Genel anlamda, dünyanın gidişatına yönelik bir hutbe görmemekteyiz...

Bugün irad edilen hutbede cana yakın olma, komşu hakları, selamlaşma, kalabalıklar içinde olma ve kişilerle diyalog kurma konuları işlendi.
Peygamberimizin güzel ahlakı örnek gösterildi...
Üslup olarak kucaklayıcıydı.
Biz, zaman zaman Diyanet Teşkilatını da eleştirdik. Bugün de yine eleştirmek durumundayız.
 Bugün 10 Aralık...
Dünya İnsan Hakları Beyannamesinin kabul edildiği gün.
Tüm insanlığa, din, dil, renk, ırk, sosyal mevki, zengin fakir, siyasi söylem farklılığına hoşgörülü bakmak gibi tüm devletlerin kabul ettiği otuz maddelik beyannamenin duyurulduğu gün. Birleşmiş milletlerin anayasası bu temel üzerine kurulu...
Bunu bizim Diyanet görmezden geliyor...
Yok! Farz ediyor...
Otuz maddenin tamamının ruhu, İslamı anlatıyor. İnsanlara şefkatle yaklaşmanın yolu anlatılıyor...
Ne güzel!
Bunu, İslam söylemiyle bütünleştirsen fena mı olur?
Yine, 23 Nisan Bayramı Haftası 'nda, çocuklara sahip çıkma anlatılmalı... Peygamberimizin babası şehit olan çocuğu evlat edinmesi anlatılıyor;çok güzel! Bu örnekten hareketle, Milli Kurtuluş Savaşı sonucu Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının gayretiyle Türkiye' deki üç yüz bin çocuğun sahiplenilmesi meselesiyle bağlantı kurularak İslami bir yaklaşım gösterilmiştir diyerek anlatsak fena mı olur?
Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluşuna giden yol anlatılsa ve tarihimiz açısından sahabe hayatıyla bir bütünlük sağlansa fena mı olur?
Bunlar neden yapılmaz?
Cuma Hutbeleri'nde  genelde Kuran'dan bir Ayet ve Hadis Kitapları'ndan da üç veya dört hadis anlatılmaktadır... Sonra, konu kısaca aktarılır ve öylece  bitirilir... Genelde günümüzün güncel problemlerinden şikayet ediyoruz;ama, yakın dönem eserlerden ve mümtaz kişiliklerin hayatından örnek vermiyoruz... Verilenler de çok kısa ve işin ruhunu tam aktarmıyor...
Ben, İmam Efendi'yi dikkatlice dinliyorum. Bazen, Türkçe vurgu hataları, kelimeleri teleffuz hataları görüyorum. Arapça sözcüklerin söylenişinde hatalar olmakta ve bundan dolayı kavramda anlam değişikliğini de zaman zaman görmekteyim...
Bence, Cami Görevlilerimiz hizmet içi eğitim sistemi içinde eğitilmelidir..
Bu görevlilerin her hafta faklı bir kitap okuması sağlanmalı... Okuduklarını iddia ettikleri kitaplardan bu görevliler sınava alınmalı... Başarılı olanlar ödüllendirilmeli. Tayin işinde onlara öncelik verilmeli. Hizmet içi eğitimde başta sosyoloji, felsefe, uluslar arası ilişkiler, Türk Tarihi, İslam Tarihi, Balkan Savaşları, 1.Dünya Savaşı ve Cepheleri, Kurtuluş Savaşı da konu olarak işlenmeli...
Böyle bir faaliyet yaparsanız, söz veriyorum, hiç ücret talep etmeden ders de verebilirim.
Diyanet Teşkilatı söylem ve icraatlarıyla toplumumuza örnek ve lokomotif olmalı...
Bu Cuma Hutbesinin bana düşündürttükleri...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...