Belgesellerde anlatılan yörük hayatı, aslında şehirde yaşayanların çok ilgisini çekmektedir.

Belgesellerde anlatılan yörük hayatı, aslında şehirde yaşayanların çok ilgisini çekmektedir. Sessiz, hayatın stresinden arınmış, fenalıklar ve dedikoduların olmadığı, organik yiyip içmenin, doğayla bütünleşmenin sınırlarının zorlandığı, at veya deve üzerinde kilometrelerce seyehat etmek, hayvanlarla kurulan dostluk, doğaya olan bağlılık… “Güneş batarken ay doğsun, ay batarken güneş doğsun üzerinizden aydınlık hiç eksik olmasın” dualarıyla büyüyen bir yörük olmak, gerçek anlamda özlemdir şehirli için. Kuşkusuz çile dolu bile olsa, kutsal bir hayat mücadelesidir bu.
Yörük insanı, vatanına yürekten bağlıdır. Türkiye’nin dört bucağında yaşayan, gerek göçerliğine ve malcılığına devam eden, gerekse sadece dedelerinin hikâyelerinde geleneklerini hatırlayan yörükler, özgürlüğüne düşkün, vatan sevdalısı, milliyetçi insanlardır. Bu toprağın gerçek sahipleri, fedakar insanları olmakla hep iftihar eden yörükler, muhtelif zamanlarda Mersin gibi illerde büyük toplantılar yapıp geleneklerini yaşatmaya çalışırlar. Yörük kültürü, gelenekleri çok değerlidir. Çutfallıklarda dokudukları halılar, gerçekten ömre bedeldir. Kıldan yaptıkları çadırlar ve rengarenk kıyafetler süsler yörük otağlarını. Zeybek türünden oyunları meşhurdur. Kız alıp kız verme gelenekleri, günlük yaşamdaki seramonik işler dikkate değerdir
Sıcakkanlı, hoşsohbetli, fedakar ve paylaşımcı yönleri çok bilinen yörüklerin ayranını içmeyen, ayran içtim dememelidir. Bazlama, keşkek, sıkma ve bükme gibi ekmek nevinden şeyleri yörüklerin elinden bir kez yenilmelidir. Batırık, övelemeç ve zeytin salatası gibi yöresel yemekleri de gerçekten lezzetlidir. Yolunuz düşerse Yörük obalarına, uğrarsanız çoban yanına; tadarsanız höşmerimi, yerseniz kese yoğurdunu, çökeleği, dağarcıkta saklanan dürgelerle, yufkalarla ayrılasınız gelmez, bir de buz gibi soğuk suyu gözünden avuç avuç, ya da küyner kokulu susakla içince.
Özgürlüğüne düşkün yörük insanı, bugün hâlâ bu topraların kalbini, beynini yaşatmaktadır. Karacaoğlan’ın ve Dadaloğlu’nun şiirlerinde “Ferman padişahın, dağlar bizimdir!” sözleriyle anılan yörükler için, ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün söylediği şu sözü hatırlatarak yazımı bitirmek istiyorum.
“Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”