Mitolojinin ve sonraki adımlarda kozmik bir inancın gelişmesi, o halkın yoğun çilelerle dolu uzun bir tarihçesi olduğunun da işaretidir.

Mitolojinin ve sonraki adımlarda kozmik bir inancın gelişmesi, o halkın yoğun çilelerle dolu uzun bir tarihçesi olduğunun da işaretidir. Hun kozmolojisinin daha iyi anlaşılabilmesi için, sadece terimleri incelemek yetmez. Çok kanlı; acı ve savaş dolu bir tarihin de bilinmesi ve tüm bunların halk ve atalar üzerindeki psikolojik etkilerinin de etüd edilmesi gerekir. Sonradan farklı boylara ayrılan Hunların tarihçeleri, diğer milletler tarafından “dışlanma”, bir ana-yurt arayışı, zor hayat şartları ve “incinen” milli gururun savunulması ile geçmiştir. Hun tarihinin belirleyici ana unsurlarından biri, hiç şüphesiz ki Hun – Çin düşmanlığı ve çatışmalarıdır. (Karabaşlar-Sarıbaşlar) Gerçi sonradan bu iki halk çok iyi ilişkiler kurmuş hatta Hun
beylerinin oğulları, tahsil ve terbiye görmeleri için Çin krallığına “amanat” (emanet) olarak gönderilmişlerdir. Ama başlangıçta, eskiden beri yerleşik uygarlığa sahip Çin hanedanları, elbette kendilerince haklı olarak, akın akın gelen Hun Türklerini büyük bir tehdit olarak algılamışlardır. Jun ve Di’lerin Çin (Çına) vatanı egemenliği için verdikleri savaşlar sonrasında Hunların ataları Gobi çölüne atılmışlar, orda inanılmaz derecede zor şartlarda yaşamak zorunda kalmışlardır. Gobi ve Alaşan çöllerinde pişen, olgunlaşan Hunların maddi dünyayı aşan bir evren görüşüne doğru adım atmaları da şaşırtıcı olmamalıdır. Çok ileri bir uygarlık olan Çin uygarlığına karşı Hunlar bazen çok zayıf düşmüşler, hatta aralarından bazıları “Çin Yanlıları Kitlesi” gibi gruplara ayrılmış, Çin sınır boylarında yerleşik hayata geçen Hunlar kısmen Çin örf ve adetlerini benimsemişler, fakat bu durum tüm Hun Türklerini etkilememiştir. Çin adet ve dinlerine sapma gösteren Hunların, yine kendileri tarafından “at ile eşek arası” tuhaf bir varlık olan “ateşek” benzeri bir kelime ile anıldığı, şiirlerden
anlaşılmaktadır. Tarihçilere göre, Hunlar üzerinde başta Çin ve sonra Hind etkileri olsa da, onların milli benliklerini kaybetmemelerini sağlayan en önemli unsur “Tengri” inancının geniş bir şekilde yayılmasıdır. Hunnu devletinin uyanış çağında
ise bir tür yenilenmenin, reformasyonun rol aldığı düşünülmektedir. Bu dönemde Çin’de tarım uzmanlığı, esnaf bilgisi ve birliği, bilim, sanat, din, astroloji ve bazı mistik ilim dallarında ilerlemeler olmuş, tüm bunlar Hunnu devletini ve irili
ufaklı boylar halinde yaşayan Hunları da etkilemiştir. Hunlarda, felsefenin bir bilim dalı olarak görüldüğüne dair kesin bir kanıta ulaşılamamıştır. Teolojik açıdan bakarsak da, Hun teolojsinin, yerleşik düzenlere mahsus bir karmaşıklığı olduğu
görülmez. çin, islam ve Hristiyanlık teolojilerindeki ayrıntılar Hunlara yabancıdır. Teoloji son derece sadedir ve gündelik hayat ile içiçedir. Tengri’ye inanılmaktadır ve Tengri inancı çerçevesinde bir “atalar kültü” de gelişmektedir. “Atalar mezarlığı” ölülere tapınmaktan çok, ölülerin bilgi ve cesaretlerinin anıldığı bir ziyaret yeridir. Bu dönemde kurban geleneği de gelişmiştir ve farklı bir kurban sunma geleneğine de rastlanır olmuştur. Hayvanları öldürmek yerine, onları toplu halde azat etmek, yeniden doğanın bağrına bırakmak Hunların çok eski adetlerinden biridir. Bazı güçlü ve zengin Hun beyleri, bilhassa bir erkek çocukları olduğunda, Tengri’ye teşekkür etmek amacı ile yüzlerce atı özgür bırakmışlardır. Hunlar’da tabiata bağlılığın; Yer-Teyrisi, Agac-Teyrisi, Bitki-Teyrisi gibi alt tanrılarla ifade edildiği düşünülürse, onların derin bir hayvan ve bitki sevgisi ile dolu olduklarını tahmin edebiliriz. Bu uzun tarihi gelişim süreci içinde Hun Türkleri kendi kozmolojilerini de geliştirmeye başlamışlar ve 36 burçtan oluşan bir takvim çıkarmışlardır. Yıldızlama (Culduzlama) olarak
bilinen bu ilim, kısmen Çin kozmolojisi ile benzerlik göstermekte, kısmen ondan ayrılmaktadır. Kozmik güçlerin, iyi ve kötü etkilerinin kategorize edilmesinde ise, iyi güçlerin kötü (karanlık) güçlerden daha fazla olduğu göze çarpmaktadır.
Kötülüğü (karanlığı) temsil edenler:
Kırğıy Kuş, Sarıubek, Alması (Çaçlı-kadın, Ataytmaz) ve bazı devler.
Aydınlığı temsil edip tanrısal “toturdan” kopmayanlar:
Dünya Teyrisi, Eliya, Goriy, Aymuş, Erirey, Apsatı, Su Anası, Su Öre, Dolay, Ağaç Kişi, Cer İye Ulay.
 
Devam Edecek...