Bir gün Çanakkale' ye bir Alman topçu müfettişi geldi. Bazı kalelere atış yaptırdı. Sonra bütün kumandanları toplayarak tenkitlerini yaptı.

O zamanın sivil istihbarat memuru Salim Bey bu günü şöyle anlatır...
Hamidiye'nin talimhane meydanında toplanmış tenkitleri dinliyoruz. Ben tercümanlık yaptığım için Almanların arasındaydım.
Alman müfettişi ortada,boyuna anlatıyor,topları,batarya kumandanlarını yerip duruyor.
Cevat Paşa' ya bakıyorum... Neş'esiz, hatta biraz sinirli. Elindeki baston şeklindeki baleni ile hafif hafif çizmelerine vuruyor.
Subaylarımıza bakıyorum ,hepsinde suratlar asık.
Ben bile bu işten pek anlamama rağmen tenkidin toleranssız olduğunu görüyorum.
Bir aralık Alman Albayı mevkii müstahkemi de tenkide kalkışınca ben boş bulundum ve:
---- Hah... dedim,işte şimdi çizmeden yukarı çıktın...
Yanımdaki Alman sordu:
----- Ne dedin Her Salim...
Ben de dalgınlıkla tercüme ederek:
---- Müfettiş şimdi çizmeden yukarı çıktı...
Dedim...
Alman merakla sordu:
---- Ne demek bu çizmeden yukarı?
Ben askerlikten pek anlamam ama bir albay bir generali tenkit edemese gerek dedim...
Alman cevap veremedi. Sustu.
Cevat Paşa'ya bakıyorum çok sertleşmiş yüzünün hatları...
Bıyıkları daha dikleşmiş ve aşağı yukarı oynuyor.
Müfettiş işin farkında değil.
---- Kumandanın bu topların bir işe yaramadığını bildirmesi lâzımdı... Derken Cevat Paşa:
Hiddetlen boğulur gibi bir sesle müfettişe Almanca bağırdı:
---- Yeter ... Kesiniz...
Sonra bir makine süratiyle ve gayet fasih bir Almanca ile:
---- Tenkitleriniz bizce senelerden beri bilinen şeylerdir ve sizin istediğiniz gibi olmasına da imkan yoktur... Biz silah ve malzemeden ziyade imanla harp ederiz... Bu bir...
İkincisi:
---- Siz bir Erkânıharp değilsiniz.
Rütbeniz mevkii mütahkemi tenkide müsait değildir.
Bana gelince:
---- Ben önce bizim askeri mektebi pek iyi derece ile bitirdikten sonra sizin harp akademinize de devam ederek Berlin'deki bu en yüksek asker mektebinizden ikincilikle mezun oldum. Bu hale göre Türk olduğu kadar bir Alman erkanıharbının ve sizden rütbece yüksek bir generalin karşısında olduğunuzu unutuyorsunuz...
Deyince, Paşa'yı büyük bir dikkatle dinleyen Alman subayı son cümle üzerine olduğu yerde esas vaziyet alarak ve selam vererek:
---- Ferçayin Zi Mir... Özür dilerim... Bilmiyordum...Rica ederim özür dilerim Generalim...
Derken Cevat Paşa aynı sert tonla:
---- Durunuz daha bitmedi... Siz fenni harbi modern silâhlarla tatbik eder bize göre bazı muvaffakiyetler elde edersiniz.
Çünkü silahlarınız yeni ve cephaneniz boldur...
Biz Türk Zabitleri ise devletten yeni modern silâh beklemez, istemez elindeki ile dövüşür ve en az sizler kadar muvaffak oluruz.
Yine de muvaffak olacağız...
Hem de bu silâhlarla...
Şimdi sorarım size burada vazifeli olsanız, bu silahları kullanabilir , bunlarla harbetmek cesaretini kendinizde görebilir misiniz?
Müfettiş gayri ihtiyari:
----Nayın- Hayır... demiş bulundu.
Cevat Paşa hafifçe gülerek:
---- O halde?
Dedi ve yürüdü...
Bütün kumandanlarda Paşayı takip ettiler.
Ha! Şimdi 1. Dünya Savaşı'nda koskoca ülkemizi kaybettiğimiz bu Almanlara başka bir ders verme zamanı gelmedi mi?
Almanlara ders vermek için yoksa Çanakkale' de Cevat Paşa mı olmak gerek...
Tüm kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Devleti yönetenlerin ders alması dileğiyle...
Tarih okuyun ,derim.