamidiye Tabyası şu anki haliyle bir tabyanın o dönemde nasıl olduğunu ziyaretçilere göstermek için en uygun tabyadır. Ağaçlar arasında kalan ve ziyarete kapalı olan Rumeli Mecidiye Tabyası, tabyanın en büyük özelliği olan kamuflaj yönünün çok net anlatılmasını sağlar. Bir kaç metre yakınındaki yoldan geçerken tabyaya doğru baktığınızda sadece toprak ve bitki örtüsü görürsünüz. Tabela olmasa ve biri size burada bir tabya olduğunu söylemedikçe tıpkı düşmanlar gibi burada bir topçu merkezi olduğunu anlayamazsınız.
 
Rumeli Mecidiye Tabyası Kilitbahir köyünün güneyinde, Gonca Tepe’nin eteklerinde yer almaktadır. Seyit Onbaşı ile adından söz ettiren Rumeli Mecidiye ve Namazgah Tabyaları arasında konumlandırıldı. Bonetin üzerinde yer alan kitabesinde Sultan II. Abdülhamit döneminde Boğaz savunmasını güçlendirmek için yaptırıldığı yazmaktadır. Tabya, 3 bonet ve iki 35’lik Krupp marka top platformundan oluştu. Tabyada toprak tepecikler hâlinde, iç bölümleri kesme taştan yapılmış ve üzerleri tonozla örtülmüş olan bonetler genelde cephanelik ya da erat koğuşu olarak kullanıldı. Deniz muharebesinde, Rumeli Hamidiye Tabyası döşeme raylarının kırılması ve nişan tertibatının hasar görmüş olması nedeniyle müttefik gemilerine hiç ateş edemedi. Tabya bugün ziyarete kapalıdır. Rumeli Hamidiye Tabyası, 14 Kasım 1980 tarihinde Kültür Bakanlığı tarafından “Korunması Gereken Kültürel Varlık” olarak tescil edildi.
 
SEYİT ONBAŞI HEYKELİ
 
Rumeli Mecidiye Tabyası’nda bulunmaktadır. Boğaz’ı geçip İstanbul’a ulaşmayı amaçlayan müttefik armadasına 18 Mart1915 tarihinde kahramanca karşı koyan tüm Mehmetçiklerimizin ve bu noktada Seyit Onbaşı’nın kahramanlığını sembolize etmek için yapıldı. Ayrıca Mecidiye Tabyası’nın deniz tarafında yol kenarında heykeltıraş Hüseyin Anka Özkan tarafından yapılan bir heykeli daha bulunmakta. 1889 Edremit Havran ilçesi Manastır köyünde (köy sırasıyla Çamlık sonrasında da Koca Seyit köyü adını almıştır) doğan Topçu Onbaşı Seyit’in babasının adı Abdurrahman, annesinin adı Emine’dir. Kayıtlara göre: Çanakkale Müstahkem Mevkiindeki askerliği “Ağır topçu neferi” olarak 1914 yılında başlamış, 1918 yılında sona erdi. 1934 Soyadı Kanunu ile “Çabuk” soyadını aldı. Terhis olduktan sonra köyüne dönmüş, dağlarda odun kömürü yapıp satarak geçimini sağlamakta iken, yakalandığı zatürre hastalığından kurtulamayarak 1 Aralık 1939 tarihinde,50 yaşında vefat etti. Günümüzde mezarı kendi köyünde yer almakta.
Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde doğdu. Tam adı Seyit Ali Çabuk'tur. Babası Abdurrahman, annesi Emine idi. Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde görev aldı.
 
18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandı.
 
Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara aldı. Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. Kendi mesleği olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti. 1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla 'Çabuk' soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti.
KİLİTBAHİR KALESİ
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul Boğazı’na Rumeli Hisarı’nı yaptırarak Karadeniz ile Marmara Denizi arasındaki deniz seyrü seferlerini kontrol altına aldığı gibi Çanakkale Boğazı’nın en dar yerine de karşılıklı iki kale yaptırdı. Anadolu yakasında Kale-i Sultaniye (ÇimenlikKalesi), Avrupa yakasında ise Kilitbahir Kalesi bulunmaktadır. Boğaz’a giriş-çıkış yapan bütün gemiler bu hatta geldiklerinde durdurulmuş ve kontrol edilir. Kale top atışlarının etkili ve isabetli olabilmesi için Boğaz’ın en dar bölgesine konumlandırıldı. Çanakkale’deki Çimenlik Kalesi ile paralel konumda bulunması nedeniyle de karşılıklı top ateşleri kesişmekte ve bir geminin geçebileceği, topların ulaşamadığı bir ölü alan bulunmadığından dolayı Boğaz’dan geçmek son derece zor hale gelmekteydi. 1462-63 yıllarında yapılan kale, 1541 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından restore edilmiş, bu restorasyon esnasında güney kısmı çevreleyen bir sur duvarıyla dış uçta bir kule (Sarıkule) inşa edildi. Kale, 1870 yılında Sultan Abdülaziz tarafından ikinci kez restore edildi. Kuzey bölümünün orijinal dış deniz duvarı günümüzde yoktur. Bu bölümün kuzey parçası 1893-1894 yıllarında II. Abdülhamid tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Deniz duvarlarının güney kısımları top mazgalı olarak kullanıldı. Günümüze yakın ise 2011-2013 yılları arasında da bir restorasyon geçirmiştir. 2015 yılında ise yeni bir teşhir-tanzim projesi başlatıldı. Havadan görünümü yonca yaprağına benzetilen kalenin isminin “Denizin Kilidi” anlamında Kilid-ül Bahir olduğu bilinmektedir. Kale’nin inşa edilmesi ile birlikte gelişen Kilitbahir köyünde birçok Osmanlı Dönemi esere rastlanmaktadır. Fatih Camii, Cahidi Sultan Camii, Tabip Hasan Camii, yıkılmış olan Kırklar Camii, Uşşaki Dergâhı (Ahmed Talibi Tekkesi), çok sayıda çeşme, geleneksel konutlar, iki hamam kalıntısı ve Cahidi Sultan Camii çevresindeki mezarlar bu yapılara örnektir.
 
Bünyamin Nami Tonka